Sayıştay'ın talebi

29 Ağustos 2000


       Sayıştay Başkanı "Prof. Dr. Kamil Mutluer" ve "Genel Sekreter Hasan Baş" bir yandan günlerdir süren yangınla uğraşırken, bir yandan da yasal bir düzenleme yapılması için çaba gösteriyorlar.
       Sayıştay, yasasının gereği olarak bütün kamu kurumlarının belgelerini on yıl süreyle saklıyor. Bu yükümlülük hem fiziki koşullar, hem de güvenlik koşulları açısından sürekli sorun yaratıyor. Milyonlarca evrakı on yıl süreyle saklamak, çok büyük arşiv yerlerine gereksinim gösterdiği gibi evrakın güvenlik içinde tutulması da giderek zorlaşıyor.
       Bu nedenle Sayıştay Başkanı Mutluer ve Genel sekreter Baş'ın talebi şu:
      "Eğer Yetki Yasası uygunsa kanun hükmünde kararname ile değilse bir yasa değişikliği ile evrakın saklanması, sorumluluğunun evrakın ait olduğu kuruma verilmesi. Sayıştay'ın incelemesi ve gerekli gördüğü evrakı almasından sonra kalan evrakın kurumunca saklanması. Eğer bu mümkün olmazsa Sayıştay'ın saklama yükümlülüğünün 10 yıldan, 5 yıla indirilmesi."
       Bu talep Başbakan Yardımcısı

Yazının Devamı

Ecevit: Sorun Anayasa

28 Ağustos 2000


       Başbakan Bülent Ecevit, kanun hükmünde kararnameyi iki kez geri göndermesi nedeniyle Cumhurbaşkanı'nın yetkilerini daraltmaya yönelerek, Çankaya'ya karşı yeni bir tavır mı geliştiriyor?
      "Hayır" diyor Başbakan Ecevit dünkü görüşmemizde:
       - Siyasi yaşamımın hiçbir döneminde kişi veya kurumlara karşı böyle bir düşünceyle politika yapmadım, tavır almadım. Sayın Cumhurbaşkanı'nın kararnameyle ilgili tutumuna karşı bu yaklaşımla tavır almam söz konusu değil.
      "Benim altını çizmek istediğim şu" diye devam ediyor Başbakan Ecevit:
       - Kanun hükmünde kararname ile ilgili tartışmalar sırasında gerçekten görüldü ki, Cumhurbaşkanı'nın yetkileri ile hükümetin yetkileri konusunda ciddi belirsizlikler, boşluklar var. Bu diğer konular için de geçerli. Anlaşılıyor ki, sorun l982 Anayasası'ndan kaynaklanıyor. Bu nedenle de, bu belirsizlik ve boşlukların saptanması için Anayasa'nın gözden geçirilmesi gerekiyor. Söylemek istediğim bu. Yoksa bugünden yarına Cumhurbaşkanı'nın yetkilerini daraltacak somut

Yazının Devamı

Sayıştay yangını

27 Ağustos 2000


       Sayıştay Başkanlığı, yeni binasına taşınma hazırlıkları içinde. Balgat'ta yapılan yeni binaya önce evrak arşivi taşındı. Taşınmanın hemen arkasından da arşivde yangın çıktı. Gündüz söndürülen yangın, önceki gece yeniden alevlendi. Söndürme çalışmaları sürüyor.
       Sayıştay, TBMM adına bütün kamu kurum ve kuruluşlarının gelir-gider ve mallarını denetleyen, bağımsız bir denetim organı, hem de sorumluların hesap ve işlemlerini kesin hükme bağlayan, kendine özgü bir mahkemedir. Türkiye'de bütün gelir ve gider evrakları Sayıştay'ca saklanır. Bu nedenle, olağan denetim dışında, bir belgeye gereksinim doğduğunda yeniden denetleme yapılabileceği gibi, mahkeme kararlarıyla da belgelere ulaşılması mümkündür.
       Bu özellikleri düşünüldüğünde Sayıştay, yolsuzluk, hırsızlık, usulsüzlük yaparak devleti soymaya çalışanların korkulu rüyasıdır.
       Sayıştay arşivinde çıkan yangınların kamuoyunda hep "kuşku"yla karşılanmasının nedeni budur. Sayıştay arşivinde yangın çıktı mı, akla hemen "acaba" ile başlaylan sorular gelir :
    

Yazının Devamı

Komutanların uyarısı

26 Ağustos 2000


       Kanun hükmünde kararname tartışmaları sonrasında toplanan Milli Güvenlik Kurulu'nun anlamlı bildirisini izleyen Jandarma Genel Komutanlığı Devir Teslim Töreni'nde eski ve yeni komutanın sözleri, üzerinde dikkatle durulması gereken niteliktedir.
       Komutanlık görevini devreden Orgeneral Rasim Betir, Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı ve Başbakan'ın önünde irticanın hala birinci öncelikli tehdit olduğunu vurgulamış ve son 20 yılda bu tehdidin hızla tırmanışa geçtiğini belirtmiştir. Orgeneral Betir, irticai odakların Anayasa değişikliği talep ettiklerini ve Türkiye'yi dönüşü olmayan bir yola sokmak istediklerini vurgulamıştır.
       Görevi devralan Orgeneral Aytaç Yalman ise, "Daha çok demokrasi talepleriyle karşımıza çıkan bölücü ve irticai unsurlarla aynı kararlılıkla mücadeleye devam edilecektir" demiştir.
       İki komutanın bu sözlerinde satır aralarında dikkati çeken husus, irticai ve bölücü odakların, "Anayasa değişikliği ve demokrasi" taleplerine dönük ifadelerdir. Komutanların bu ince uyarıları, Anayasa ve demokrasi adına gündeme

Yazının Devamı

Gelelim siyasete...

25 Ağustos 2000


       İrticai, bölücü, yıkıcı faaliyetlere karışan ve laik Cumhuriyet aleyhine faaliyet gösteren kamu görevlilerinden memurların, memuriyetten çıkarılmalarına ilişkin düzenlemenin kanun hükmünde kararname biçiminde yapılması, artık mümkün gözükmüyor. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer bunun "hukuki" olmayacağı kanaatine vardı ve bu konuda ısrar ederek, kanun hükmünde kararname yolunu kapattı.
       Artık kararnamenin "hukukilik" tartışması geride kaldı.
       Şimdi geldik işin siyasi yönüne.
       Milli Güvenlik Kurulu, laik devletin korunması için kararnamenin içeriği yönünde bir düzenleme mutlaka yapılması gerektiğini 28 Şubat'ta olduğu gibi 23 Ağustos toplantısında da yeniden kayıt altına aldı.
       28 şubat 1997'den 23 Ağustos 2000 yılına kadar geçen süre içinde, söz konusu düzenlemenin yapılamayışının nedeni siyasidir. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, işin bu yönüyle konumu ve uzmanlığı itibariyle hukuk sorunu aşılmadan ilgilenmedi. Ancak, MGK kararına imza koyarak, siyasi açıdan bir muhalefeti olmadığı

Yazının Devamı

MGK'nın mesajı

24 Ağustos 2000


       Hükümet ile Çankaya arasında, irticai, bölücü ve yıkıcı faaliyetlere karışan memurlarla ilgili kanun hükmünde kararname tartışmasının hemen arkasından yapılan Milli Güvenlik Kurulu toplantısı sonrasında açıklanan bildiri, nasıl bir mesaj taşıyor?

       Bildirinin mesaj yüklü paragrafı, hiç kuşkusuz söz konusu kararname ile ilgili olanı. Milli Güvenlik Kurulu bildirisinde, bu nitelikte kamu görevlilerinin ayıklanması için her türlü düzenlemenin ivedilikle yapılması öngörülüyor.

       28 Şubat 1997'de yapılan ünlü MGK toplantısı sonrasında açıklanan bildiride de yer alan bu hususun yeniden MGK bildirisine konulması kuşkusuz önem taşıyor.

Yazının Devamı

Çankaya sınanacak

23 Ağustos 2000


       Merakla beklenen liderler zirvesinin açış konuşmasında Başbakan Bülent Ecevit, hiç istemedikleri halde, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in Kanun Hükmünde Kararname konusunda direnmesi sonucu önemli bir sorun doğduğunu belirtiyor.
       Başbakan, Cumhurbaşkanı'nın Kanun Hükmünde Kararname'yi imzalamak zorunda olduğu görüşünün haklılığını vurguladıktan sonra Sezer'in, Anayasa Mahkemesi'ne gitmek yerine kararnameyi iki kez geri göndererek bir anlamda Çankaya'yı Anayasa Mahkemesi'nin yerine geçirdiğine bir kez daha işaret ediyor. Bu durumda hükümetin izleyeceği politikayı saptamak üzere toplandıklarını belirterek, Başbakan yardımcıları Yılmaz, Bahçeli ve Özkan'ın görüşlerini soruyor.
       ANAP Lideri Mesut Yılmaz, Başbakan'ın görüşünü paylaştığını ifade ettikten sonra, bu aşamadan sonra krizi tırmandırmanın yanlış olacağına işaret ederek, "sükunetle" hareket etme tavsiyesinde bulunuyor. Yılmaz, söz konusu kararname içeriğinin yasa tasarısı olarak da Meclis'te bulunduğunu ve hükümetin kararlı bir tavırla tasarıyı Meclis'te yasalaştırma yoluna gitmesi gerektiğini söylüyor.

Yazının Devamı

Ecevit'in tepkisi

22 Ağustos 2000


       Başbakan Ecevit, Cumhurbaşkanı Sezer'in kanun hükmündeki kararnameyi ikinci kez veto ettiğini çalışma odasında televizyondan öğreniyor.
       Haberi duyar duymaz Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan'ı yanına çağırarak, kısa bir durum değerlendirmesi yapılıyor. Ecevit, ikinci kez veto gerekçeleri Başbakanlığa ulaştıktan sonra Başbakanlık dışında bulunan MHP lideri Devlet Bahçeli'yi arayarak, makamına davet ediyor ve aynı anda Bulgaristan'da bulunan ANAP lideri Mesut Yılmaz'ın telefonla bulunmasını istiyor. Ecevit, Bahçeli ve Özkan'ın yaptıkları ilk değerlendirme toplantısında, Başbakan Ecevit, "Bu büyük bir uyumsuzluk. Devlet böyle çalışamaz, hükümet işleri böyle yürümez" biçiminde özetlenebilecek bir yorum getiriyor. Cumhurbaşkanı Sezer'in "Anayasa Mahkemesi" gibi davrandığının altını çizen Başbakan Ecevit'in görüşüne MHP lideri Devlet Bahçeli de katılıyor. Başbakan, Sezer'in gerekçelerini okuduktan sonra liderler zirvesinin ve Bakanlar Kurulu'nun toplanması gerektiğini ifade ediyor. Bu isteğini ve durumu telefonla görüştüğü Mesut Yılmaz'a da aktardıktan sonra kamuoyuna açıklama yapma gereğini duyuyor.

Yazının Devamı