Çalan belli, nasıl çaldığı da belli...

6 Haziran 2003

Türkiyede yolsuzlukla mücadele her yeni iktidarın önce sarıldığı sonra bıraktığı bir ip gibidir. Fazla asıldığınızda ya bıraktırır ya da koparırlar.Şimdi AKP iktidarı da yolsuzlukla mücadele ipini bir ucundan tutmuş görünüyor.Meclis Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu, çalışmalarını sürdürüyor. İlgilileri, yetkilileri dinliyor.Bu daha önce de yapılmıştı. Sonra yine Mecliste siyasi pazarlıklarla karşılıklı aklama oylamaları yapıldı ve dosyalar kapandı gitti.Umarız, bu kez komisyonun çalışmaları aynı akıbete uğramaz...Komisyona bilgi veren Organize Suçlar eski Daire Başkanı Şerafettin Buralın açıklamaları, Türkiyede yolsuzlukla mücadelenin neden yılan hikayesine döndüğünü ve bir sonuca ulaşmadığını gösteriyor. Bural, araştırmalar, soruşturmalar ilerledikçe karşılarına siyasilerin, siyasetin çıktığını ve duvarı aşamadıklarını söylüyor. Duvara çarpınca da görevden alındıklarını, soruşturmalara uğradıklarını açıklıyor.Komisyon, eski başbakanları, bakanları dinleyecek. Örneğin, geçen hükümet döneminde yolsuzlukla mücadelenin simgesi haline gelen Maliye eski Bakanı Zekeriya Temizel de komisyonda konuşacak. Yolsuzlukların üstüne giden ama belli aşamada durdurulan ve devre dışı bırakılan

Yazının Devamı

Çalan belli, nasıl çaldığı da belli...

6 Haziran 2003

<#comment>
<#comment>     Yolsuzlukla mücadele yeniden "yükselen değer" olmaya başladı. Hayret!
     Türkiye’de yolsuzlukla mücadele her yeni iktidarın önce sarıldığı sonra bıraktığı bir ip gibidir. Fazla asıldığınızda ya bıraktırır ya da koparırlar.
     Şimdi AKP iktidarı da yolsuzlukla mücadele ipini bir ucundan tutmuş görünüyor.
     Meclis Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu, çalışmalarını sürdürüyor. İlgilileri, yetkilileri dinliyor.
     Bu daha önce de yapılmıştı. Sonra yine Meclis’te siyasi pazarlıklarla karşılıklı aklama oylamaları yapıldı ve dosyalar kapandı gitti.
     Umarız, bu kez komisyonun çalışmaları aynı akıbete uğramaz...

Yazının Devamı

Ercan Arıklı

5 Haziran 2003

<#comment>
<#comment>     Türk basını değerli öncülerinden birini daha kaybetti. Ercan Arıklı'yı kaybetmek bir üzüntü, şehir içinde bir otobüsün altında kaybetmiş olmak ayrı bir üzüntü.
     Ercan Arıklı, Türk basınının gelişmesine, modernleşmesine, Avrupa standartlarını yakalamasına sessizce katkıda bulunmuş öncü girişimcilerden biriydi.
     Okuma alışkanlığının düşük olduğu toplumumuzda dergiyi ve dergiciliği yaratıcı kişiliğiyle kabul ettirmiş, böylece dergiciliğin ayrı bir sektör olabileceğini kanıtlamış bir meslek büyüğümüzdü.
     Yokluğunun yaratacağı boşluk da büyük olacaktır.
     Bugün basında kalem oynatan birçok meslektaşımızın, mesleğe girişinde ve gelişmesinde önemli katkısı olmuştur Ercan Arıklı'nın. Her zaman güven veren, özendiren, güç katan tavırlarıyla başta gazeteciler olmak üzere çalıştığı insanların başarılarında önemli pay sahibidir Arıklı.
     Benim meslek yaşamımda da özel bir yeri vardır. Türk basınında olay yaratan Nokta dergisiyle nasıl bir gazetecilik yapmak istediğini henüz proje aşamasında kendisinden

Yazının Devamı

Pearson'ın sözleri

4 Haziran 2003

ABD Büyükelçisi, "ikinci tezkere olayı"nın geride kaldığını vurguladı.Pearson'ın şu sözleri önemliydi:"Gemilerin testi, fırtına çıkıp çıkmayacağına göre yapılmaz. Açık denizlerde mutlaka fırtına çıkar. Test geminin fırtınadan kurtulmasıdır. Bu benzetmeden yola çıkarak, (Türk - ABD ilişkilerinde) fırtınanın geride kaldığını söyleyebilirim."Eğer bu sözler sadece diplomatik nezaket gereği değilse ABD Büyükelçisi'nin verdiği mesaj, "tezkere krizi"nin yol açtığı havanın dağılma sürecine girdiği anlamı taşıyor.Pearson ayrıca, Türkiye'nin ABD'ye verdiği desteğin hiçbir zaman tamamen bilinmeyeceğini söyleyerek, Ankara'nın görünmeyen destekler verdiğini de ima etti. Benzeri bir vurguyu geçenlerde Dışişleri Bakanı Gül de, "şimdi bana resmi kayıtları açıklatmasınlar" diyerek, Türkiye'nin ABD'ye verdiği destek konusundaki eleştirilerin abartılı olduğu mesajı vermişti.Aynı yemekte konuşan Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener de, üzerine basa basa Anayasa hükümleri gereği ikinci tezkere sonucu dışında Türkiye'nin ABD'ye diğer bütün konularda yardımcı olduğunu vurguladı.Gül ve Şener'in vurguladıkları, Büyükelçi Pearson'ın da ima ettiği gibi Ankara, ikinci tezkere dışında, Irak Savaşı sürecinde

Yazının Devamı

Pearson'ın sözleri

4 Haziran 2003

<#comment>
<#comment>     ABD'nin Ankara Büyükelçisi Pearson iki gündür çok olumlu mesajlar veriyor. Büyükelçi Pearson, görev süresinin bitişi nedeniyle Türk-Amerikan İşadamları Derneği tarafından dün düzenlenen yemekte de bu mesajlarını sürdürdü.
     ABD Büyükelçisi, "ikinci tezkere olayı"nın geride kaldığını vurguladı.
     Pearson'ın şu sözleri önemliydi:
     "Gemilerin testi, fırtına çıkıp çıkmayacağına göre yapılmaz. Açık denizlerde mutlaka fırtına çıkar. Test geminin fırtınadan kurtulmasıdır. Bu benzetmeden yola çıkarak, (Türk - ABD ilişkilerinde) fırtınanın geride kaldığını söyleyebilirim."
     Eğer bu sözler sadece diplomatik nezaket gereği değilse ABD Büyükelçisi'nin verdiği mesaj, "tezkere krizi"nin yol açtığı havanın dağılma sürecine girdiği anlamı taşıyor.
     Pearson ayrıca, Türkiye'nin ABD'ye verdiği desteğin hiçbir zaman tamamen bilinmeyeceğini söyleyerek, Ankara'nın görünmeyen destekler verdiğini de ima etti. Benzeri bir vurguyu geçenlerde Dışişleri Bakanı Gül de, "şimdi bana resmi kayıtları açıklatmasınlar" diyerek,

Yazının Devamı

Gül'ün açılımı ve ABD

3 Haziran 2003

Gül'ün İslam ülkelerine yaptığı "demokratikleşin, kadın - erkek eşitliğini sağlayın, çağdaş değerlere ulaşın ve bunu iç veya dış müdahale olmadan yapın" biçiminde özetlenecek önerisi, ABD'nin amaçlarıyla uyuşuyor mu?ABD'nin Irak'a müdahalesi sürecinde dile getirdiği amaçlar anımsanacak olursa, bu soruya, "evet, uyuşuyor" yanıtı vermek mümkün. ABD, başta Irak olmak üzere Ortadoğu ülkelerine "demokrasi" getirmeyi, müdahaleyi bu amaçla yaptığını öne sürdü.ABD'nin Irak'tan sonra İran ve Suriye'ye dönük sözleri de, Bağdat'la yetinmeyi düşünmediğini gösteriyor. Özellikle İran'la ilgili söylemini sıklaştırdı. Bu kez, "kimyasal kitle imha silahları" yerine, "nükleer silahlar" gerekçesini öne çıkarmaya başladı. İhtimal ki, ilerleyen aşamalarda "tam demokrasi" söylemini de ekleyecektir. Ardından diğer ülkeler de gündeme gelebilir.Yine ihtimal yüksek ki, Gül, Ortadoğu ülkeleri için gelecekteki tehlikeyi gördü ki, şimdiden, dış müdahale olmadan demokratikleşin, kendinize çekidüzen verin, çağrılarını sıklaştırdı. Gül'ün dikkat çektiği bir nokta da dış müdahale ile doğal zenginlikler arasındaki bağ oldu. Irak'ın petrol kaynağı olduğu için dış müdahaleye muhatap olduğunu, kaynağı olmayanların

Yazının Devamı

Gül'ün açılımı ve ABD

3 Haziran 2003

<#comment>
<#comment>     Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün İKÖ zirvesinde yaptığı ve Ankara'da sürdürdüğü çağrı Ortadoğu ülkeleri ve ABD açısından önem taşıyor.
     Gül'ün İslam ülkelerine yaptığı "demokratikleşin, kadın - erkek eşitliğini sağlayın, çağdaş değerlere ulaşın ve bunu iç veya dış müdahale olmadan yapın" biçiminde özetlenecek önerisi, ABD'nin amaçlarıyla uyuşuyor mu?
     ABD'nin Irak'a müdahalesi sürecinde dile getirdiği amaçlar anımsanacak olursa, bu soruya, "evet, uyuşuyor" yanıtı vermek mümkün. ABD, başta Irak olmak üzere Ortadoğu ülkelerine "demokrasi" getirmeyi, müdahaleyi bu amaçla yaptığını öne sürdü.
     ABD'nin Irak'tan sonra İran ve Suriye'ye dönük sözleri de, Bağdat'la yetinmeyi düşünmediğini gösteriyor. Özellikle İran'la ilgili söylemini sıklaştırdı. Bu kez, "kimyasal kitle imha silahları" yerine, "nükleer silahlar" gerekçesini öne çıkarmaya başladı. İhtimal ki, ilerleyen aşamalarda "tam demokrasi" söylemini de ekleyecektir. Ardından diğer ülkeler de gündeme gelebilir.
     Yine ihtimal yüksek ki, Gül, Ortadoğu ülkeleri için gelecekteki

Yazının Devamı

Gül: İslam ülkelerinde sorun rejim

2 Haziran 2003

Gül, İslam ülkelerine demokratikleşme, kadın - erkek eşitliği, çağdaş yaşam değerlerine geçiş yönündeki önemli çağrısını, dün yaptığımız görüşmede biraz daha açarken, Türkiye'ye dönük mesajlar da verdi. Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Tahran'da İslam ülkelerine dönük olarak yaptığı çağrıyı sürdürüyor. Sorun rejimlerde "İslam ülkelerinin bugünkü durumlarının nedeni bu ülkelerin rejimleridir. Sorun kapalı, şeffaf olmayan çoğunlukla diktaya dayanan yönetim tarzları. Benim çağrım, bu rejimlerin bu ülkelerin liderlikleri, yönetimleri tarafından kendiliğinden değiştirilmesi. Demokrasiye geçmeleri. Şeffaf yönetim oluşturmaları. Halkın yönetime katılmasını sağlamaları. Bugün İslam ülkelerinin geri kalmışlığının nedeni rejimleridir. Yoksa Müslümanlık değildir. Müslümanlık tam aksine bugünün çağdaş değerlerini teşvik eder. Refahı, kalkınmayı, adil paylaşımı, insan haklarına saygıyı. Bunlar Müslümanlığın da özendirdiği değerlerdir. Ancak, krallık, emirlik gibi kapalı ve diktaya dayalı rejimler bu gelişmelerin önündeki gerçek engellerdir. Bu gerçeği o ülkeleri yöneten liderlerin de görmesi gerekir." Gül, İslam ülkelerinin zorlayıcı baskılara gerek olmadan, demokratik,

Yazının Devamı