Basın, 17 Ağustos, büyük depreminde olduğu gibi birinci yıldönümünde de çok başarılı bir sınav verdi.
Depremin birinci yıldönümünde, deprem bölgesinin değişik yerleşim birimlerinde, büyük küçük bütün televizyon kanallarının yaptığı canlı yayınlar aracısız, demokratik toplum platformunun oluşumunun en güzel örneklerinden biriydi. Bu yayınlar gösterdi ki, medya, özellikle de televizyon kanalları, bu tür toplumsal olayların ve sorunların aktarımında; yönlendirmesiz ve sansürsüz yayın olanağıyla, dördüncü kuvvet işlevini çok etkili biçimde yerine getirebiliyor.
Hesapsız, güç dengelerine dayanmayan, koruma ve kollama amacı gütmeyen basın faaliyetleri, ondan beklenen gerçek işlevi görebildiklerini kanıtlıyor. Bu tür bir çalışma basının zaten görevi. Ancak yıllardır medyamıza hakim olan yayın politikalarının "gölge" altında oluşu kamuoyunda demokratik sistemin vazgeçilmez unsuru sayılan "özgür basın" konusunda büyük kuşkular uyandırmıştır.
Deprem bölgesinden yapılan canlı yayınlar ve bundan sonra yapılacak benzeri faaliyetler bu kuşkunun azaltılmasını sağlayacağı gibi, medyaya duyulacak güveni artıracak ve böyle büyük bir faciaya uğramış insanların haklarının korunması ve aranmasında, davalarının izlenmesinde çok büyük katkıda bulunacaktır.
* * *
Depremin birinci yıldönümü geride kaldı. Yazılı ve görsel basının bölgeden yavaş yavaş çekildiği gözleniyor. Bölge halkının da endişe ettiği gibi bu faaliyetlerin yıldönümüyle sınırlı kalmaması gerekiyor. Elbette her gün tüm televizyon kanallarının geniş platformlar oluşturarak depremzedeleri konuşturmaları, her türlü dertlerini canlı yayınla Ankara'ya iletmelerini sağlamak teknik olarak mümkün değil. Ancak bu basının bir dahaki yıldönümüne kadar bölgede görülmemesi anlamına da gelmemeli.
Etkinlikleri nedeniyle öncelikle televizyon kanalları başta olmak üzere, bütün basın yayın organlarının belli aralıklarla da olsa deprem bölgesinde bu platformları kurmaları asli görevlerinden biri sayılmalı. Hatta, rekabet içinde olmalarına rağmen televizyon kanallarının bölgeden yapılacak geniş katılımlı canlı yayınlar konusunda görev bölümü yapmaları ve sırayla bu görevi yerine getirmeleri düşünülebilir.
Medyanın yıldönümü geçti diye tası tarağı toplayıp bölgeden ayrılması, depremzedelere yapılacak büyük kötülüklerden biri olur.
Bu bilinç içinde medyanın meslek ölçüleriyle ve meslek yöneticilerinin kararlarıyla bu işlevini görmesi ve "mikrofonu" bölgeye sürekli tutması gerekli. Kameraların da bölgeyi taramaları karar mekanizmaları üzerinde toplumsal baskının sürekli kılınmasına, taleplerin zamanında ve gerekli yerlere ulaşmasında çok büyük katkı sağlayacaktır. Medya bu işlevini yerine getirirken, birçok olayda düştüğü gibi, kendi şovunu yapma hatasına düşmemelidir. İlgisi ciddi ve sadece meslek ilkeleri çerçevesinde olmalıdır.
Basın, depremin yıldönümünde gördüğümüz basındır ve öyle kalmayı başarabilmelidir.
Yazara E-Posta: fbila@milliyet.com.tr