Fikret Bila

      "Kaynakların sınırlı, ihtiyaçların sınırsız" olduğu dünyada, ekonomistler, "savunma harcamaları"na iyi gözle bakmazlar. Hele "silahlanma yarışına" iyi gözle hiç bakmazlar.
       Nedeni basittir:
      "Kıt kaynaklı dünyada, silaha ayrılan kaynak kayıptır. Savunmaya, silaha ayrılan kaynak, insan refahını artıracak yatırımlara ayrılsa neler yapılmaz ki; şu kadar fabrika, bu kadar okul, şu kadar hastane..."
       Bu yargı, özellikle az gelişmiş ülkelerde daha bir vurguyla hep gündemde tutulur. Kaynakların, "silah" gibi istihdam dışında gerçekte ekonomik ve sosyal olmayan alana ayrılması "kaynak sorunu"nun en önemli etkenlerinden biri olarak görülür.
       Ve teorik olarak doğrudur.
       Ekonomi öğrencilerinin en çabuk destekleyip, benimsedikleri "doğru"dur, silaha ayrılan kaynağın bir "israf" olduğu. Bu noktadan hareketle, "keşke silaha ayrılan pay, sıfır veya sıfıra yakın olsa, bütün dünya silahtan vazgeçse, o zaman, insanlığın refahı kaç kat artar" yaklaşımı

       Yetim hakkı yenmez.
      "Yekim hakkı"nın toplumumuzda çok özel bir işlevi ve ağırlığı vardır.
       Hem yenmez, hem yedirtilmez...
       Adet, örf ve geleneklerimiz, dinimiz, yetim hakkını "dokunulmaz" kılmıştır.
       Peki yetim hakkını koruyan yasalar yok mudur?
       Vardır.

       Fazilet Partisi ikili uğraş içinde.
       Bir yandan cumhurbaşkanlığı seçimi nedeniyle ellerine geçen pazarlık şansını partinin kapatılma riskini sıfırlayacak biçimde kullanmaya çalışıyor, bir yandan da kendi içinde önemli bir mücadeleye hazırlanıyor.
       Birinci uğraşta parti içi kanatlar birlikte hareket etmeye özen gösteriyorlar.
       Sonuçta hangi kanattan olursa olsun Faziletlilerin ilk amacı partiyi kapatılmaktan kurtarmak. Bu ortak amaç Erbakan'a yakın kanatla, bir anlamda onlara karşı kongreye hazırlanan yenilikçi kanadı bir araya getirse de mayıs kongresine dönük güçlü bir çatışma da sürüyor.
       Genel başkanlığa adaylığını açıklayan Abdullah Gül'ün söylemi kongre yaklaştıkça daha da netleşiyor.
       Erbakan'ın 312. maddeden mahkum olmasıyla doğan psikolojik hava içinde söylemine özen gösteren Gül, bu nedenle, yaklaşım "fark"larını cılız seslendiriyordu.

       Cumhurbaşkanı Demirel'in, "imza atılınca arkasında durulur, aşağıya inersem tavukla uğraşmam" türündeki mesajları, Başbakan Ecevit'in, "önergeyi imzalayanlar herhalde aynı yönde oy kullanırlar" biçimindeki sözleri, milletvekillerine yönelik bir çeşit "tehdit" gibi yorumlandı.
       Başbakan Ecevit'e dün bu konuyu sorduk:
       - Sayın Demirel'in ve sizin bu sözlerinizin tehdit gibi algılanmasını nasıl karşılıyorsunuz?
       - Doğru bir yorum değil. Tehdit yok. Aksine milletvekillerine bir güven ifadesidir. Tehdit olup da ne olacak? Bir yaptırımı yok. Bana göre imza atan milletvekillerinin gizli oylamada aksi yönde oy kullanacaklarını söylemek ve beklemek bir güvensizlik ifadesidir. Ben ümitliyim.
       - Paketin Anayasa Komisyonu'ndan geçerken yapılan tartışmaları nasıl buldunuz?
       - Komisyon çok verimli ve başarılı bir çalışma yaptı. Umduğumdan daha iyi buldum. Aynı havanın Genel Kurul'a yansıyacağını umut ediyorum. Anayasa değişikliklerinin Genel Kurul'dan da

      "Tazminat" sözcüğünün Türk Dil Kurumu sözlüğündeki karşılığı, "zarar karşılığı ödenen para" olarak ifade ediliyor.
       Kavramın esası "zarar görmeye" dayanıyor.
       Maddi veya manevi...
       Karşılığında ödenen para da zararın telafi edilmesini amaçlıyor.
       Tazminat bu...
       Şimdilerde tartışma konusu olan milletvekilleriyle birlikte, üst rütbeli askerlere ve sivil bürokratlara ödenecek "temsil tazminatı."

       Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in, 5 yıllığına bir kez daha seçilebilmesi için girişilen Anayasa değişikliği için Meclis Anayasa Komisyonu'nun perşembe günü yapacağı toplantıyla resmi süreç başlamış olacak.
       Anayasa Komisyonu nasıl bir çalışma yapacak?
       Bu soruyu dün Anayasa Komisyonu Başkanı Ertuğrul Yalçınbayır'a yönelttik.
       Yalçınbayır, Anayasa Komisyonu açısından iki önemli konu olduğunu vurgulayarak şu yanıtı verdi:
      "1- Önerilerin birleştirilmesi,
       2- Gizli oylama,

       Cumhuriyet gazetesinin, basınımızda özel bir yeri ve işlevi vardır.
       Türkiye Cumhuriyeti'nin en eski gazetesidir. Kökleri, Kurtuluş Savaşı'na kadar uzanır.
       Cumhuriyet, kurucusu Yunus Nadi'nin Kurtuluş Savaşı'nı desteklemek için çıkardığı Yeni Gün gazetesinin devamıdır.
       O Yeni Gün gazetesi ki; Kurtuluş Savaşı'nı destekleyebilmek için İstanbul'da, "mandacı"lara karşı mücadele vermiştir. İstanbul'da barınma olanağı kalmayınca Yunus Nadi matbaayı ve gazeteyi Ankara'ya taşımıştır. Kurtuluş Savaşı'na Ankara'da devam etmiştir. Ta ki, Yunanlılar Eskişehir, Polatlı'ya dayanıncaya kadar.
       Düşman işgalinin Anadolu içlerine doğru ilerlemesi üzerine Yunus Nadi, bu kez gazeteyi Kayseri'ye taşımış, Kurtuluş Savaşı'nın zaferle sonuçlanmasıyla yeniden Ankara'ya gelmiştir.
       29 Ekim l923'te Cumhuriyet ilan edildikten sonra, 7 Mayıs l924 yılında Yeni Gün gazetesinin adı Atatürk'ün önerisiyle "Cumhuriyet" olmuştur.

       Bayramda Türkiye ikiye bölündü.
       Birinci Türkiye tatil, ikinci Türkiye boğa peşindeydi.
       Birinciler mensup oldukları sınıfın boyuna göre tatil yaptılar.
       Kimileri yolda can verdi.
       Pazar günü itibariyle toplam can kaybı 100 civarındaydı.
       Korku dönüş yolundaydı.