Değişmeyen, değişimdir

6 Kasım 2000


      MHP kurultay salonunda, yanık kahramanlık türküleri çalınıyordu.
       Tribünler ayaktaydı.
       İnsanlar coşkuyla dalgalanıyor, işaret ve küçük parmakları ile Bozkurt işareti yapıyorlardı.
       Fakat...
       Birden, Bariton Nejat Pırasaoğlu'nun sesi yankılanmaya başladı.
      Adnan Saygun'un Batı Müziği enstrümanlarına uyarladığı, tribünlerin hiç alışık olmadıkları bir Avrupa müzik çeşnisinde "Harmandalı"...      Bir şaşkınlık dalgası dolaştı.

Yazının Devamı

"Vav"

5 Kasım 2000


       Lise mezunlarının, askerliklerini öğretmen olarak yaptıkları yıllardır.
      Peri Bacaları'yla ünlü Göreme'ye, onlardan biri, öğretmen olarak atanır.
       Öğretmen, turizmin gözdesi Göreme için bir otel projesi çizer.
      Köy İhtiyar Heyeti'nin topladığı bağışlarla finansman yaratır.
       İnşaatta köylüler çalışır.
       Dağlar yarılır. Taşlar oyulur.

Yazının Devamı

Hapishaneler

4 Kasım 2000


      Uşak hapishane dramı sonrası dünyaya bir bakış...
      Savcı Scarpinato anlatıyor:
      "En büyük mafya babası Riva, hapishanede.
       İhbar aldık.
       Hapishanenin duvarları dinamitle patlatılacak ve 8 helikopter aynı anda inerek onu kaçıracaklardı.
       Bunun üzerine hapishanenin tam ortasında çelik bir hücre yaptık."

Yazının Devamı

"SEN A.Ş." - "SEN PARTİSİ"

3 Kasım 2000


      "Geleceğin Lideri" adlı yapıttan bir alıntı...
      "Özel kesimde, her bireyin kendi kendine liderliği, kurumsal başarının yeni formülü."(*)
       Onlara "SEN Anonim Şirketi" gibi simgesel bir isim de verilmiş.
       Bu süreç, siyasette de "SEN PARTİLERİ" dönemini başlatmakta denebilir.
       Topluma elektrik şoku verebilecek kişilikte liderlerin nesli tükenirken, tek tek pırıltılı politikacılar "SEN PARTİLERİ"ni oluşturacaklar.
       Bu girişten sonra, liderlik kumaşından olmayan Kutan'ın bir söylemiyle başlayalım ve bizdeki "SEN PARTİLER"den bazı örnek isimlere kadar uzanalım.

Yazının Devamı

İtalya modeli mi?

2 Kasım 2000


      Ecevit, "Türkiye, bundan bir süre önce İtalya'da gerçekleşen 'Temiz eller' sürecine girdi. Geri dönüş yok" diyor.
      İtalya örneğinin iki "simge savcı"sı vardı.
       Biri Di Pietro... Diğeri Scarpinato...      Her ikisiyle de uzun konuşmalar yapmıştık.
       Televizyona çıkarmıştım.
      Di Pietro, sanayi ve finans yoğunluklu Kuzey İtalya'da, iş hayatıyla devlet arasındaki kirli ilişkiler ve özellikle rüşvet yumağını çözmüştür.
      İtalya'nın en büyük sanayi kuruluşları yöneticilerinden Başbakan Craxi'ye kadar pek çok ünlüyü hapse mahkum ettirmişti.

Yazının Devamı

Hukuk antibiyotiği

1 Kasım 2000


      Uluslararası Siyasi Psikoloji Derneği'nin Oxford'daki yıllık toplantısına bir bildiri sunuldu.
       Konusu "Siyasette Düşmana İhtiyaç"...
       Bu araştırmaya göre; İster hükümet, ister parti, ister lider... Gücünü sürdürmek için "dost" ve "düşman" diye bir sınıflandırma yapmak durumundadır.
      "Dost" sınıfı, toplumsal kültürün "iyi" olarak değerlendirdiği nitelikleri kapsar; Dürüstlük, temizlik gibi...
      "Düşman" sınıfına ise, bu sayılan niteliklerin tam karşıtları yüklenir; Ahlaksızlık, kirlilik gibi...
       Daha önce İsrail ile Filistin temsilcileri arasında, bir İskandinav balıkçı köyünde yıllarca süren gizli barış görüşmelerinde Beyaz Saray adına siyasi psikolog olarak bulunan Prof.Vamık Volkan, "POLİTİK PSİKOLOJİ" adlı kitabında bu konuyu anlatıyor.

Yazının Devamı

Lider şablonu

31 Ekim 2000


       Daha önceki Çankaya 29 Ekim davetlerinden bu sonuncusunun başlıca farkı neydi?
       Daha öncekilerde, Cumhurbaşkanlarının salonun neresinde olduklarını, etraflarındaki çok sayıda insandan oluşan ve Cumhurbaşkanı ile birlikte sürekli hareket halinde bulunan insan salkımından anlaşılırdı.
       Bu kez ise Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, sıradan herhangi bir konuk gibiydi.
       En fazla 3 - 4 kişilik gruplarla söyleşiyordu.
       Böylesine sade manzaralarda gerçekleşen bir söyleşiden, doğrusu gürültü kopacağını sanmazdım.

Yazının Devamı

Şerefinize- Şerefinise

29 Ekim 2000


      29 Ekim satırlarına, önce hoş bir anıyla başlayalım.
       Bir 29 Ekim gecesi Atatürk'ün sofrası...
       Hemen yanıbaşında güzel ve havalı bir Fransız kadın gazeteci...
      Atatürk, zaman zaman ona "şerefinize" diyerek kadeh kaldırıyor.
       Gazeteci de kadehini Atatürk'ün gözlerine bakarak, bir nefeste son damlasına kadar içiyor.
       Sonra gene... Ve bir kaç kez daha.

Yazının Devamı