Gençlerin sevdikleri yeni söylemle "Emanuelle yazdığında, hayır falan yapmayan" ve oltaya takılan erkek için artık hiç sıyırma şansı kalmamıştır.Çünkü, sırf onunla yatağa girmesi için kiralanmış bulunan Emanuelle Bear, her şeyi karısına anlatacaktır.Hem de ayrıntılarla. Emanuelle Bear gibi bir güzellik tarafından "harikulade tacize(!)" uğrayan hangi erkek "hayır" diyebilir? Ama ya Emanuelle Bear, erkeğin karısı tarafından "gizlice ve sinsice" kocasına bir "aldatma testi" yapmak üzere kiralanmışsa... Bu bir film...Adı NATHALIE...Emanuelle Bearın filmdeki adı bu. Fransada kapalı gişe oynuyor, koca rolündeki Gerard Depardieaunun yaşamı iş gezilerinde geçiyor. Evlenme yıldönümü partilerine bile yetişemeyeceği iş(!) yemekleri çıkabiliyor ansızın. Kısacası Kazanova kuşkusu veren her işaret var 24 saatlerinde...Karısı rolünde Fanny Ardant... Güzel, şık, entellektüel ve alımlı, bir başarılı jinekolog..."Aldatılma kuşkusu" yüklü bir gününde, yolu üzerindeki strip - tease barına girer.Orada çalışan ve filmde Nathalie rolünde izlediğimiz Emanuelle Bear ile tanışır.Anlaşırlar. Nathalie, kocasını ayartacaktır. Para almamalıdır. Koca, onun, "sadece hoşlandığı için kendisiyle ilişkiye
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Emanuelle Bear gibi bir güzellik tarafından "harikulade tacize(!)" uğrayan hangi erkek "hayır" diyebilir? Ama ya Emanuelle Bear, erkeğin karısı tarafından "gizlice ve sinsice" kocasına bir "aldatma testi" yapmak üzere kiralanmışsa...
Gençlerin sevdikleri yeni söylemle "Emanuelle yazdığında, hayır falan yapmayan" ve oltaya takılan erkek için artık hiç sıyırma şansı kalmamıştır.
Çünkü, sırf onunla yatağa girmesi için kiralanmış bulunan Emanuelle Bear, her şeyi karısına anlatacaktır.
Hem de ayrıntılarla.
Benim de "asli" ağabeyim oldu ve hep öyle sürdü. Daha üsteğmendi tanıdığımda.Kore Savaşı sırasında, yabancı dili nedeniyle Tokyo irtibat bürosunda görev yaptırılmıştı. Dönüşünde, omzunda taşıdığı - sadece - iki yıldıza rağmen Genelkurmay Başkanı merhum Nuri Yamut Paşanın yaveri olmuştu.Genç yaşında saygın bir kişilikti.Salonda diplomat, kışlada ve karargahta çelik gibi askerdi.Düğün gecesi "kızınız Kadir gecesi doğmuş olmalı" diyorlardı komutanları. İlk işittiğimizde aile alınmıştı, şimdi gülümseyerek anımsıyorum.Üsteğmen Ragıp da şanslıydı. Sevgi adlı pırıl pırıl zekalı kız, mütevazı subay maaşını, kültür katkısıyla zenginleştirecek ve yaşamın kalitesini yükseltecek, ömür boyu onu iyi temsil edecek, mutlu edecekti. Ragıp Uluğbay Paşa da "görünmezler" arasındaki ablam Sevgisinin yanına gitti. Ragıp Paşa, çocukluk arkadaşım Hikmet Uluğbayın öz ağabeyidir. Genç subaylara ve yaşamın baharındaki eşlerine "belki bir esin verir" diye düşünerek onların yaşamından kesitler yansıtmak isterim.Ragıp Paşa, Türkiye Cumhuriyetinin ilk ve parlak mühendislerinden Neşet Beyin oğlu. Aile kökleri "ilim dünyasından"...Genç Ragıp babanın bir ara iş hayatı bozulunca, öğrenimi bırakıp Isparta
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Ragıp Uluğbay Paşa da "görünmezler" arasındaki ablam Sevgi'sinin yanına gitti. Ragıp Paşa, çocukluk arkadaşım Hikmet Uluğbay'ın öz ağabeyidir.
Benim de "asli" ağabeyim oldu ve hep öyle sürdü. Daha üsteğmendi tanıdığımda.
Kore Savaşı sırasında, yabancı dili nedeniyle Tokyo irtibat bürosunda görev yaptırılmıştı. Dönüşünde, omzunda taşıdığı - sadece - iki yıldıza rağmen Genelkurmay Başkanı merhum Nuri Yamut Paşa'nın yaveri olmuştu.
Genç yaşında saygın bir kişilikti.
Salonda diplomat, kışlada ve karargahta çelik gibi askerdi.
Ürpertici bir dram. Bu bir film. Soluk soluğa izledim. Henüz Türkiyeye gelmedi.Öyle dramatik bir kesişme ki, ne matematiğin akıl oyunlarıyla cevap bulunabilir... Ne de "kalbinin sesini dinle" pusulalı duygu haritalarıyla...Çözüm sadece yazgı.Anlatayım.Yazgının ilk çizgisi şöyle:Bu yılki Oscar ödülüne aday Sean Penn, filmde B"son"a yaklaşmış bir kalp hastasıdır. Genç, yakışıklı, zeki, duygusaldır. Yaşama umutla bakması gerekir.Ancak... Kalbi artık onu taşıyamıyor. Her an durabilir.Tellerle, plastik borularla elektronik tıp aletlerine ve oksijen tüpüne bağlı olarak bir hastane yatağındadır.Tek umut "Bir ölümle dokusu uyan kalp bulunmasıdır."Ve mucize olur. Göğsünüzde, kalbini taşıdığınız ve onun sayesinde hayata döndüğünüz adamın kalbini taşıyorsunuz, kadın da size âşık. Sizden kocasını öldüren ve size böylece hayat bağışlayan adamı öldürmenizi istiyor. Yazgının ikinci çizgisi...Bir trafik kazasında, meçhul bir sürücü, genç bir baba ve iki kızını öldürüp kaçmıştır.Ölen adamın genç ve güzel eşine doktorlar, "artık kocasının yaşama olasılığının kalmadığını" bildirir, "kalbinin, bir hastaya nakli için onayını" alırlar.Yazgının üçüncü çizgisi...Yaşamın tüm belalı işlerine bulaşmış
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Göğsünüzde, kalbini taşıdığınız ve onun sayesinde hayata döndüğünüz adamın kalbini taşıyorsunuz, kadın da size âşık. Sizden kocasını öldüren ve size böylece hayat bağışlayan adamı öldürmenizi istiyor.
Ürpertici bir dram.
Bu bir film. Soluk soluğa izledim. Henüz Türkiye'ye gelmedi.
Öyle dramatik bir kesişme ki, ne matematiğin akıl oyunlarıyla cevap bulunabilir... Ne de "kalbinin sesini dinle" pusulalı duygu haritalarıyla...
Çözüm sadece yazgı.
Onun, ödülü olan Fiat otomobili aldığı törenden, ilginç bir rastlantı... Grubun patronu Aydın Doğan da yaşamöyküsünü yansıtan filmde, sırtında mavi işçi tulumu, kağıt bobinleri iterken görüntüleriyle ekrandaydı.Doğan Yayın Grubunun görsel yıllık raporunda, birbirinden bağımsız iki tulumlu karenin kesişmesiydi bu.Alman Dergi Yayıncıları Birliği Başkanı ve B u r d a M e d i anın yayımcısı Profesör Hubert Burda da, diğer konuklar gibi duygulananlar arasındaydı.Gece düzenlenen yemek davetinde, DYHnin tüm yabancı ortakları ve konukları adına söz aldı. Aydın Doğanın yayıncılıktaki başarısını (pazar payı birincisi) överken, "Eli matbaanın içinde olan gazete patronlarını severim... Başarının sırrıdır" dedi. Doğan Ofset matbaa ustası İbrahim Akça, bir boya pompası aparatı keşfederek, Doğan Grubuna yılda 1 milyon dolar tasarruf yarattı. Artık gelenek olan DYHnin " B u l u ş -m a - Y ı l S o n u T o p l a n t ı s ı" ndan gözlemlere devam...Elbette, medya patronu olarak Aydın Doğanın kağıt bobinindeki eli simgeseldir... Ama elinin banka kasalarının içinde olmadığı ise bir gerçektir..O da yaşamöyküsünü izledikten sonra kürsüye geldiğinde şöyle diyordu:"Banka yolsuzluklarına karışan büyük
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Doğan Ofset matbaa ustası İbrahim Akça, bir boya pompası aparatı keşfederek, Doğan Grubu'na yılda 1 milyon dolar tasarruf yarattı.
Onun, ödülü olan Fiat otomobili aldığı törenden, ilginç bir rastlantı... Grubun patronu Aydın Doğan da yaşamöyküsünü yansıtan filmde, sırtında mavi işçi tulumu, kağıt bobinleri iterken görüntüleriyle ekrandaydı.
Doğan Yayın Grubu'nun görsel yıllık raporunda, birbirinden bağımsız iki tulumlu karenin kesişmesiydi bu.
Alman Dergi Yayıncıları Birliği Başkanı ve B u r d a M e d i a'nın yayımcısı Profesör Hubert Burda da, diğer konuklar gibi duygulananlar arasındaydı.
Gece düzenlenen yemek davetinde, DYH'nin tüm yabancı ortakları ve konukları adına söz aldı. Aydın Doğan'ın yayıncılıktaki başarısını (pazar payı birincisi) överken, "Eli matbaanın içinde olan gazete patronlarını severim... Başarının sırrıdır" dedi.