<#comment>#comment> Berlin Duvarı yıkılırken, Beethoven'ın 9. Senfonisi'nin Neşeye Övgü'sü çalmaktaydı. Büyük kutlamaların müziğidir bu.
Projektörlerin odaklandığı yıkılmakta olan duvarın dibindeki orkestrayı Şef Leonard Bernstein yönetiyordu. Bütün dünya, duvarın yıkılışıyla insanlığın bütünleşmekte olduğu müjdesini almış gibiydi. Baharı karşılar gibi coşkuluydu.
Dün Atina'da, Avrupa Birliği'ne katılan 10 yeni üye için düzenlenen törenin büyük kutlama müziği de bu 9. Senfoni'nin "Neşeye Övgü"süydü.
Duyguları kanatlandıran notalarıyla, Kıbrıs'ın AB'ye tam üyeliğine de eşlik etti.
Ya bu görüntüleri uzaktan acıyla, içi burkularak izleyen Türkiye ve dışlanmış KKTC'ye hangi müzik eşlenebilirdi.
Konuyu Beethoven'dan başlayarak söyleştiğimiz Doğan Hızlan üstada göre, iki aday müzik var.
"Kıbrıs'ın bir gün AB üyesi olması sadece hayaldi. Bu konu kendisine açıldığında eski Başbakan Andreas Papandreau 'olacak şey değil' demişti. Çünkü, AB'ye (o zamanki adıyla AET'ye) 1981'de Yunanistan üye olurken ihmal edilemez koşul olarak Türkiye'yi rahatsız etmemesi kaydı dayatılmıştı. AB'ye tam üyelik bir yana, Kıbrıs'ın AB ile Gümrük Birliği anlaşması yapmasına bile - Türkiye'yi rahatsız eden diye bakılıyordu. Oysa şimdi, Kıbrıs'ın AB'ye tam üyelik anlaşması imzalanıyor.İnanılır gibi değil."Bu inanılmaz olanı yapmak başarısı kime ya da kimlere ait?O şeref Atina yönetimine mi ait?.. Yoksa - çözümsüzlüğü çözüm belleyen ve aşamada yanılan - Ankara'da ve KKTC'deki kimilerine mi? Yunanistan'ın - Apo'ya yardım skandalı ile düşen - eski Dışişleri Bakanı Pangalos'tan bir itiraf: Akıl hastanesini boylardı Ama...Bütün bunlar gerçeğe dönüşmekte.Bugün kadim Yunanda Bergama Kralı Attalos'un yaptırdığı antik agorada aralarında Kıbrıs Cumhuriyeti'nin de bulunduğu 10 yeni üye ile AB arasında anlaşma imzalanacak.İki tarafında mermer sütunların sıralandığı 200 metrelik bir uzun mekan... Bir kürsü ve anlaşmaların imzalanacağı masa.Buraya sadece 250 kişi alınacak.Zirveye katılan Fransa
<#comment>#comment> Yunanistan'ın - Apo'ya yardım skandalı ile düşen - eski Dışişleri Bakanı Pangalos'tan bir itiraf:
"Kıbrıs'ın bir gün AB üyesi olması sadece hayaldi. Bu konu kendisine açıldığında eski Başbakan Andreas Papandreau 'olacak şey değil' demişti. Çünkü, AB'ye (o zamanki adıyla AET'ye) 1981'de Yunanistan üye olurken ihmal edilemez koşul olarak Türkiye'yi rahatsız etmemesi kaydı dayatılmıştı. AB'ye tam üyelik bir yana, Kıbrıs'ın AB ile Gümrük Birliği anlaşması yapmasına bile - Türkiye'yi rahatsız eden diye bakılıyordu. Oysa şimdi, Kıbrıs'ın AB'ye tam üyelik anlaşması imzalanıyor.
İnanılır gibi değil."
Bu inanılmaz olanı yapmak başarısı kime ya da kimlere ait?
O şeref Atina yönetimine mi ait?.. Yoksa - çözümsüzlüğü çözüm belleyen ve aşamada yanılan - Ankara'da ve KKTC'deki kimilerine mi?
Miloşeviç'le başlayan süreç, Afganistan'ın Taliban yönetimiyle sürdü. Saddam'ın sıfırlanmasına dayandı.Sırada diğerleri var. Örneğin - işaretler gösteriyor ki - Suriye... Körfez'deki krallıklar, şeyhlikler...Kuzey Kore.Belki, İran.Rafsancani'nin daha şimdiden "ABD ile ilişkilerin düzeltilmesi için bir halkoylaması yapılabileceği" yolundaki söylemi, ayakta kalabilmenin önlemi mi?Gerçekten ne müthiş bir deprem yaşanıyor. Diktatörler tarihinin sonu... Acı çiçekleri Kolay mı oldu?Kansız mı oldu?Hayır...Belgrad ve çevresine NATO uçaklarından bombalar yağarken, dünya kamuoyu gene ikiye ayrılmıştı."Masum insanlar ölüyor. Çocuklara kıyılıyor. Dursun bu savaş" diyenler az değildi.Kim savaş ister?Kim masumların öldürülmesinden, çocuklara kıyılmasından yana olabilir ki?Fakat, silahlı müdahalenin karşı seçeneği, kasap Miloşeviç'in ve faşist kafalı takımının başta kalmasıydı.Onların halklara zorba dayatmaları, baş eğmeyenlere kıyımlarıydı.Ne yazık ki, katil Miloşeviç, ancak nehir gibi masum kanı dökülmesine neden olduktan sonra tükeniş noktasına getirilebildi.Şimdi bu acılı yıllardan sonra durup düşünmek ve sormak zamanıdır."Sırbistan - Karadağ, Hırvatistan, Slovenya, Bosna, Kosova,
<#comment>#comment> Diktatörler tarihinin sonu...
Miloşeviç'le başlayan süreç, Afganistan'ın Taliban yönetimiyle sürdü. Saddam'ın sıfırlanmasına dayandı.
Sırada diğerleri var. Örneğin - işaretler gösteriyor ki - Suriye... Körfez'deki krallıklar, şeyhlikler...
Kuzey Kore.
Belki, İran.
Rafsancani'nin daha şimdiden "ABD ile ilişkilerin düzeltilmesi için bir halkoylaması yapılabileceği" yolundaki söylemi, ayakta kalabilmenin önlemi mi?
Kemal Baytaş'ın üçüncü baskısını yapan "BİR BÜROKRAT... VE DEVLET BABA" kitabından yansıtıyorum.Suudi Arabistan'ın bir süre önceki Muhammed Avadi adlı Ankara Büyükelçisi, neşeli ve hoş bir zattır.Kemal Baytaş'ın "Baytaşi tarikatı" diye anılan aslan sütlü, üzüm mey'li, sözlü, sazlı ve sohbetli dost çevresindendir.Baytaş'a ziyaretlerinde kendi içkisini de getirir, o bittiğinde Baytaş'ın kavından devam ederlermiş.Bir gün Kemal Baytaş ona Tokat'tan gelen özel bir şarap ikram etmiş. Büyükelçi çok beğenmiş.Bunun üzerine Baytaş aynı şaraptan bir koli hazırlayıp Büyükelçi Avadi'ye sunulmak üzere Suudi Arabistan Büyükelçiliği'ne göndermiş.Ancak... Ertesi gün şarap kolisi bir mektupla geri gelmiş.Mektupta şöyle yazılıymış."Bizim ülkemizde dinimiz içkiyi yasaklamış ve haram kılmıştır. Buna rağmen tarafınızdan elçiliğimize içki gönderilmesinin nedeni anlaşılamamış ve aynen iade edilmiştir..."Baytaş mektubu alınca tepesi atmış. Sert bir cevap vermeye hazırlanıyormuş ki, sekreteri, Büyükelçi Avadi'nin telefonda olduğunu söylemiş.Baytaş anlatıyor:"Telefonda daha ben ağzımı açmadan Avadi, 'Sayın Müsteşarım kusura bakma... Doğrudan Büyükelçiliğe gönderdiğin şarapları alamazdım... Bu akşam evine
<#comment>#comment> Irak'ın büyük söylemlere karşın, hiç direnmeden teslimiyetini anlamak bağlamında bir anı...
Kemal Baytaş'ın üçüncü baskısını yapan "BİR BÜROKRAT... VE DEVLET BABA" kitabından yansıtıyorum.
Suudi Arabistan'ın bir süre önceki Muhammed Avadi adlı Ankara Büyükelçisi, neşeli ve hoş bir zattır.
Kemal Baytaş'ın "Baytaşi tarikatı" diye anılan aslan sütlü, üzüm mey'li, sözlü, sazlı ve sohbetli dost çevresindendir.
Baytaş'a ziyaretlerinde kendi içkisini de getirir, o bittiğinde Baytaş'ın kavından devam ederlermiş.
Bir gün Kemal Baytaş ona Tokat'tan gelen özel bir şarap ikram etmiş. Büyükelçi çok beğenmiş.
1- Saddam'dan kurtuldukları için nihayet rahat nefes alanlar. Bunlar Irak'ta gevşek dokulu bir İslami demokrasi kurulursa kendilerini daha da güvende hissedecekler. Bunlar Irak çoğunluğu.2- Ancak bu oluşumla rahat nefes alanların yanı sıra kaygılılar da var... "Ya Irak'tan sonra sıra bize gelirse" kuşkusunu yaşıyorlar.Öyle ya...Diğerleri de birer otoriter rejim... Ilımlı İslam demokrasileri kurmaya Irak'la başlanırsa, domino oyunundaki gibi taşların art arda yitirileceği kaygısındalar. 11 Eylül saldırısına katılan teröristlerden çoğunun Suudi Arabistanlı olması, değişim rüzgarından bu ülkenin de payını alacağının işareti gibi görülmekte. Ardından Körfez şeyhlikleri ve Suriye... Hatta Mısır bile "kuşkulular listesinde"...Dün Rumsfeld ve diğer ABD şahinleri Suriye, İran ve Kuzey Kore'yi almaya başladılar bile.ABD, teröre karşı küresel ağ oluşturma çabasında. ABD'de inanç "halkına hiçbir hesap vermek zorunluğu olmayan, bütçeleri denetim dışı otoriter yönetimler, teröristlere destek veriyorlar. O nedenle gelirleri ve harcamaları" şeffaflaşmalılar. The Times'a göre Arap dünyasının nabız atışları... Aynı nehrin suyunda Daha önce Filistinliler bu uzaktan kumandacıların oyunlarına