<#comment>#comment>Ankara ziyaretçi akınına uğramış durumda. ABD Savunma Bakan Yardımcısı Wolfowitz, Dışişleri Bakan Yardımcısı Grossman, İngiltere Dışişleri Bakanı Straw, Yunanistan Dışişleri Bakanı Papandreu ve IMF heyeti...
Gündemde Irak, AB, Kıbrıs ve Türk ekonomisi var...
Wolfowitz ve Grossman’ın geniş yelpazeli temaslarında Irak konusunun ön planda olduğunu söyleyebiliriz.
Amerikalıların, Irak’a Kuzey’den müdahaleyi esas alan yeni savaş senaryosuna yanıt aradıkları belirtiliyor. Türk yetkililere ABD ve Ankara’da daha önce yansıtıldığı kaydedilen Irak’a müdahale senaryosu, Türkiye’nin desteğine dayanıyor. Irak’a Türkiye sınırından kara operasyonu öngören bu plan gereğince 10 kadar havaalanı ve Akdeniz limanlarının bildirimsiz kullanılması ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin asker desteği vermesini içerdiği seslendiriliyor.
Wolfowitz ve Grossman’ın dünkü temaslarında Ankara’nın yansıttığı hava, sorunun askeri müdahale olmaksızın çözülmesinden yana olmakla birlikte, zorunluluk halinde Türkiye’nin ekonomik kaybının karşılanması ve Kuzey Irak’la ilgili askeri ve siyasi güvenliğinin garanti altına alınması konularında yoğunlaştığını belirtebiliriz.
Kuzey eksenli bir
Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahinin, ücret artışlarında geçmiş enflasyonun esas alınabileceğini açıklaması, çalışan kesimi umutlandırdı. Şahin ile dünkü görüşmemizde bu konuyu IMF ile görüşüp görüşmediğini sorduk. Şahin, "görüştük" dedikten sonra şu bilgiyi verdi: "Ben bilgilere henüz sahip oldum. Daha önce verilen taahhütlerde, "geçmiş enflasyona endeksleme azaltılacaktır", ibaresi var. Ben bir hukukçu olarak bu ifadede bir esneklik payı gördüğümü, Sayın Depplere söyledim. Oda gülümsedi ve olabilir yanıtını verdi. Biz genel dengeleri bozmadan, devlette süreklilik anlayışı ile çalışacağız, ama demin ifade ettiğim esnekliği, çalışanlar lehine yorumlama eğilimini taşıyoruz. Bunu, hükümetle görüşüp bir sonuca bağlayacağız. Başbakan Yardımcısı Şahin, IMFye daha önce verilen taahhütlerin eksik yerine getirildiğine dikkat çekti. Örneğin, kamu personelinin azaltılması konusunda, 57. Hükümetin, IMFye 45 bin 800 işçinin emekli edileceği ve bunun 30 bininin 2002 Ekim ayına kadar gerçekleştirileceği vaadinde bulunduğunu, ancak 20 bin işçinin emekli edilebildiğinin ortaya çıktığını söyledi. Şahin, IMF heyetinin, 10 bin kişinin emekliliği konusunu sorduğunu belirtti. Başbakan Yardımcısı
<#comment>#comment>IMF Avrupa Birinci Bölge Direktörü Deppler ve Türkiye Masası Şefi Kahkonen, Ankara’da ilgili bakanları ziyaret ettiler. Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin ve Devlet Bakanı Ali Babacan, IMF heyeti ile ilk teması yaptılar.
Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin’in, ücret artışlarında geçmiş enflasyonun esas alınabileceğini açıklaması, çalışan kesimi umutlandırdı. Şahin ile dünkü görüşmemizde bu konuyu IMF ile görüşüp görüşmediğini sorduk. Şahin, "görüştük" dedikten sonra şu bilgiyi verdi: "Ben bilgilere henüz sahip oldum. Daha önce verilen taahhütlerde, "geçmiş enflasyona endeksleme azaltılacaktır", ibaresi var. Ben bir hukukçu olarak bu ifadede bir esneklik payı gördüğümü, Sayın Deppler’e söyledim. O’da gülümsedi ve olabilir yanıtını verdi. Biz genel dengeleri bozmadan, devlette süreklilik anlayışı ile çalışacağız, ama demin ifade ettiğim esnekliği, çalışanlar lehine yorumlama eğilimini taşıyoruz. Bunu, hükümetle görüşüp bir sonuca bağlayacağız. Başbakan Yardımcısı Şahin, IMF’ye daha önce verilen taahhütlerin eksik yerine getirildiğine dikkat çekti. Örneğin, kamu personelinin azaltılması konusunda, 57. Hükümet’in, IMF’ye 45 bin 800 işçinin emekli edileceği ve bunun
Erdoğan bu temasları sürdürürken, hükümet de, Başbakan Yardımcısı Ertuğrul Yalçınbayırın koordinatörlüğünde demokratikleşme paketi hazırladı. Amaç, 12 Aralıka kadar bu paketi yasalaştırıp, Kopenhagda daha uygun bir ortam oluşmasını sağlamak.Bu paket içinde iki konuda tartışma var. Birincisi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının yeniden yargılama nedeni sayılması, ikincisi de disiplin cezalarının affedilmesi.Birincisinde tartışma daha çok Leyla Zana ve diğer DEP milletvekillerinin yeniden yargılanması üzerinde yoğunlaştı. Ayrıca bu yolla Abdullah Öcalanın yeniden yargılanmasının da söz konusu olup olmayacağı sorusu gündeme taşındı.İkincisinde ise daha çok türban nedeniyle verilmiş disiplin cezalarının affedilmesiyle ortaya çıkacak tartışmalar üzerinde duruluyor.Hükümetteki eğilim bu paketi Mecliste bir uzlaşmayla çıkarmak yönünde. Yalçınbayır, bugüne kadar kamuoyuna yansıyan bilgilerin kendisi tarafından bir tartışma ortamı yaratılması ve değişik görüşlerin ortaya çıkması amacıyla yapıldığını, paketin henüz hükümet tasarısı haline gelmediğini açıkladı.CHP lideri Deniz Baykal, dünkü görüşmemizde, AB bağlamında yapılması düşünülen hukuki düzenlemeler konusunda çok dikkatli
<#comment>#comment>Türkiye birkaç koldan 12 Aralık Kopenhag zirvesine hazırlanıyor. AKP lideri Tayyip Erdoğan, yoğun Avrupa temaslarını büyük ölçüde tamamladı. Türkiye’nin ne gibi engellerle karşılaşacağını gördü. Bunları aşmaya çalıştı. Sorulara yanıt verdi. Savunmalar yaptı. Son olarak Türk Silahlı Kuvvetleri’yle ilgili eleştirileri yanıtladı.
Erdoğan bu temasları sürdürürken, hükümet de, Başbakan Yardımcısı Ertuğrul Yalçınbayır’ın koordinatörlüğünde demokratikleşme paketi hazırladı. Amaç, 12 Aralık’a kadar bu paketi yasalaştırıp, Kopenhag’da daha uygun bir ortam oluşmasını sağlamak.
Bu paket içinde iki konuda tartışma var. Birincisi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının yeniden yargılama nedeni sayılması, ikincisi de disiplin cezalarının affedilmesi.
Birincisinde tartışma daha çok Leyla Zana ve diğer DEP milletvekillerinin yeniden yargılanması üzerinde yoğunlaştı. Ayrıca bu yolla Abdullah Öcalan’ın yeniden yargılanmasının da söz konusu olup olmayacağı sorusu gündeme taşındı.
İkincisinde ise daha çok türban nedeniyle verilmiş disiplin cezalarının affedilmesiyle ortaya çıkacak tartışmalar üzerinde duruluyor.
Hükümetteki eğilim bu paketi Meclis’te bir
Türkiyenin, Kopenhag siyasi kriterlerine uygun olarak idam cezasını kaldırması, Kürtçe yayın ve öğrenim olanağı tanıyan düzenlemeler yapması, demokratikleşme alanında Anayasa ve yasalarda değişiklikler gerçekleştirmesi, Avrupa Birliğini tatmin etmedi.AB, bu kez Kıbrıs sorununun, bir hafta içinde Kofi Annan planı içinde çözülmesini istedi. Bu yönde çaba gösteriliyor. Ankara ve KKTC, planın müzakere edilebilir olduğunu açıkladı ama bu da AByi tatmin etmedi.Şimdi de, Türk Silahlı Kuvvetlerinin konumu ve işlevi, Türkiyenin ABye girişinin hatta müzakere tarihi almasının önündeki "engel" olarak gösteriliyor. Bu AKP lideri Tayyip Erdoğanın Avrupa turunda açıkça kendisine söylendi. Hollanda Başbakanı ve Avrupa komisyonu yetkilileri, "ordunuz engel" demeye başladılar.Anlaşılıyor ki, AB, Türkiyeyi oyalama sürecinde, "üçüncü bahane" olarak Türk Silahlı Kuvvetlerini gösterecek...Türk Silahlı Kuvvetlerinin komuta heyeti bu kuşkuyu paylaşıyor.Bu saptama, 58. hükümetin ilk kez katıldığı Milli Güvenlik Kurulu toplantısında da yapıldı.Acaba Avrupa, Türkiyenin ABye girme niyeti ve ısrarını, Türkiye Cumhuriyetinin dayandığı temelleri sarsmaya çalışan akımlar lehine kullanmak mı istiyor? Türkiyenin
<#comment>#comment>Avrupa başkentlerinden yükselen sesler gösteriyor ki, AB, şimdi de Türk Silahlı Kuvvetleri’ni gündeme getirip sorgulamaya hazırlanıyor.
Türkiye’nin, Kopenhag siyasi kriterlerine uygun olarak idam cezasını kaldırması, Kürtçe yayın ve öğrenim olanağı tanıyan düzenlemeler yapması, demokratikleşme alanında Anayasa ve yasalarda değişiklikler gerçekleştirmesi, Avrupa Birliği’ni tatmin etmedi.
AB, bu kez Kıbrıs sorununun, bir hafta içinde Kofi Annan planı içinde çözülmesini istedi. Bu yönde çaba gösteriliyor. Ankara ve KKTC, planın müzakere edilebilir olduğunu açıkladı ama bu da AB’yi tatmin etmedi.
Şimdi de, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin konumu ve işlevi, Türkiye’nin AB’ye girişinin hatta müzakere tarihi almasının önündeki "engel" olarak gösteriliyor. Bu AKP lideri Tayyip Erdoğan’ın Avrupa turunda açıkça kendisine söylendi. Hollanda Başbakanı ve Avrupa komisyonu yetkilileri, "ordunuz engel" demeye başladılar.
Anlaşılıyor ki, AB, Türkiye’yi oyalama sürecinde, "üçüncü bahane" olarak Türk Silahlı Kuvvetleri’ni gösterecek...
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin komuta heyeti bu kuşkuyu paylaşıyor.
Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarının dün Meclis Başkanı Bülent Arınçı ziyaretlerini 2.5 - 3 dakika ile sınırlı tutmalarının, bu rahatsızlığın dışa vurumu olduğunu söyleyebiliriz.Türk Silahlı Kuvvetlerinin komuta heyeti Arınçın Cumhurbaşkanını türbanlı eşi ile uğurlamaya gelmesini ilk günden konulan bir siyasi tavır olarak görüyor. Askerler, bu görüntünün özellikle yaratıldığı düşüncesini taşıyorlar.Ancak komutanlar duydukları rahatsızlığa tepki gösterirken, çok dikkatli ve ölçülü olmaya da özen gösteriyorlar. Protokol ve nezaket kurallarına uyarak ancak tepkili olduklarını da hissettirerek davranıyorlar. Meclis Başkanını ziyaret biçimleri bunun örneklerinden biri.Protokol, gelenek ve nezaket gereği ziyareti gerçekleştiriyorlar ama bunu çok istekli yapmadıklarını da yansıtıyorlar.Askerlerin, TBMM Başkanını ziyaretleri millete ve onun en üst düzeyde temsil edildiği makama saygının gereği olarak gerçekleştiriliyor.Komutanların tepkilerini yansıtmakta çok özenli davranmalarının temelinde seçimlerin hemen sonrasında bir kriz varmış havası yaratmamak düşüncesi yatıyor. Özellikle önemli bir aşamaya gelmiş olan Avrupa Birliği ile ilişkiler ve düzelme eğilimine girmiş olan ekonomik