DYP Genel Başkanı Tansu Çiller'in mal varlığı hakkında ikinci kez Meclis soruşturması yapılmasına ilişkin önerge bugün görüşülecek.
Çiller ve DYP kurmayları ikinci kez soruşturma açılmasını önlemek için çaba gösteriyorlar. Çiller ve arkadaşları daha önce aynı konuda soruşturma yapıldığı ve Meclis'in Yüce Divan'a gerek görmediğini anımsatarak, "ortada yeni delil yok. Yeniden soruşturma açılması siyasidir" savunusu yapıyorlar.
Ancak, Başkent kulislerinde, Çiller'in iddiasının aksine, "yeni deliller"den söz ediliyor.
Maliye Bakanlığı merkez denetim organları Çiller hakkındaki iddiaları bir süredir araştırıyorlar. Bu araştırmalarda daha önce yapılan Meclis soruşturmasında konu edilmemiş yeni bazı delillere ulaşıldığı kaydediliyor. Maliye'nin araştırmasının vergi incelemesi ve yurtdışına para transferi konularında yoğunlaştığı biliniyor. Meclis Genel Kurulu bugün Çiller hakkında yeniden soruşturma açılmasına karar verirse yeni delilerin daha öncekine göre araştırmanın seyrini değiştirebileceği ve Yüce Divan yolunu açabileceği yorumları
BAYRAM kulislerinin gözde konularından biri de vergi gelirlerindeki artıştı.
Yürüyüş molalarında, kahvaltılarda, akşam yemeklerinde Maliye örgütüne övgüler yağdırıldı. Vergi ayı olan martta geçen dönemlere göre vergi gelirlerinin yüzde 150 oranında artış göstermesinin nedenlerini herkes kendine göre açıkladı. Ama her açıklamanın sonunda Maliye Bakanı Zekeriya Temizel ve örgütünün ciddi, disiplinli çalışmasına da gönderme yapılıyordu.
Bayram dönüşünde konuyu bir de Maliye Bakanı Zekeriya Temizel'e sorduk.
Zekeriya Bey ise, övgüyü Maliye'den çok mükellefin hakettiğini vurguladı:
"Aslında repo gelirlerini beyannameye almak dışında yeni bir teknik faktör yok. Yine aynı mevzuatla vergilendirme yaptık. Bana göre vergi gelirlerindeki artışın asıl nedeni psikolojiktir. Vergicilik yüzde 70 teknik bir olaysa yüzde 30 da psikolojik bir olaydır. Sanıyorum vergi konusundaki tartışmalar, getirmeye çalıştığımız yeni anlayış, vergi gelirlerinin nasıl kullanılacağına ilişkin tavrımız vatandaş
BUGÜNKÜ önemli haberimiz, Türkiye tarihinde önemli bir düşünceyi ifade ediyor. Türkiye'nin bir uçak gemisine sahip olması fikri, Deniz Kuvvetleri'nde kök salmaya başladı. Bu düşünce gerçekleşirse, Türkiye Cumhuriyeti, askeri açıdan yeni bir "stratejik güç" haline gelme yolunda önemli bir adım atmış olacak.
Uçak gemisi projesi, Hava Kuvvetleri'nin iki girişimiyle birlikte düşünüldüğünde bu gerçek daha net şekilde ortaya çıkıyor: Amerika'dan alınan, havada yakıt ikmali yapabilen tanker uçaklar halen görevde. Uzun menzilli F - 15 savaş uçaklarının alımıyla ilgili girişimler de sürüyor.
Ortadoğu, Balkanlar ve Kafkasya gibi dünyanın en hararetli üç bölgesinin tam ortasında yer alan Türkiye gibi bir ülke için uçak gemisi, heybetinden çok daha fazla bir anlam taşıyor. Karadeniz, Akdeniz ve Kızıldeniz'de "bayrak gösterecek" bir Türk uçak gemisi, bölgemizdeki hesapları önemli ölçüde etkileyecektir.
Osmanlı İmparatorluğu yıkılma döneminde bile bir dünya gücüydü. Osmanlı Donanması, üç denizde bayrak gösteren, hatta nehirlerde devriye gezen
Devlet Bakanı Işın Çelebi "bol güneşli" bir bayram tatili geçirmek niyetiyle geldiği Antalya'da "bol rakamlı" bir bayram tatili geçirdi.
Çelebi, "seçim" sözcüğünü duyduğu her yerde, "bakın ben aslında tatilde iş konuşmak istemiyorum ama.." diye başlayıp arka arkaya sıraladığı rakamlarla "seçime neden gerek olmadığı" konulu mini - konferanslar verdi. Sabah yürüyüşünde başlayan "rakamlarla ekonomi" brifingleri tatilcilerin yoğun ilgisi üzerine kahvaltı masaları öğle yemeğiyle birleşinceye kadar sürdü. Çelebi, zaman zaman hızını alamayıp işi kağıda döktü : "Verin bir kağıt kalem de daha iyi anlatayım. Bakın l997'de yüzde 8 büyüdük. Bu çok fazla. Şimdi biz bunu düşüreceğiz, ama, yine en az 3-4 olur. Ekonomi ısındı ama, aynı zamanda sağlıklı bir soğuma da var. Şimdi en önemli gösterge ne? Geçtiğimiz yılların ilk üç aylık enflasyon ortalaması yüzde 18. Biz bunu, bu sene yüzde l4-l5'lere çektik. Şimdi yüzde 10'nun da altına çekelim diyoruz. Belki enflasyon yüzde 50 olmaz ama, yüzde 70'in altına
TÜRKİYE'nin yerinde bir başka ülke olsaydı, çoktan yıkılır giderdi. Hem içten hem dıştan şiddetli baskılarla yıkılmaya çalışılan bir ülke daha var mı acaba? Dört bir yanı düşmanla çevrili bir yer daha gösterebilir misiniz? Türkiye'nin yıllardır dışarıdan açılan baraj ateşine direnmiş olması bile bir mucize. Nedir bu baraj ateşi? Türkiye'nin demokrasisinin yetersiz oluşu. İnsan haklarının yeterince korunmaması. Başka? Aslında başka bir şey yok. Ama, bu baraj ateşinin gölgesinde sürdürülen şiddetli bir yıkım kampanyası var.
Avrupalıların Türkiye'yi dışlarken, "yetersizlik" gerekçesini öne sürmelerini anlamak mümkün. Ancak bunu yaparken Türkiye'ye ve Türklere başbakanların ağzından hakaret yağdırmalarını anlamak mümkün mü?
Güneydoğu'da PKK bayraklarıyla dolaşan vatandaşlarına arka çıkmalarını anlamak mümkün mü?
Anlaşılan Avrupa, akılsızlıkta da ortaklık yolunda hızla ilerliyor.
Gözlerini hırs bürümüş Avrupalı liderleri, yüzyıllar öncesinin krallarıyla, diktatörleriyle karşılaştırmamak olanaksız.
TÜRKİYE bayramdan sonra yine seçimi tartışacak. Başbakan Yılmaz'ın CHP Lideri Baykal'la yapacağı görüşme, bayram sonrasındaki siyasi gelişmeleri belirleyecek önemde.
Tatile girmeden önceki hava, iktidarın 1999 önerisine, CHP Lideri Baykal'ın, "Haziran'dan sonrasına karışmam" yanıtıyla belirsizlik yönündeydi.
Başbakan Yılmaz bayram boyunca, ayın 19'unda yapmayı planladığı basın toplantısı için çalışacak. Dokuz aylık iktidarın bilançosunu çıkaracak. Kısa vadeli projeleri de kamuoyuna açıklayarak, 1998'de yapılacak bir seçimin sakıncalarını anlatacak.
Hükümetin seçimi 1999'a bırakma isteğinin en önemli gerekçesi olarak ekonomi gösteriliyor. Enflasyondaki düşüş eğilimine gözü gibi bakan hükümet, seçimin bu alandaki bütün umutları yeniden suya düşüreceğini savunuyor.
Örneğin Devlet Bakanı Güneş Taner...
"Bu sene kesinlikle seçim yaptırmam" diyor:
"Ekonomide iyi sonuçlar almaya başladık. Uyguladığımız politika kendini