İşadamı Kudret Rador’un Ada’daki malikanesindeyiz. Evin şık salonunda iki kadın bir araya geliyor. Rador’un eşi Melda (Selen Uçer) ve çalışanlarından Ragıp’ın eşi Melis (Özgü Namal). İki çift, hafta sonunu birlikte geçirecekler. Eşleri de iki saat içinde helikopterle yanlarında olacak. Ve Melda ile Melis’in tanışma süreçleri başlıyor. Melis, giyimiyle, duruşuyla, konuşmalarıyla ölçülü bir matematik öğretmeni. Güzel ve güçlü bir kadın. Melda ise son derece şımarık, sevimsiz bir ‘sonradan görme’... Onun gücü ise tamamıyla kocasından geliyor.
Melda’nın küstah konuşmalarla Melis’i aşağıladığı ilk tanışma anları hayli gergin geçiyor. Melda’nın Melis’le bir derdi var ya da belki kendisiyle diye düşünürken Melis, tüm soğukkanlılığıyla orayı terk etmeye karar veriyor. Melda buna engel oluyor. O kapıdan çıkarsa, Ragıp’ın işten çıkarılması için elinden geleni yapacağını ima ediyor. Melis geri dönmekle kalmayıp Melda’ya yalvarmaya başlıyor. Tam o sırada Melda “Kuçu kuçu” diye sesleniyor Melis’e...
Melda ile Melis’in, vaktiyle yakın arkadaş olduklarını öğreniyoruz, Melis’le aynı anda. İki kadının ortak geçmişlerinin sembol sözcüğünün de ‘kuçu kuçu’ olduğunu... Yalvaran tarafa ‘kuçu kuçu’ diye hitap edildiğini...
Bu noktadan sonra giderek sertleşiyorlar. Bir zamanların çirkin, aptal ve pasaklı Melda’sıyla, onu acımasız oyunlarına alet eden güzel, zeki, alımlı Melis netameli bir hesaplaşmaya başlıyorlar... Dağlarca’nın “Çocuklar korkunç Allah’ım” dizesindeki gibi oldukları anlaşılıyor. Masum ama zalim... Ezenle ezilenin ilişkisi. Ezilenin ‘kabul görmek’ adına ödediği koca bir bedel. Melda’nın bir sözü, insanın içine işliyor sahiden: “Neden benim yaralarım geçmiyor?”
Oyunun yazarı Lacan’ın torunu olunca, metnin altından akan psikolojik derinliğe şaşırmamak lazım. Melda bir cümleyle yaşanan dramı özetliyor aslında: “Sen kendine yeni bir kuçu kuçu buldun, ben de kendime yeni bir efendi... Birbirimizin izi var üzerimizde.”
Nezaket sınırlarında başlayan tanışma, şiddetin giderek arttığı bir atmosferde tartışma, tehdit,
‘Mutlu yıllar’ fotoğrafı
Mehmet Turgut’un; 30 yaşına kadar çektiği fotoğraflardan seçtiği 40 fotoğrafı ve onların hikayeleri “30” adıyla Doğan Kitap’tan çıktı. Kitabın editörlüğünü Yekta Kopan yapmış. “Otuz yılın karelerini cümlelerle buluşturmuş”lar. Mehmet Turgut fotoğraflarını, çekimlerde neler olduğunu anlatmış; Yekta Kopan, usta kaleminin lezzetini katmış hikayelere.
Bir İsmail Amca’sı var Mehmet Turgut’un. Kitapta birkaç farklı fotoğrafıyla yer alıyor. Kırıkkale’deki fotoğrafçıların fotoğraflarını toplayıp Turgut’un babasının Ankara’daki laboratuvarına getirip bastırırmış: “Keyifliydi, hep bir gülümseme tutardı dudakları ve yanakları”. Geçen yıl ölmüş İsmail Amca. “Özlüyorum onu” diyor Turgut: “İki kez Noel Baba oldu İsmail Amca. İlki, eğlenen bir Noel Baba’ydı, keyifliydi, ‘Mutlu Yıllar’ diliyordu. Ama sonraki yıl Noel Baba mutsuzdu. Niye? Çünkü ben mutsuzdum. Boşanmıştım, içim kapkaranlıktı. O yüzden Noel Baba’nın en kötü yılı oldu o yıl”...
“30”a bakın, “30”u okuyun. Her ikisinin de tadını çıkarın.
Noel Baba’nız mutlu olsun.
Özay Şendir
Netanyahu için sonun başlangıcı…
18 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
Eğitim vezir de eder rezil de!..
18 Mayıs 2025
Zeynep Aktaş
Toparlanmanın devamı gelir mi?
18 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
Hande Subaşı: Modellikten geliyorum, ama modayı hiç takip etmiyorum
18 Mayıs 2025
Güldener Sonumut
Yunanistan’ı anlamama sendromu
18 Mayıs 2025