Cevabı araştırırken şu s"ylemden hareket edebiliriz: "Kendi deneyiminden yararlananlar akıllıdır. Başkalarının deneyimlerinden yararlananlar ise daha akıllı." Bu girişten sonra "bir bilge adam" olan dostum sordu: "Ya kendi deneyiminden de, başkalarının deneyiminden de yararlanmayanlar nedir?" Sonra s"zü vardırmak istediği yere bağladı. "Elbette Arjantin deneyiminden ders alınmalı...Ama Arjantin olmamak için Türkiye başka deneyimlerden de yararlanmalı. Arjantin, iç kaynakları tükendiği, yatırım için dış sermaye gelmediği ve üretemediği için bu hale düştü. Türkiye'nin sorunu da ulusal sermaye tıkanıklığını aşacak dış sermaye gelmeyişidir. Reel ekonominin üretimde teklemesidir.Kişi başına yabancı sermaye yatırımı İrlanda'da Türkiye'den 350 kat, Polonya'da 250 kat, Çek Cumhuriyeti'nde 40 kat, Romanya'da 4 kat daha fazla.Polonya, Türkiye'ye 50 yılda gelen yabancı sermayeyi bir yılda alıyor.Nasıl oluyor bu?Ne kendi deneyimlerimizden yararlanıyoruz...Ne de başkalarının.İrlanda, Polonya, Çek Cumhuriyeti, Romanya hatta Bulgaristan'a yabancı sermaye nehir gibi akıyor.Onların deneyimlerini Türkiye ekonomisine transfer etmek ne para ister, ne teknoloji, ne kredi, ne de IMF
<#comment>#comment>Güncel soru: Türkiye Arjantin olur mu?Cevabı araştırırken şu söylemden hareket edebiliriz: "Kendi deneyiminden yararlananlar akıllıdır. Başkalarının deneyimlerinden yararlananlar ise daha akıllı."Bu girişten sonra "bir bilge adam" olan dostum sordu:
"Ya kendi deneyiminden de, başkalarının deneyiminden de yararlanmayanlar nedir?"Sonra sözü vardırmak istediği yere bağladı.
"Elbette Arjantin deneyiminden ders alınmalı...Ama Arjantin olmamak için Türkiye başka deneyimlerden de yararlanmalı. Arjantin, iç kaynakları tükendiği, yatırım için dış sermaye gelmediği ve üretemediği için bu hale düştü. Türkiye'nin sorunu da ulusal sermaye tıkanıklığını aşacak dış sermaye gelmeyişidir. Reel ekonominin üretimde teklemesidir.Kişi başına yabancı sermaye yatırımı İrlanda'da Türkiye'den 350 kat, Polonya'da 250 kat, Çek Cumhuriyeti'nde 40 kat, Romanya'da 4 kat daha fazla.Polonya, Türkiye'ye 50 yılda gelen yabancı sermayeyi bir yılda alıyor.Nasıl oluyor bu?Ne kendi deneyimlerimizden yararlanıyoruz...Ne de başkalarının.İrlanda, Polonya, Çek Cumhuriyeti, Romanya hatta Bulgaristan'a yabancı sermaye nehir gibi
™rneğin, aileler krizden sonra besin, giyim, mobilya, ev aletleri harcamalarını düşürmüşler.Buna karşılık ulaştırma, konut, su, elektrik, her türlü yakıt ve alkollü içecekler, sigara giderleri artmış. Sağlık ve eğitim aynı kalmış.Ailelerin boğazlarından, çocukların üstünden başından kesmeleri krizin darbe izleridir. Acıyı uyuşturmak ve efkar dağıtmak için de alkol tüketimini ve tütün kullanımını artırmışlar. DİE, geçen yılın 1 Ocak' ında toplumu temsil eden 9 bin hanelik "rnek grupla başladığı araştırmayı, kriz patladıktan sonra durdurdu. Ama eldeki 3 aylık saptamalar, kriz sonrası Türkiye insanı için bir fikir vermekte. Zemberekler boşanınca "DİE baz endeksleri için ilke, istikrarlı bir yılın seçilmesidir. Nedendir bilmiyorum, kullanmakta olduğumuz baz endeks bir kriz yılı olan 1994'e ait. Mutlaka yenilenmeli.O nedenle ciddi ve "zenli bir çalışmayla Türkiye genelinde toplumu temsil eden 9 bin hanelik "rnek grup oluşturuldu. Her haneye "zel olarak hazırlanmış defterler dağıtıldı.Her gün yaptıkları harcamaları o defterlere yazacaklardı.Binlerce eğitimli anket"r, onları her ay ziyaret edecek ve defterlerdeki sonuçları istatistik normlara g"re analiz yapılması için
<#comment>#comment>DİE, geçen yılın 1 Ocak'ında toplumu temsil eden 9 bin hanelik örnek grupla başladığı araştırmayı, kriz patladıktan sonra durdurdu. Ama eldeki 3 aylık saptamalar, kriz sonrası Türkiye insanı için bir fikir vermekte.
Örneğin, aileler krizden sonra besin, giyim, mobilya, ev aletleri harcamalarını düşürmüşler.
Buna karşılık ulaştırma, konut, su, elektrik, her türlü yakıt ve alkollü içecekler, sigara giderleri artmış.
Sağlık ve eğitim aynı kalmış.
Ailelerin boğazlarından, çocukların üstünden başından kesmeleri krizin darbe izleridir. Acıyı uyuşturmak ve efkar dağıtmak için de alkol tüketimini ve tütün kullanımını artırmışlar.
Geleceğin dünyasıyla buluşma noktasında, harikulade bir Cumartesi sabahı geçirdim. İstanbul Maslak' ta bilim kurgu filmlerini andıran ama gerçek olan bir ortamda, sanalı yaşamak gibi çok garip bir macera duygusu...Adı Crea - World... Yani "yaratım dünyası"... Hayali olanlar orada toplanıyor. Yaratıyor.Bir uzay ofisi ortamı... Gençlerin egemenlik üssü. "Hayalleriniz varsa, geleceğiniz var." Geleceğe ışınlanmak Zaman ve mekan "tesi izlenimleri veren, kapıları açıldığında içinden Uzay Yolu' nun Mr. Spack' ının çıkacağı beklentisi yaratan asans"r kapıları... Bar... Duvara g"mülü ve dokunmatik klavyeleri ekrana çağrılan bilgisayarlar... Koşu bantlarının bulunduğu spor b"lümü...Daire, tuvaletler, soyunma odaları ve duşlara açılan kapılarla sürüyor.Bu ofis ortamı, 21.yy' ın yaşam kavramında binlerce volt çakan fikirler için bir teknoloji üssü...Çalışma masalarında, sırtları Notre Dame'ın Kamburu Quasimodo gibi hantal bilgisayarlara hiç benzemeyen incecik tabletlere d"nüşmüş plazma ekranlı bilgisayarlar... Bir kuyruklu piyano... Bir bilardo masası... Crea - World' ün ortasında dairesel bir modül... "Matematik doğanın dilidir" Ve sanılmasın ki bu ortam, Hollywood filmlerinin, TV
<#comment>#comment>"Hayalleriniz varsa, geleceğiniz var."Geleceğin dünyasıyla buluşma noktasında, harikulade bir Cumartesi sabahı geçirdim.
İstanbul Maslak'ta bilim kurgu filmlerini andıran ama gerçek olan bir ortamda, sanalı yaşamak gibi çok garip bir macera duygusu...
Adı Crea - World... Yani "yaratım dünyası"...Hayali olanlar orada toplanıyor. Yaratıyor.
Bir uzay ofisi ortamı... Gençlerin egemenlik üssü.
Crea - World'ün ortasında dairesel bir modül...
Zenginler Kulübü diye anılan TšSİAD, fikir kulübüne d"nüşmek sürecinde.šyeleri artık kaç sıfırlı bir iş hayatını temsil ettiklerinden çok TšSİAD' ın gündeme taşıdığı dosyalarla konuşuluyor. TšSİAD' ı kuran büyük babalar, babalar Türkiye kapitalizminin ilk nesliydi.Onların kilitlendikleri hedef, olabildiğince çok "para" kazanmaktı.Elbette aralarında Vehbi Koç' un muska gibi boyunlarda taşınması gereken "Devletim varsa, ben varım" s"ylemini paylaşanlar az değildi, ama, genelde ilgi alanları kendi fabrika duvarlarıyla sınırlıydı. Duvarların "tesindeki coğrafyada olanlar, "rneğin siyaset ve sosyal yapı kendi "iş" lerine, "hesap" larına geldiği kadarıyla "nem skalasında yer bulabilirdi.Sanat - Merhum Eczacıbaşı, Ertuğrul Soysal gibi çok az sayıda işadamı dışında - boşa zaman harcamaktı.Siyasal sorunların, sosyal vizyonun, kültürel boyutlu tartışmaların dışında kalmayı yeğliyorlardı. Sepette pamuğu olmak meselesi(!)... O alan sol entelektüelindi.Resim, heykel, müzik, mimari, edebiyat, şiir gibi alanlarda sol kesim onlara, para konusunda ise onlar sola tepeden bakarlardı. TUSİAD' cılar Ankara' da seçim sistemi, Kıbrıs sorunu ve AB için ç"züm "nerleri sundular.
<#comment>#comment>TUSİAD'cılar Ankara'da seçim sistemi, Kıbrıs sorunu ve AB için çözüm önerleri sundular.
Zenginler Kulübü diye anılan TÜSİAD, fikir kulübüne dönüşmek sürecinde.
Üyeleri artık kaç sıfırlı bir iş hayatını temsil ettiklerinden çok TÜSİAD'ın gündeme taşıdığı dosyalarla konuşuluyor.
TÜSİAD'ı kuran büyük babalar, babalar Türkiye kapitalizminin ilk nesliydi.
Onların kilitlendikleri hedef, olabildiğince çok "para" kazanmaktı.
Elbette aralarında Vehbi Koç'un muska gibi boyunlarda taşınması gereken "Devletim varsa, ben varım" söylemini paylaşanlar az değildi, ama, genelde ilgi alanları kendi fabrika duvarlarıyla sınırlıydı. Duvarların ötesindeki coğrafyada olanlar, örneğin siyaset ve sosyal yapı kendi "iş"lerine, "hesap"larına geldiği kadarıyla önem skalasında yer bulabilirdi.