Yazının başlığı insanın “ekonomik tabiatını” yansıtıyor. (Bizler “sapiens” olduğumuza göre doğru bir tanım.)
Bu bağlamda...
Sandıklar kurulduğunda oylar en çok “ekonomik durumdan” etkilenir.
Liderler “ekonomik göstergelere” bu gözle de bakarlar.
***
9’uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’le bir miting sonrası Cavit Çağlar’ın uçağındaydık.
Demirel izlenimini anlatıyordu:
Trump’ın ilk icraatı olan 7 Müslüman ülke vatandaşlarına “vize ve yeşil kart” engellemesi -kısmen- yargı engeline takıldı.
Askıya alındı.
Trump’n tepkisi ne oldu?
“Amerika’da yargının varlığını görmüş oldu herkes!”
***
“Dediğim dedik, çaldığım düdük” tabiatlı Trump’ın “yargı çelmesi” hiç hoşuna gitmemiş olsa gerek.
Ama...
Aslan yaralanmışsa, kan kokusu alan çakallar üşüşür.
15 Temmuz darbe kalkışımı Türkiye’yi gerçekten yaraladı.
Subaylarının ve özellikle denizcilerin, havacıların -neredeyse- 3’te 1’i ya tutuklandı ya ihraç edildi.
“Savaş jetlerinin yeterli sayıda pilotunun olmadığı” yolunda gazete başlıklarını sadece biz okumuyoruz.
Elbette tercüme edilerek Yunan Genelkurmay Başkanı’nın, Dışişleri Bakanı’nın da masalarına konmuştur.
..................
Bu “Silahlı Kuvvetler’de arınma sürecinde” Yunanistan Ege’deki “kayalıklar” denilerek anlaşmaların dışında bırakılmış adacıkları sessiz sedasız sahiplendi.
Referandumda “EVET” oylarının rengi “beyaz.”
“HAYIR” oylarının ise “kahverengi.”
Referandum-larda “politik enstrüman” olabilir.
Beyaz AK Parti’nin “ak”ını çağrıştırıyor.
“Kahverengi” içinse aşağıdaki satırlarda bir “referandum denemesini” anlatıyorum.
.....................
Referandumda “renklerin dili” kavramıyla ilk kez 12 Eylül Anayasası’nın oylanmasında karşılaştık.
Nisan ayındaki anayasa referandumu için “açık artırmalar” gündemin tepesine oturdu.
İktidar yakınları “yüzde 60 EVET”e kadar yükseldiler.
CHP’nin başını çektiği “HAYIR”cılar ise o kadar uçmuyorlar ama “yüzde 50’yi aşarız” havasındalar.
***
Bu “siyasal müzayedenin” yüksek profilli iddiaları amaçsız değil.
AK Parti eksenindekilerin amacı “caydırıcı” olmak.
“Sandıklardan nasıl olsa EVET çıkacağı kesin. HAYIR oyu atmamız sonucu değiştirmeyecek, sandığa gitmenin manası yok. O halde koyver gitsin” psikolojisini oluşturmak.
İşte iktidarın bu “psikolojik caydırma hamlesine” karşı “HAYIR” bloğu da “el yükseltiyor.”
SEVGİLİ Mustafa Koç, onu kaybedişimizin 1’inci yıldönümünde anıldı. Mezarı başında... Mezar ve Mustafa birlikte telaffuzu çok zor iki kelime.
“Çok genç” denebilecek yaşta göçtü “görünmezler gezegenine...”
Üzerine ışıklar yağsın.
...................
Mustafa’nın gözlerini kısarak o “can” gülümseyişi daha bir saat önce karşılaşmış, konuşmuşuz gibi gözümün önünde. Onu son yolculuğuna uğurlamaya akan insan seli ne kadar sevildiğini de yansıtıyordu.
...................
Babası Rahmi Koç, “Emekliye ayrılmaya karar verdim. Tekneyle okyanuslara açılacağım, uzun sürecek bir dünya turu yapmak istiyorum” dediğinde, Türkiye’nin en köklü ve büyük imparatorluğu Koç Grubu’nun başına üç oğuldan hangisinin geçeceği -kesin- olarak belirlenmiş değildi.
Hillary başkan seçilseydi, “Suriye planı” değilse bile “taslağı” medyaya sızmıştı.
Özetle...
“ABD, Suriye’nin kuzeyinde PYD koridoru açmakta kararlıydı.”
Gerekçesi daha da “tedirgin” edici.
“Düşman” diye etiketlediği “Suriye ile Batı arasına bir tampon oluşturmak!..”
Bunu biraz daha ayrıntılı olarak yazmıştım. Sanırım 1 ay kadar önce.
“ABD ile Türkiye arasındaki makas daha da açılabilir” notunu da düşmüştüm.
ABD’nin yeni başkanı Trump züccaciye dükkânına dalmış bir boğa gibi.
Ortalığı toz duman ediyor, parçalıyor.
Dünya tarihinde bu süreç “Trump tayfunu” diye geçebilir.
.....................
Meksika ile arasına çekilecek duvar için düğmeye bastı.
“Duvarın bedelini yapacağımız ticarette Meksika’dan tahsil
edeceğiz” dedi.