MİLLİYET'in dün sabahki gündem toplantısı Diyarbakır'da yapıldı. Genel Yayın Yönetmenimiz Derya Sazak'ın yönetiminde bir araya gelen Yazı işlerimiz ve yazarlarımızla, Türkiye'ye Güneydoğu'dan baktık. Diyarbakır - İstanbul hattında canlı bağlantılarla yaptığımız toplantı her bakımdan heyecan vericiydi. "Haydi Güneydoğu'ya" kampanyamızın çarpıcı bir ifadesi oldu bu toplantı. Bu uygulamayı her fırsatta sürdürmeyi, toplantılarımızı her hafta İstanbul'un dışında bir ilde yapmayı planlıyoruz. Bir kez daha kanıtlamak istiyoruz ki, Türkiye, sadece İstanbul'dan görünen Türkiye değildir.
Güneydoğu Bölge Temsilcimiz Ertuğrul Pirinççioğlu, tabloyu bütün açıklığıyla ortaya koydu. Sorunları, yapılanları, yapılması gerekenleri bir bir sıraladı.
Görüldü ki, sorunun çözümü, ancak topyekün bir seferberlikle mümkündür.
- Kamu sektörüyle, özel sektörüyle Türkiye, Güneydoğu'ya yatırıma gidecektir.
- Ulaşım, konut, sağlık ve eğitim sorunları, tek tek girişimlerle değil, dev kampanyalarla çözülmek zorundadır.
&n
SİYASETTEN uzaklaşmak olanaksız. Her şeye rağmen, her şeyi belirleyen, yine siyaset. Siyasette yoğun bir haftayı geride bıraktık, daha yoğun bir haftaya giriyoruz. İktidar ortakları ile koalisyonu dışarıdan destekleyen CHP arasındaki ilişkiler gündemin ilk sıralarına çıkarken Milliyet, liderlerin nabzını tuttu. Derya Sazak ve Fikret Bila'nın Ankara'daki liderler turu, yine çarpıcı mesajlarla doluydu. Önce Başbakan Mesut Yılmaz'la görüştüler. Yılmaz, "Alternatifim yok" dedi. Sonra Ecevit'in Baykal'a mesajı geldi: "Gelin, çalışalım." Sonra Baykal'ın yanıtını aldılar: "Elimi tut, kurtul." Liderler diyaloğu bu hafta da devam edeceğe benziyor. Üstelik, giderek kaynayan kazana dönüşen Fazilet Partisi için de sıcak bir hafta başlıyor. FP'nin son durumuyla ilgili ayrıntılı haberleri bugünkü sayfalarımızda bulacaksınız. Siyaset çok önemli. Ancak, her şeyin başı eğitim. Politikacı olarak adını Türkiye tarihine yazdıran Bedrettin Dalan'ın açıklamalarını bugün Eğitim sayfamızda okuyacaksınız. Dalan'ın "Tüm sorunların altında eğitimin yattığını gördüm" sözünün altını defalarca
REFAH Partisi'nin kapatılması ve Erbakan Hoca'nın yasaklanmasından sonra taşlar yerine oturmadı.
Refah'ın yerini alan Fazilet Partisi ve "emanetçi" Genel Başkan İsmail Alptekin'le ilgili sancılar sürüyor.
Fazilet sürecinde ortaya çıkan iki eğilim arasındaki çatışma ortadan kalkmış değil. Bir de parti dışında aynı kaynaktan beslenen üçüncü bir girişim de söz konusu.
Kuş bakışı bakıldığında Refah hareteketiyle ilgili üç eksen oluştuğu söylenebilir:
1- Aksaçlılar: Erbakan Hoca'nın çevresini oluşturan ve eski yapıyı korumayı amaçlayan kıdemli kurmaylar.
2- Gençler: Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül, Bülent Arınç ve Aldüllatif Şener gibi gençlerin başını çektiği, yenilikçiler.
3- Parti dışında üçüncü bir seçenek gibi duran ve çekirdeğini Mes - Der'in oluşturduğu yeni hareket.
HÜKÜMETLE CHP arasındaki "seçim hükümeti" konusundaki anlaşmazlığın Meclis çalışmalarına yansıması, iktidar liderlerini harekete geçirdi.
Başbakan Mesut Yılmaz, Meclis'in çalıştırılması konusunda "uzlaşma" arayışı içinde olacağını açıkladı. CHP'nin 1999'da erken seçim talebiyle ilgili olarak da "Meclis yaz tatiline girmeden seçim kararı alabiliriz" diyerek bir adım daha attı.
Başbakan Yardımcısı Bülent Ecevit de, Meclis gündemindeki önceliklerin CHP ile birlikte belirlendiğini anımsatarak, Baykal'a, "Gelin Meclis'i çalıştılarım" çağrısında bulunuyor.
Ecevit, CHP'nin, "Meclis toplantılarını açmak için yeterli sayıyı bulmak iktidarın görevidir, iktidar Meclis'i açsın biz Genel Kurul'a gireriz" biçimindeki görüşünü yanıtlarken Baykal'a şöyle sesleniyor:
"Meclis gündeminin öncelikleri CHP ile birlikte belirlendi. Benim çağrım şu: Eğer gündemdeki öncelikler konusunda CHP görüşlerini ve isteklerini değiştirdiyse bunu bize bildirsin. Meclis gündemini yeniden belirleyelim. Meclis toplantılarına
TÜRKİYE, her yıl olduğu gibi bu yıl da, Kurban Bayramı'nı, "kurban derisi kavgası"yla geçirdi. Bayram bitti, post gitti ama kavga bitmedi.
Kurban derilerinin Türk Hava Kurumu'na verilmesine karşı, yıllardır Cumhuriyet'in temel niteliklerine ve kurumlarına aleyhine tavır alan bazı vakıf ve derneklerin kurban derisi toplama gayretleri, bu yıl da sürdü.
Türk Hava Kurumu'nun kurban derisi toplama konusunda 2.5 milyon adetle rekor bir düzeyi yakalamasına rağmen, siyasi baskılar sonucunda, kurban derisi toplama ve gelirlerinin bölüşümü konusunda yeni bir düzenlemeye gidildi.
Yardım Toplama Yönetmeliği'nde yapılan bir değişiklikle Türk Hava Kurumu'nun kurban derisi toplama yetkisi kaldırıldığı gibi, kurban derisi gelirinin dağılımında da bu kurumun yüzde 40 olan hissesi, yüzde 1'e indirildi. Hükümet, bu yönetmelik değişikliğiyle Türk Hava Kurumu'nun çok önemli bir kaynağını kesip, kurban derisi toplama yetkisini kamuoyunda Fak - Fuk - Fon olarak bilinen Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonu'na verdi. Bu düzenleme ile Türk Hava Kurumu ile
SANAYİ ve Ticaret Bakanı Yalım Erez, siyasette "El Nino" gibi...
Samsun'da olmasa bile Trabzon'da karaya ayak bastı ve bir çeşit kurtuluş mücadelesi için ilk ışığı yaktı:
"Büyük yürüyüşü başlatalım,
Ya değişim, ya ölüm !"
Erez, alçak gönüllüğü de elden bırakmıyor:
"Ben önde gideyim demiyorum. Bu yürüyüşte biri lider olacaksa, ben arkasına düşmeye hazırım. Yeter ki değişimi başlatsın."
Anlaşılan Yalım Bey kafaya koymuş; yine lider yaratacak...
"HAYDİ Güneydoğu"ya kampanyamızın yansıttığı iklimde yeşeren güzellikler içimizi açıyor. Doğu ve Güneydoğu Anadolu'nun kaderi, işte bu güzelliklerle değişiyor, değişecek. Türk ordusunun binlerce şehit vererek sağladığı huzur ve güvenin açtığı yolu görmeyen, kördür. O yolun nasıl açıldığını, geçtiğimiz hafta Milliyet sayfalarında yeralan haber ve fotoğraflarda gözler önüne serdik.
Genelkurmay Genel Sekreteri Tümgeneral Erol Özkasnak'a sarılıp öylece kalan Doğulu kadının fotoğrafı çok şey anlatıyordu. O kucakta neler yoktu ki... Kandırılan evladına yeniden kavuşmanın sevinci, insan yerine konmanın gururu, güveni, geleceğe umudu...
Ya Güneydoğulu çocuğun, Berna Yılmaz'ın önünde oynayışı?.. Bir Başbakan eşini tutacak kadar yakında hisseden o çocuğun dansındaki sevgiyi, özlemi, güzelliği yakalamamak mümkün mü?
Perşembe günü Milliyet'in birinci sayfasına bakanlar, bir sürprizle karşılaştılar. Sayfanın tam ortasında Erzurumlu genç kızların, genç erkeklerin coşkulu yüzleri vardı. Erzurumspor'un Birinci Lig'e çıkışının sevinci, güzel
BAŞBAKAN Yılmaz'la, CHP lideri Baykal'ın 23 Nisan'da gerçekleştirdikleri zirveden çıkan "seçim hükümeti formülü"nün geri dönmesinde koalisyon ortaklarının tepkileri kadar, Çankaya'nın işlevinin de unutulmaması gerekiyor.
Refahyol döneminde RP ve DYP liderlerinin uzlaşması sonucu, Erbakan'ın "başbakanlığı benden alıp Çiller'e verin" talebiyle Çankaya'ya çıktığı, ancak, Anayasa gereği "ret" yanıtı aldığı biliniyor. Başbakan tayini Cumhurbaşkanı'nın yetkisinde. Cumhurbaşkanı Demirel de, bu yetkisini kullanırken, Anayasa ve teamüllere uygun davranmaya büyük özen gösteriyor. Nitekim, Refahyol liderlerinin, Cumhurbaşkanı ve Meclis'in yetki alanına giren konularda yaptıkları anlaşmalar, Çankaya'dan dönmüştü. Erbakan, istifasını vermiş ama, Demirel, RP ile DYP uzlaştı diye başbakanlık görevini Çiller'e vermemişti. Anayasa ve teamüle uyarak ana muhalefet lideri olan Mesut Yılmaz'ı görevlendirmişti.
Şimdi, Yılmaz - Baykal uzlaşmasının gereği olarak Demirel'in, iki liderin kararlaştırdığı bir tarihte istifa edecek olan Yılmaz yerine, belirlenen bir kişiye başbakanlığı vermesini