<#comment>#comment> BD ile yürütülen askeri konulardaki müzakerelerin uzlaşmayla sonuçlanması üzerine askeri mutabakat metni hazırlandı ve imzaya hazır hale getirildi. TBMM’den asker gönderme ve asker bulundurma izni çıkması halinde, genel mutabakat zaptına bağlanacak olan askeri mutabakat metni imzalanacak. Türk ve ABD’li askeri yetkililerin üzerinde uzlaşmaya vardıkları askeri mutabakat şöyle özetlenebilir:
EMİR-KOMUTA ZİNCİRİ YOK
1. MİLLİ KOMUTANLIK: Operasyonda milli komutanlık esası uygulanacak. Kuzey Irak’ta görev alacak Türk birlikleri, Türk komutan, Kuzey Irak’tan girecek ABD birliklerine ABD’li komutan komuta edecek. Türk ve ABD askerleri arasında emir - komuta zinciri kurulmayacak.
(Türk birliklerinin ABD’li komutana bağlı olması önerisinin resmi olarak masaya getirilmediği, sadece basına demeç olarak verildiği ve Türk tarafının tepkisi üzerine, bu önerinin resmiyet kazanmadığı; ayrıca Türk Silahlı Kuvvetleri ile ABD’li kuvvetlerin görev yerlerinin farklı olması nedeniyle iki ülke askerleri arasında emir - komuta zinciri kurulmasına ihtiyaç olmadığı saptaması yapıldığı öğrenildi.)
Birinci Körfez Savaşında sütten ağzı yanan Ankaranın böyle davranması ABDyi elbette rahatsız ediyor.ABDnin Birinci Körfez Savaşındaki muhatapları ile şimdiki muhatapları arasındaki farkı gözetmesi gerekiyor.O dönemde Cumhurbaşkanı Turgut Özal ile ABD Başkanı Bush arasındaki "samimiyet" devlet ve hukuk kurallarını aşan bir ilişki doğurmuştu. Cumhurbaşkanı Özal, daha ABD istemeden bekleneni yapıyor veya yapılması için baskı uyguluyordu. Buna karşın, Türkiyeyi tek başına yönetmesinin mümkün olmadığını, Anayasası ve anayasal kurumlarıyla çatışınca anlamıştı.Şimdi ise Çankayada Ahmet Necdet Sezer oturuyor. Sezer, dün soruları yanıtlarken, Özaldan ne kadar farklı olduğunu gösterdi. Cumhurbaşkanı, yabancı asker bulundurma konusunda, Türkiyenin önce ikinci bir BM kararı araması gerektiğini vurguladı. Bu ABDnin hiç duymak istemediği bir mesajdı.Ankarada hem yöneticiler değişti, hem de Birinci Körfez Savaşından önemli dersler çıkarıldı. Bu derslerin başında, devletlerarası ilişkilerin telefonla verilen sözlerle yürütülmeyeceği, iki ciddi devletin her şeyi kağıda dökmeleri gerektiği geliyor. Müzakerelerin çetin geçmesinin nedeni bu.ABDde Başkan Bush, verdiği sözle Ankaranın harekete
<#comment>#comment> Türkiye ile ABD arasındaki görüşmelerin Washington’un beklediği süratle sonuçlanmaması Ankara’nın yoğurdu üfleyerek yemesinden kaynaklanıyor.
Birinci Körfez Savaşı’nda sütten ağzı yanan Ankara’nın böyle davranması ABD’yi elbette rahatsız ediyor.
ABD’nin Birinci Körfez Savaşı’ndaki muhatapları ile şimdiki muhatapları arasındaki farkı gözetmesi gerekiyor.
O dönemde Cumhurbaşkanı Turgut Özal ile ABD Başkanı Bush arasındaki "samimiyet" devlet ve hukuk kurallarını aşan bir ilişki doğurmuştu. Cumhurbaşkanı Özal, daha ABD istemeden bekleneni yapıyor veya yapılması için baskı uyguluyordu. Buna karşın, Türkiye’yi tek başına yönetmesinin mümkün olmadığını, Anayasa’sı ve anayasal kurumlarıyla çatışınca anlamıştı.
Şimdi ise Çankaya’da Ahmet Necdet Sezer oturuyor. Sezer, dün soruları yanıtlarken, Özal’dan ne kadar farklı olduğunu gösterdi. Cumhurbaşkanı, yabancı asker bulundurma konusunda, Türkiye’nin önce ikinci bir BM kararı araması gerektiğini vurguladı. Bu ABD’nin hiç duymak istemediği bir mesajdı.
Ankara’da hem yöneticiler değişti, hem de Birinci Körfez Savaşı’ndan önemli dersler çıkarıldı. Bu derslerin başında, devletlerarası ilişkilerin telefonla
Uluslararası hukuk açısından tatmin edici bir dayanağa ulaşamayan ABDnin, Türkiyenin gösterdiği tereddütleri giderecek bir tutum alması gerekirken, aksine, hükümetin ve Genelkurmayın güvenini sarsacak bir müzakere yürütmesi tıkanıklığa yol açıyor.Şurası açık:Türk halkı savaş istemiyor. Hükümet de savaşa karşı. Savaşsız çözüm için büyük gayret gösteriyor. Türk Silahlı Kuvvetleri de Iraka müdahaleden yana değil. Ancak, müdahale kaçınılmaz olursa, Türkiyenin çıkarları için devre dışında kalmak istemiyor. Bu durum, ABD ile Türkiyenin farklı amaçları olduğunu ortaya koyuyor.Bu koşullar, Türkiyeden askeri alanda işbirliği isteyen ABDnin, Ankaranın taleplerini karşılaması ve aradığı güvenceleri vermesini gerektiriyor. Ankara her şeyden önce Birinci Körfez Savaşının deneyimlerinden hareketle, doğal olarak yoğurdu üfleyerek yemeyi tercih ediyor. Askeri, siyasi ve ekonomik alanda yapılacak işbirliğini kağıda döküp imza altına almak istemesinin nedeni de bu.Bu süreçte ABD tarafının, Türkiyenin çok hassas olduğu Kuzey Irak konusunda, Ankaradan çok Barzaniye yakın bir çizgi izlemesi, hükümetin ve Genelkurmayın güvensizlik duymasına neden oluyor. ABDnin Kuzey Iraktaki Kürt gruplara ayrı,
<#comment>#comment> Irak’ta savaşa karşı olan Türkiye’nin, ABD ile işbirliğini kurallara bağlamak istemesinde yadırganacak bir yön yok.
Uluslararası hukuk açısından tatmin edici bir dayanağa ulaşamayan ABD’nin, Türkiye’nin gösterdiği tereddütleri giderecek bir tutum alması gerekirken, aksine, hükümetin ve Genelkurmay’ın güvenini sarsacak bir müzakere yürütmesi tıkanıklığa yol açıyor.
Şurası açık:
Türk halkı savaş istemiyor. Hükümet de savaşa karşı. Savaşsız çözüm için büyük gayret gösteriyor. Türk Silahlı Kuvvetleri de Irak’a müdahaleden yana değil. Ancak, müdahale kaçınılmaz olursa, Türkiye’nin çıkarları için devre dışında kalmak istemiyor. Bu durum, ABD ile Türkiye’nin farklı amaçları olduğunu ortaya koyuyor.
Bu koşullar, Türkiye’den askeri alanda işbirliği isteyen ABD’nin, Ankara’nın taleplerini karşılaması ve aradığı güvenceleri vermesini gerektiriyor. Ankara her şeyden önce Birinci Körfez Savaşı’nın deneyimlerinden hareketle, doğal olarak yoğurdu üfleyerek yemeyi tercih ediyor. Askeri, siyasi ve ekonomik alanda yapılacak işbirliğini kağıda döküp imza altına almak istemesinin nedeni de bu.
Bu süreçte ABD tarafının, Türkiye’nin çok hassas olduğu Kuzey Irak
"Aslında ABDye karşı daha dik durulabilirdi. Türkiye, daha etkili olabilirdi. Savaşı kabullenen bir politika içinde olmamalıydı. ABD yeni iktidarı ve bu iktidarın iki başlı olmasını kendisi açısından kullanan bir politika izledi. Örneğin AKP lideri Sayın Tayyip Erdoğanın Başkan Bushla görüşmesinin içeriği bilinmiyor. Orada ne sözler verildi, ne taahhütlerde bulunuldu, bunu bilmiyoruz. Türkiyenin stratejik önemi ve gücü ABDnin Irak politikasını ve savaş kararlılığını değiştirebilirdi." Eski Başbakan ve DSP lideri Bülent Ecevit, bayram ziyaretimizde, gündemdeki konuları değerlendirdi. Ecevit, Türkiyenin sürüklenmemesi gerektiğini vurgulayarak Irak sorunuyla ilgili şu değerlendirmeyi yaptı: TAM DESTEK YOK Ecevit, AKP iktidarının iki başlı bir görüntü verdiğini belirterek, şu değerlendirmeyi yaptı: "Olağanüstü dönemlerde iki başlı bir yönetim tehlikelidir. Nitekim Türkiye bunu yaşıyor. Başbakan Sayın Gül, devlet deneyimi daha fazla, makul birisi. Bu olağanüstü dönemde başbakan değişikliği yanlış olur. AKP lideri Sayın Erdoğan ise tehlikeli çıkışlar yapabiliyor. Kontrollü değil. Daha başbakan olmadan dış politikada birçok beyanıyla sorun oluşturdu. Bir de başbakan olursa daha tehlikeli
<#comment>#comment> Eski Başbakan ve DSP lideri Bülent Ecevit, bayram ziyaretimizde, gündemdeki konuları değerlendirdi. Ecevit, Türkiye’nin sürüklenmemesi gerektiğini vurgulayarak Irak sorunuyla ilgili şu değerlendirmeyi yaptı:
"Aslında ABD’ye karşı daha dik durulabilirdi. Türkiye, daha etkili olabilirdi. Savaşı kabullenen bir politika içinde olmamalıydı. ABD yeni iktidarı ve bu iktidarın iki başlı olmasını kendisi açısından kullanan bir politika izledi. Örneğin AKP lideri Sayın Tayyip Erdoğan’ın Başkan Bush’la görüşmesinin içeriği bilinmiyor. Orada ne sözler verildi, ne taahhütlerde bulunuldu, bunu bilmiyoruz. Türkiye’nin stratejik önemi ve gücü ABD’nin Irak politikasını ve savaş kararlılığını değiştirebilirdi."
‘TAM DESTEK YOK’
Ecevit, ABD’nin Irak’a müdahalesi konusunda uluslararası bir konsensüs bulunmadığına dikkat çekerek şöyle devam etti: "Bu konuda Avrupa bölünmüş durumda. ABD’ye tam bir destek yok. BM’den de tam bir destek almış değil. NATO bile bölünmüş durumda. Bu koşullar Türkiye açısından değerlendirilebilir. Başbakan Gül, bu bölünmüşlükten yararlanabilir ve savaşın önlenmesi için daha etkin olabilir. Peşinen ABD için bir yetki çıkarılmamalıdır.
Güle göre, Bağdat olumlu tavrımızı dikkate alıyor Barış için son ana kadar çabalayacaklarını söyleyen Başbakan Gül, "Biz her şeyi söyledik, üzerimize düşeni yaparız dedik. Bunu herkes yapıyor. Araplar da yaptı, ABD de dünya kamuoyuna söyledi" diyor Başbakan Gülle önceki gün Başbakanlıkta yaptığımız görüşmeyi aktarmaya devam edelim. Başbakan Gülün Irak sorununda barışçı çözüm bulmak için gösterdiği yoğun çabalara dün değinmiştik. Başbakan Gül, Irakla ilgili girişimlerini bütün açıklığıyla yansıtmamanın sıkıntısı içinde görülüyor. Devletler arası ilişkiler açısından, yaptığı görüşmelerin içeriğinin kendi ağzından yansımasını istemiyor. ÇABALAR İŞE YARIYOR Başbakan Gülle böyle bir mesaj gönderip göndermediğini konuşurken kendisine atfen yazılmamasını istediklerinin dışında şunları söylüyor:"Biz her şeyi söyledik. Üzerimize düşen her şeyi yapacağımızı söyledik. Bu önerileri herkes yapıyor. Arap ülkeleri de yaptı. Aynı şeyi ABD de dünya kamuoyuna açık bir şekilde söyledi."Başbakan Gül, Bağdatın Ankaradan gelen iyi niyetli mesajları dikkate aldığını da vurguluyor. Saddam yönetiminin, U - 2 uçaklarına izin vermesinin, bilim adamlarıyla Iraklı yetkililer olmadan görüşülmesinin, hep