Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamalarında yaşanan “güzellikleri” ve “bazı çirkinlikleri” izlerken kendimi sorguladım:
“Bunun izahı ne?”
Sorunun cevapları çok ama şöyle bir “sembolik” anlatıma başvurmam daha açıklayıcı olur.
‘Sanat Uzmanı Lord Duveen küresel üne sahiptir.
Bir gün, 20’nci yüzyılın en zengin ve önemli koleksiyoncusu olan J.P. Morgan’ın huzuruna çağırılır.
Frakı, tozlukları, şapkası ve sapında hakiki inci olan bastonuyla J.P. Morgan’ın lüks malikanesine gelir.
J.P.Morgan ona hiç selam vermeden mermer basamak üzerindeki 5 büyük vazoyu işaret ederek; “bunlardan 3 tanesinin 16’ncı yüzyıldan kalma Çin/Ming dönemi şaheseri, diğer ikisininse kendisine servete mal olan bire bir kopyalar olduğunu” söyler.

Haberin Devamı
Atatürk ve vazolar

“Vazoları incelemesini ve hangilerinin kopya, hangilerinin paha biçilmez asıllar olduğunu bildirmesini” ister.
Lord Duveen birkaç adım ilerler.
Vazoların tam önünde durur.
Şöyle bir göz atar.
Sonra...
İnci saplı bastonunu kaldırarak, havada savurarak şiddetli vuruşlarla vazolardan ikisini paramparça eder.
Sahte olan vazoları ayırt ettiğinden öylesine emindir ki “şu ikisi” diye işaret edecek yerde -yanılsa, kendisine servete mal olacak- bastonuyla parçalama darbelerini “ağır risk” alarak tereddütsüz vurmuştur.‘ (*)
Bu sahne, “Lord Duveen’in bilgi, sezi, hızlı ve doğru karar, özgüven, cesaret” kanıtıdır.
Sanatta, siyasette, askerlikte, tıpta, bilimde, hangi alanda olursa olsun böyle insanlar çok ender de olsa çıkar.

Atatürk ve vazolar

VE ATATÜRK’ÜN BASTONU
ATATÜRK, gerçek değeri olmayan vazoları cesaretle kırarak ve gerçek değerleri yaşatarak tarih yazan o enderlerden biriydi.
10 yıllara belki 50 yıllara yayılabilecek devrimleri özgüveniyle ve havsala almaz bir hızla hayata geçirmiştir.
“Az zamanda, çok işleri” böyle yapmıştır.
Hala tartışılan nedir?
Atatürk’ün parçaladığı vazoların “aslında gerçek oldukları” illüzyonuna dayalı iddialardır. “Plağın hala orada takılıp sürekli dönmekte oluşudur.”
Oysa...
Gerçek değerler bakın hala dimdik ayakta.
O değerler, her nesilden bir sonraki neslin ellerine emanet ediliyor.
Özenle korunuyor.
- Harf ve eğitim devrimi...
- Kıyafet devrimi...
- Laik devlet...
- Kadınlara, seçme, seçilme devlet görevleri ve eşitlik haklarını sağlayan devrim...
- Hukuk devrimi...
................
Ve “ilelebet yaşayacak Cumhuriyet...”
O “gerçek değerlerin kanıtı” dün Türkiye’nin her yerinde sel suları gibi kabararak akan laik Türkiye’nin insanlarıdır.
Burada kimseyi, hiçbir kesimi “ötekileş-tiriyor” değilim.
“Karşı” gibi algılananlar bile yüreklerinin ve beyin kıvrımlarının içinden Atatürk’e “teşekkür ediyor” olmalılar.
................
Yazının başında yansıttığım olayı okurken Atatürk’le birlikte Cumhuriyet’i kuranlardan 2’nci Cumhurbaş-kanı İsmet İnönü’den bir kelimeyi de hatırladım.
İnönü’ye soruyorlar:
“Atatürk’ü sadece tek kelimeyle nasıl tanımlarsınız?”
İnönü soruyu soranların istediği gibi tek kelimelik cevap veriyor.
“Cesurdu...”
Elbette altı “bilgi ve sağduyuyla” doldurulmuş bir cesaret.
...................
(*) OLAĞANÜSTÜ TAVSİYELER yetenekli kişiler için!
George Lois - Boyner Yayınları