Baskın şoku

22 Temmuz 2003

<#comment>   
   <#comment>   
   Süleymaniye'de Türk özel birlikleri merkezini basarak subayları, elleri kelepçeli, başlarına çuval geçirilmiş halde götürmek, strateji uzmanlarına göre "psikolojik operasyondu". Bu şok darbeyle, şimdi, Irak'ta Türk askerinin en tehlikeli ve duyarlı yörelerde görev yapmasının konuşulmasına ortam hazırlanmıştır.
   Süleymaniye baskını yaşanmasaydı, "ABD, Türkiye'nin stratejik ortağıdır. Tezkere nedeniyle bir serinlik yaşansa da bir şey değişmez" zihniyeti sürecekti. Irak'taki ABD askerleri, her gün birer ikişer sinek gibi öldürülürken, Bağdat'ın ve Saddam'ın doğum yeri Tikrit gibi tehlikeli kentlerin bulunduğu orta Irak bölgesine, Türkiye'nin hediye paketi gibi "barış kuvveti" göndermesi hiç konuşulur muydu?
   Şimdi hararetle konuşulabiliyor.
   Baskın'ın diğer psikolojik hedefleri Avrasya Stratejik Araştırmalar Vakfı Başkanı Profesör Ümit Özdağ'a göre şöyleydi:
   1- Türkiye'nin bağımsız politika üretmesini önlemek.

Yazının Devamı

Yaşamın kıyısında

20 Temmuz 2003

Böylece, cenaze törenine gelenler çift "U" şeklindeki koridordan geçerek ilerdeki tahta platforma ulaşıyorlardı.Platformun üzerindeki iki koltukta Doğan Gönül'ün eşi Sevgi Gönül ve ağabeyi Rahmi Koç oturuyorlardı.Ailenin diğer bireyleri de yanlarındaydı.Üzüntüler orada bildiriliyordu.Platformun devamında da gene sarı pirinç ayaklar üzerinde gerilmiş siyah kurdeleyle ayrılmış bölüme geçiliyordu.Camide ilk kez böylesine bir düzen...Siyah kurdeleyle oluşturulan koridorların ve platformun üzerine bahçeyi boydan boya kaplayan beyaz tente gerilmişti. Gelenleri ve aileyi yakıcı güneşten koruyordu.Caminin giriş kapısının hemen sağında otomatik soğutucu içinde buz gibi su ve karton bardaklar.Oysa, yıllardır cami avlularındaki cenazelerde görmeye alıştığımız manzara çok farklıdır.Güneşin en kızgın olduğu öğle saatlerinde ölenin ailesi, üzüntüden bitap, sıcaktan ve havasız kalmaktan ter içinde, perişandır. Ayakta zor dururken etraflarında el sıkmak ve üzüntülerini söylemek için omuz omuza, itiş kakış bir kalabalıkla çevrilidirler.Bir yudum su bulmak meseledir.Dedim ya!"Doğan Gönül yaşarken şıktı. Veda günü de şık oldu."Türkiye'de bu bir ilkti. Doğan Gönül'ün yaşamı gibi vedası da "şık" oldu.

Yazının Devamı

Yaşamın kıyısında

20 Temmuz 2003

<#comment>
<#comment>     Doğan Gönül'ün yaşamı gibi vedası da "şık" oldu. Teşvikiye Cami'nin girişine iki sıra pırıl pırıl pirinç ayaklar dizilmişti. Bunların arasına gerilen siyah kurdelelerle koridorlar oluşturulmuştu.
     Böylece, cenaze törenine gelenler çift "U" şeklindeki koridordan geçerek ilerdeki tahta platforma ulaşıyorlardı.
     Platformun üzerindeki iki koltukta Doğan Gönül'ün eşi Sevgi Gönül ve ağabeyi Rahmi Koç oturuyorlardı.
     Ailenin diğer bireyleri de yanlarındaydı.
     Üzüntüler orada bildiriliyordu.
     Platformun devamında da gene sarı pirinç ayaklar üzerinde gerilmiş siyah kurdeleyle ayrılmış bölüme geçiliyordu.

Yazının Devamı

Nasıl bir MGK

19 Temmuz 2003

Nasıl devlet sırları?Eski kuvvet komutanı bir örnek veriyor:"Mesela, MGK bünyesinde Psikolojik Harekat Dairesi vardır.Bu daire gereğinde genel sekreter aracılığıyla MİT'e görev verebilir. MİT'in, MGK için yapacağı ve yaptığı çalışmalar nasıl gizli kalacaktır?"MGK'yı yeniden düzenleyen tasarı çalışmasında MGK görevi icrai boyutların tamamen dışına çıkarılarak sadece istişari alana daraltılıyor.Eski kuvvet komutanına göre "bu yanlış".Anlatıyor:"Milli Güvenlik Kurulu'nda alınan kararlar nasıl takip edilecek? Bakanlar Kurulu'nda kabul edildikten sonra sonuçlar nasıl alınacak? Bakanlıklardan, kurumlardan gelen logo parçaları gibi bilgiler, dosyalar nasıl birleşecek?MGK Genel Sekreterliği, çektiği filmi banyo edildikten sonra fotoğraf olarak göremeyen bir fotoğrafçıya dönüşebilir. Fotoğrafın bütününü göremez.Değerlendiremez."Gerçekten bize göre de MGK, Türkiye'nin yaşamsal kaygıları için çok yönlü bir kurumdur.Yıllarca askerin meşru platformda sesini duyurmasına olanak vermiştir. Darbeler döneminin kapanmasına bu platform, yadsınamaz katkı sağlamıştır.Ayrıca Türkiye'nin bütünlüğü yoğun tehdit altındayken strateji üretmiş, takibini ve uygulamasını sağlamıştır.Artı...Hükümetler değişir,

Yazının Devamı

Nasıl bir MGK

19 Temmuz 2003

<#comment>
<#comment>     Böylesine önemli bir kurumun sadece sekretarya haline gelmesi, devletin en üst derecedeki sırlarının ortalıkta gezinmesine ve bürokrasi koridorlarında konuşulmasına kadar varabilir."
     Nasıl devlet sırları?
     Eski kuvvet komutanı bir örnek veriyor:
     "Mesela, MGK bünyesinde Psikolojik Harekat Dairesi vardır.
     Bu daire gereğinde genel sekreter aracılığıyla MİT'e görev verebilir. MİT'in, MGK için yapacağı ve yaptığı çalışmalar nasıl gizli kalacaktır?"
     MGK'yı yeniden düzenleyen tasarı çalışmasında MGK görevi icrai boyutların tamamen dışına çıkarılarak sadece istişari alana daraltılıyor.

Yazının Devamı

Doğan Abi

18 Temmuz 2003

O da artık görünmezler arasına giren Doğan Gönül, işaretler yaparak benim kullanmakta olduğum otomobili durdurdu. Kendi otomobilinin penceresini açarken ben de penceremi açıyordum.Seslendi:"Güneri bugünlerde Londraya gidecek misin?""Hayır, ama bir isteğin mi var Doğan Abi?" diye cevap verdim.O da "Gideceksin. Üstelik Burberry mağazasına da gideceksin" dedi. Ardından ekledi:"Eğer arabanın kapısının altından sarkan ve yerde sürünmekte olan pardösü kuşağını içeri almazsan Burberryye uğramak zorundasın."Bir kahkaha attı.Arabası yoluna devam etti.Ben de o zamanlar paraya kıyarak aldığım ve pek sevdiğim Burberry pardösümün ucu çamurlanmış kuşağını otomobilin içine çekerken "ilginç ve hoş adam" diye düşünüyordum.Senli konuşuyorduk, ama tanışmamız henüz yeniydi. Yunanistanın İstanbul Başkonsolosunun evinde bir davet çıkışıydı. Gazetecilere davet Sanıyorum bir gazeteci arkadaşımız ve eşi de vardı.Gönüller o sırada Çırağanın arkasındaki sırtlarda Alaton ve Garihin yaptıkları şahane manzaralı bir apartmanda oturuyorlardı.Birkaç nezaket cümlesi... Birkaç kırıntı siyaset konuşması...Durgunluk.Sonra Doğan Abi sözü aldı."Biliyor musun Güneri ben gazete okumam. Şöyle bir bakarım.Bugün sizler

Yazının Devamı

Doğan Abi

18 Temmuz 2003

<#comment>
<#comment>     Yunanistan’ın İstanbul Başkonsolosu’nun evinde bir davet çıkışıydı.
     O da artık görünmezler arasına giren Doğan Gönül, işaretler yaparak benim kullanmakta olduğum otomobili durdurdu.
     Kendi otomobilinin penceresini açarken ben de penceremi açıyordum.
     Seslendi:
     "Güneri bugünlerde Londra’ya gidecek misin?"
     "Hayır, ama bir isteğin mi var Doğan Abi?" diye cevap verdim.

Yazının Devamı

İki bahriyeli

17 Temmuz 2003

Deniz sahası, hava sahasının izdüşümü değil mi?" Geçen haftanın sonunda bir dost yemeğinde Türkiye ve Yunanistan eski Deniz Kuvvetleri Komutanlarıyla beraberdim. Bu sorunun cevabını aldım.Emekli Oramiral George Ioannidis, Emekli Oramiral Salim Dervişoğlu'nun İstanbul'da konuğuydu. Beraber gelmişlerdi.Kravatsız, protokolsüz rahat bir davetti.Boğazın en güzel koyunda rakılar içildi.Dans edildi.Şerefe kadehler kalktı.Önce bir gözlemimi yansıtarak bir hakkı teslim etmeliyim.Oramiral Dervişoğlu fevkalade dans ediyor.Özellikle hızlı danslarda da usta.George Ioannidis'in eşi bizim sohbetten koparıp Salim Amiral'i elinden tutarak dansa götürürken, açık söyleyeyim böylesi görüntüler beklemiyordum.Bayan Ioannidis de güzel dans eden, neşeli ve güzel bir Ege kadını.Dans, bedenin dili olduğu kadar uyumlu kişiliği, ampati yeteneğini gösterir.Dervişoğlu ve Ioannidis'in uyumunda dansa da yansıyan karşılıklı birbirini algılama ve ortak hareket etme yeteneğinin katkıları olmalıydı. Bir soru: "Türkiye ve Yunanistan arasında uçaklar çatışıyor da Kardak'tan bu yana gemiler neden sorun çıkarmıyor? Delikanlı ve palikarya pilotlar "Pilotlar 22 - 23 yaşında gençler.Havada yalnızlar.Fiyaka yapıyorlar

Yazının Devamı