Yeni istikrar programı birkaç gün içinde açıklanacak.
Devlet Bakanı Kemal Derviş'in ABD'de yaptığı temasların sonuçları, programın açıklanmasından sonra somutlaşacak.
Hükümetin ve kamuoyunun beklentisi, yeni programın ortaya çıkmasından sonra ABD'den tam destek gelmesi ve bu desteğin IMF, Dünya Bankası gibi kurumlar başta olmak üzere uluslararası piyasalardan kaynak akışına dönüşmesi.
Türkiye'nin mali sektör düğümünü aşabilmesi ve pahalı iç borçlanma gereğini azaltabilmesi için hem ucuz dış kaynağa, hem de içeride yapısal reformlara gereksinmesi olduğu açık. Borçlanmayı daha ucuz dış kaynaklara dayandırmak ve yapısal değişiklikleri gerçekleştirmek için ciddi tutarlarda dış destek zorunlu.
Ancak, bugünkü koşullarda bundan daha önemlisi programa iç destek sağlamaktır.
Eğer halk yeni program konusunda ikna edilemezse, güvensizlik ortamı devam edecek ve hükümetin vatandaştan istediği ekonomik, sosyal ve siyasal kredi açılmayacaktır. Yeni programın başarısını dış destekten çok, iç destek belirleyecektir.
Yarım kalan programa ve dolayısıyla hükümete duyulan güven, enflasyonun düşüş eğilimine geçmesiyle, özveriye katlanma katsayısına yükselmiş durumdaydı. Halk, programın olumlu sonuçlarının yakında ortaya çıkacağı düşüncesiyle dişini sıkabildiği kadar sıkmıştı. Ancak, bu beklentinin doruğa çıktığı bir noktada programın çivisini oluşturan döviz kuru politikası değiştirilince kamuoyunda büyük bir güvensizlik havası oluştu. Bundan sonra halkı yeni programa inandırmak kolay olmayacaktır.
Terk edilen program nedeniyle çektiği sıkıntıyla kalan geniş halk kitlelerinin, ikinci programa ekonomik ve mali destek vermesi artık çok zordur. Bu hem maddi, hem de manevi açıdan direnç çizgisine dayanmıştır.
Bu, sosyal ve giderek siyasal nitelik kazanacak olan direnç çizgisinin aşılabilmesi, hükümetin yeni programı ve getireceği yükün dağılımı konusunda halkı çok iyi ve inandırıcı biçimde aydınlatmasıyla aşılabilir.
Birinci programın yarım bırakılması ve serbest kur sistemine geçilmesiyle Türk Lirası'nın uğradığı değer kaybı, kısa süre içinde birçok zorunlu tüketim mal ve hizmetinin fiyatına zam yapılması biçiminde sonuç doğurmuştur. Alt gelir grubundaki geniş halk kitlelerinin geçim zorluğunu ağırlaştırmıştır.
Ancak bu durum, her kesim için geçerli değildir. Birinci program ve döviz kurunun dalgalanmaya bırakılması nedeniyle her kesim fakirleşmemiştir. Aksine bazı kesimler zenginleşmiştir. Büyük ölçekli döviz tasarrufu yapanlar, dövizle oynayanlar, dövizle alacaklı olanlar, bir gecede yüzde 7500'le repo yapanlar başta olmak üzere birçok kesim de zenginleşmiştir.
İkinci program bu gerçeği göz önünde tutmalıdır.
Programın getireceği yeni yükün ilk programın altında kalanlara değil, üstünde kalanlara yüklenmesi ve buna halkın inanması sağlanmadıkça iç güven ve desteğin sağlanması zor olacaktır.