Ecevit'in söylem farklılığı

19 Aralık 1999


ZONGULDAK
       ANAP lideri Mesut Yılmaz'ın Diyarbakır konuşmasını Başbakan Bülent Ecevit'e Zonguldak yolunda soruyoruz.
       Ecevit, otobüste bu konuyla ilgili soruları yanıtlarken, ANAP lideri Yılmaz'a göre "Daha temkinli, hatta biraz farklı" bir söylem içinde.
       Örneğin, Yılmaz'ın, "Demokrasi Kürt'e de lazım, Türk'e de lazım", "AB'ye giden yol Diyarbakır'dan geçiyor" sözleri. Başbakan Ecevit, bu sözleri değerlendirirken şöyle diyor:
       "Türkiye'de ne kadar demokrasi varsa bütün yurttaşlarımız yararlanıyor. İster Kürt kökenli, ister Türk kökenli, ister başka kökenden olsun, demokrasimizin tümüyle ülke açısından eksiklikleri var veya olabilir ama değişik etnik kökenlerden yurttaşlarımıza göre değişik bir demokrasi uygulanmıyor."
       Ecevit, "Kürtçe TV" konusunda da ihtiyatlı:

Yazının Devamı

Yılmaz'ın önerisi

18 Aralık 1999


       ANAP lideri Mesut Yılmaz'ın Diyarbakır konuşmasının yankıları sürüyor.
       Yılmaz'ın, "AB'ye giden yol Diyarbakır'dan geçiyor" sözleri yeni bir yaklaşımın habercisi. Tıpkı bir zamanlar Demirel'in yine aynı yerde "Kürt realitesini tanıyoruz" sözleri gibi...
       ANAP lideri Yılmaz'la dün konuşma olanağı bulduk.
       Sözlerini biraz daha açmasını istedik.
      "AB'ye giden yol Diyarbakır'dan geçiyor derken kastettiğim şu" diye söze başladı:
       - Türkiye Güneydoğu sorununu çözmeden Avrupa Birliği'ne giremez. Biz Güneydoğu sorununu çözmedik, sadece terörü bastırdık. Bu sorun her yönüyle çözülmeli.

Yazının Devamı

Personel reformu

17 Aralık 1999


       Komisyondan geçen ve emekli milletvekillerini de kapsayacak şekilde üst düzey kamu görevlilerine emekliliklerinde ödenmesi öngörülen "temsil tazminatı"na ilişkin yasa teklifine girmeden önce, kamuda "maaş çarpıklığı"na ilişkin bazı örnekler verelim.
       Bugün en yüksek devlet memuru olan Başbakanlık Müsteşarı'nın maaşı 650 milyon liradır. Yine en yüksek devlet memurları arasında sayılan bir genel müdürün maaşı ise 450 milyon lira. Yeni işe giren en düşük devlet memurunun maaşı ise 113 milyon lira.
       Oysa, kamuda maaş skalası üst ve alt sınırları gerçekte böyle değil.
       Örneğin, kamu görevlisi olarak Borsa Başkanı 2.5 milyar lira, SPK, RTÜK ve Rekabet Kurulu başkanları ise 2 milyar liraya yakın maaş almaktadırlar.
       O zaman şu soru ister istemez gündeme geliyor, devletin en yüksek memuru Başbakanlık Müsteşarı mıdır, yoksa Borsa Başkanı mı?
       Kanuna bakarsanız Başbakanlık Müsteşarı, maaşa bakarsanız Borsa Başkanı. Sonra SPK Başkanı, RTÜK

Yazının Devamı

Psikolojik kırım

16 Aralık 1999


       Merkez Bankası Başkanı Gazi Erçel'in açıkladığı kararlar etkisini göstermeye başladı.
       Faizler düşüyor.
       Doların artış sınırları belirlendi.
       Kararların ilk etkisi, faizlerin düşüşe geçmesi, buna karşılık borsanın yükselmesi oldu.
       Erçel'in açıkladığı yeni politikanın püf noktasını enflasyonla mücadeledeki yeni anlayış oluşturuyor.
       Erçel, bu noktayı şöyle vurguluyor:

Yazının Devamı

Helsinki ve askerlerin tutumu

15 Aralık 1999


       Helsinki kararından sonra, tartışmaya açılan konulardan biri de Milli Güvenlik Kurulu oldu.
      "MGK kalkacak mı? Genelkurmay Başkanı, Milli Savunma Bakanı'na bağlanacak mı?" soruları ortaya atıldı.
       Bu sorular, "demokratikleşmenin gereği" gibi gündemde tutulmaya çalışılıyor.
       Oysa, ne hükümetteki hava, ne de askerlerin havası böyle.
       Her iki kesimde de bu tür soruların biraz da zorlamayla gündeme getirildiği yargısı hakim.
       Dışişleri Bakanı İsmail Cem, CNN Türk'te yaptığımız sohbette MGK'nın Helsinki'de de, Ankara'da da gündeme gelmediğini, Avrupa'nın böyle bir bakışa sahip olmadığını altını çizerek söyledi. O kadar ki, MGK toplantılarında bazen kendisinin askerlere göre tutucu kaldığını vurguladı.

Yazının Devamı

Ecevit'ten Denktaş'a jest

14 Aralık 1999


       Başbakan Bülent Ecevit, önceki gün New York'tan telefonla konuştuğu KKTC Cumhurbaşkanı Denktaş'a, "merak etmeyin" diyor ve ekliyor:
       - Bir baskı olursa biz göğüsleriz.
       Helsinki kararına tepkili olan Denktaş'a güvence veren Ecevit, ayrıca Cumhurbaşkanı'nı KKTC'ye dönerken Ankara'ya davet ediyor.
       Hatta yarın İstanbul'a inmesi beklenen Denktaş'ı karşılamak için İstanbul'a gitmeyi, Ankara'ya kadar eşlik etmeyi ve ATA uçağıyla KKTC'ye göndermeyi planlıyor.
       Eğer Başbakan'ın gündemi uygun olursa program böyle işleyecek. Uygun olmazsa Denktaş'ı İstanbul'da Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel karşılayacak ve Ankara'ya getirecek.
       Başbakan Ecevit'le dün görüşme olanağı bulduk. Ecevit, Kıbrıs konusunda Ankara'nın konumunun da, tutumunun da değişmediğini ve değişmeyeceğini vurguluyor:

Yazının Devamı

Kıbrıs aleyhte, Lahey lehte

13 Aralık 1999


       Helsinki'den dönen Başbakan Ecevit, dün öğle saatlerinde Başbakanlık Konutu'nda dar katılımlı bir değerlendirme toplantısı daha yaptı.
       Toplantıya, Dışişleri Bakanı İsmail Cem ve Devlet bakanları Şükrü Sina Gürel ile Mehmet Ali İrtemçelik katıldılar.
       Toplantıya katılmadan kısa bir süre önce Dışişleri Bakanı İsmail Cem'le görüşme olanağı bulduk.
       Cem, Helsinki kararını değerlendirirken, ilk kez açık bir biçimde, "Kıbrıs'la ilgili ifadeler aleyhimizedir" dedi.
       Dışişleri Bakanı'na sorduk:
       - Neden?

Yazının Devamı

Ecevit, Solana'yı dinlemedi

12 Aralık 1999


       Ankara'nın Helsinki'den gelen karara ilk tepkisi olumsuz nitelikte.
       Başbakan Ecevit'in, Kıbrıs ve Lahey konularındaki tereddütleri ve olumsuz eğilimi Dışişleri Bakanı İsmail Cem tarafından Helsinki'ye bildiriliyor.
       Bu bildirimin ardından Başbakan Ecevit, Dışişleri Bakanı İsmail Cem ve Devlet Bakanları Şükrü Sina Gürel ve Mehmet Ali İrtemçelik'le birlikte bir toplantı yapıyor.
       Bu toplantı sürürken saat 16.00 sularında Helsinki'den bir haber geliyor :
       - AB Dışişleri Sorumlusu Solana'yı Ankara'ya göndermek istiyoruz. İzin verir misiniz ?
       Başbakan Ecevit bu talebe yanıt veriyor:

Yazının Devamı