Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

SHOW TV’nin kuruluşu ve ilk yıllardaki genel müdürüydüm.
Televizyonun Yönetim Kurulu Başkanı Erol Aksoy, İktisat Bankası’nın da sahibiydi.
Bankanın yönetim kurulu ve üst düzey yöneticilerine sık sık “ekonomide ufuk turu” toplantıları düzenletirdi.
Ben de konuk olurdum.
Prof. Deniz Gökçe, iyi hazırlanmış, sağlam verilere dayalı sunumlar yapardı.
Yararlı toplantılardı.
Öngörüleri, genellikle doğru çıkardı.
Deniz’i, Ankara’da basketbol oynadığı üniversite yıllarından tanırım.
İyi basketbolcuydu.
Namı “koçero” idi.
İktisat Bankası’nın o toplantılarında sunumlarıyla içten içe “arkadaş gururu” duyuyordum.
..................................
Dün sabah, gazetesinin manşetten verdiği “analizi/ öngörüleri” de ilgiyle okudum. (Akşam 27.11.2011; syf.7)
Deniz Hoca, “ekonomide kara bulutlar toplanıyor” psikolojisindeki yanlışları ortaya koyuyordu.

Haberin Devamı

AYAĞIMIZA KURŞUN SIKMAYALIM

KAN KOKUSU ALMIŞ ÇAKALLAR
Her gazetenin okuyucusu ayrı.
O nedenle, Milliyet okuruna Deniz Gökçe’nin yazısından seçtiğim satırları yansıtıyorum:
Yazısı şöyle başlıyor:

“Kriz edebiyatıyla ayağımıza kurşun sıkmayalım, gündemimizde kriz yok.
Türkiye beklentilerle çöken bir ülke. Ne hükümet ne de muhalefet ‘kriz edebiyatı’ yapmalı.
Çünkü dış krizden bahsedildiğinde bile vatandaş iç kriz anlıyor ve dövize koşuyor. Piyasaların durumu ‘kan kokusu almış çakal’ gibi.
Çakallara fırsat vermeyelim!”


Aşağıdaki yazım, gizlisi, saklısı, iması olmayan bir yazı olacak. Gerçekleri bütün çıplaklığıyla bir kere daha yazacağım.
BİRİNCİSİ, bu ülkede ekonominin yavaşlaması gerekiyordu ve “yavaş yavaş” yavaşlıyor. G-20 üyesi bir ülke her zaman gaz ile gidemez, bazen de “fren” yapması gerekir.
Ekonomiden sorumlu bakanlıkların, Merkez Bankası, Hazine Maliye’nin attıkları ekonomik adımlar ise doğrudur. Bankaların ve inşaat sektörünün yaklaşımları yanlıştır.
Bir otomotiv firması bugün al, hiç para verme, bir sene sonra ödemeye başla dediği zaman yanlış yapmaktadır.
İKİNCİSİ, biz bu ülkede, hep ya siyasi nedenlerle ve koalisyonlarda saçmaladığımız için kriz yaşadık.
Koalisyonların kavgadan başka bir şey üretmediğini gören yabancılar, bir de Anayasa, Cumhurbaşkanı ve Başbakan arasında havada uçunca veya “iktisatçı” Başbakanımız faiz düşürmek için kamu finansmanını imkânsız hale getirip ihale iptal edince ülkemizden kaçtılar.
Kur ve faiz delirdi.
Bankalar battı, zaten döviz rezervi de yoktu.
2008-2009 krizinde ortaya çıktı ki bu ülke, 2001 yılından başlayarak banka sistemini reforme etmiş.
Ayrıca, Türkiye, kamu borcunu ve bütçe açıklarını minimal duruma indirmişti.
Bu nedenle de krizde kamu maliyesi en az açık ve borçluluk oranıyla krizi geçen ülke oldu.
Dolayısıyla ne banka battı, ne kur delirdi, ne de faiz dünya rekoru oldu.
Yani kamu riski de yok.
ÜÇÜNCÜSÜ neden, 2009 yılında “negatif büyüme” yaşadık?
Çünkü bizim ihracat yaptığımız ülkeler battı, bu nedenle ihracat yavaşladı. Sanayi üretimi “yüzde 40” daraldı.
İşsizlik yayıldı ve arttı.
Ancak, Türkiye büyük bir iç pazara sahip ve 2010 yılından itibaren ülke “şımardı.”
Hızla tüketmeye ve ithalata başladı, dünya genelinde ve ABD’de, AB’de sorunlar olmasına rağmen.
Bu artan iç talep nedeniyle ülkemize aşırı doz sıcak yabancı sermaye yağdı...
Deniz Gökçe sadece yazılarında değil, TV konuşmalarında da “yumuşak karnın cari açık” olduğunu vurgulamakta.
Ama...
“Sakıncalarına rağmen açığın -oranları değişse de- her zaman olduğuna” işaret etmekte. ABD’nin de engeli aşma olasılığı yüksek.
Yani...
“Kriz kehanetleri abartılıyor” olarak algılıyorum satırlarını.
Ufukta “ciddi tehlike” görünmekte, fakat “vahim” alarmı vermek yanlış.
Milliyet’te yazılarını okumakta olduğunuz referans isim Güngör Uras da ihtiyatlı ama karamsarlar arasında değil.
Krize kendimiz “gel gel” yapmayalım.