CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, bir yılı aşkın süredir ayrı kaldığı partisinin başına yeniden geçince, "yeni" bir imaj oluşturma gayreti içine girdi.
Bu gayretle gündeme taşıdığı söylem, öneri ve açılımlarla yeni soru işaretlerine yol açtı.
Önce Şeyh Edebali, ardından Yunus Emre, ardından Mevlana derken "Anadolu solu" kavramıyla ortaya çıktı. Bu "açılım" içinde Avrupa solunu bir kenara iterek, "orada aranan insanın, ortaçağda Anadolu'daki erenlerin tarif ettiği insan" olduğunu "keşfetti" ve "Ben solu, sosyal demokrasiyi, insanı, Avrupa'dan mı öğreneceğim, onun kökü bende, Anadolu'da" diyerek "yeni sol" anlayışını gündeme getirdi.
Baykal, bununla da kalmadı, sağda bağımsız veya boşta kalmış ünlü politikacılara çiçekler atarak, Aydın Menderes'e, İlhan Kesici'ye göz kırptı. Bir çeşit Mevlana söylemiyle, "kim olursan ol, CHP'ye gel" noktasına geldi.
Baykal partisine yeni bir çizgi mi oluşturuyor?
Bu soruya olumlu yanıt vermek zor. Baykal ve CHP'nin, tam aksine "çizgisizlik" sorunu sürüyor. Baykal son çıkışlarıyla da "taklit ve taktik" politikasından vazgeçmediğini kanıtlamış oldu.
1995 seçimlerinde Clinton - Gore ikilisinin "önce insan" tezini taklit ederek kampanya yürüten Baykal, 1999 seçimleri öncesinde de Blair'i taklit ederek "üçüncü yol" veya "yeni sol" diye ortaya çıktığı belleklerde henüz tazedir.
Blairizme dayalı "yeni sol"un daha ne olduğu anlaşılmadan baraj altında kalan Baykal, şimdi de "Anadolu sol"u diyerek bir başka "sol"la kamuoyunun karşısına çıkıyor.
Bu zikzaklara "çizgi" demek mümkün mü?
Elbette değil...
Olsa olsa Baykal'ın yaptığına "esinti solculuğu" denilebilir. Esen rüzgara göre yeni bir "sol" tanımı yapmak veya rüzgar esmiyorsa kişi ve sembollerle bir "esinti" yaratmak solculuğu...
"Yeni sol" esintisine kapılmasında, İngiltere'de seçim kazanan Blair'i taklit etmek düşüncesi yatıyorsa, büyük olasılıkla "Anadolu sol"u kavramında da DSP lideri Ecevit'in seçim kazanan "ulusal sol"u yatıyor.
1991, 1995 ve 1999 seçimlerinde Trakya'yı dışarıda bırakıp Güneydoğu'yu ve oradaki ayrılıkçı akımı içine almaya çalışan Baykal'ın çizgisi acaba Anadolu erenlerine dayandırılmaya çalışılan "Anadolu sol"u gibi bir kavramla açıklanabilir mi?
Atatürk'le bile seçim kazanamayan CHP'nin, Edebali, Osman Bey, Orhan Gazi, Ahmet Yesevi, Mevlana, Yunus Emre'yle yeni bir "sol" oluşturması mümkün mü?
Henüz partisinde kurultay yorgunu ünlü isimlere yer bulamayan Baykal'ın sağın ünlülerine CHP'de yer açmaya çalışması, nasıl bir "arayış"ın ürünü acaba?
Bu garip siyaset yapma anlayışı Baykal ve CHP'nin hala 1991, 1995 ve 1999 seçim yenilgileri ve nedenleri üzerinde ciddi kafa yormadıklarının göstergesi...
Taklit ve taklitte bile ölçüyü tutturamayan ve abarttıkça abartan Baykal ve CHP'nin bugünkü görüntüsü için şu söylenebilir:
Bu da bir "esinti"dir, geçer....