Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

ABD’nin Ankara Büyükelçisi Francis Ricciardone medyanın başkenti temsilcileriyle bir söyleşi yaptı.
Kamuoyu araştırmaları “Türk halkında ABD’ye ve AB’ye güvenin inişli olduğunu” gösteriyor.
Bunun başlıca nedeni PKK...
Başbakan Erdoğan, açıkça “Almanya ve Fransa’dan PKK’nın himaye gördüğünü” televizyonlarda dile getirdi.
AB’ye halkın tepkisi her gün şehit cenazeleri gelirken, haksız mı?
Olay “tam üyelik ve görüşmelerin buzluğa konulmasının” ötesinde şehit acılarının sorumlularından ikisinin AB’nin lokomotif ülkeleri olması.
ABD’ye tepki nedeni ise PKK’ya karşı mücadelede Türkiye’nin yanında samimiyetle yer almaması...
Kuzey Irak’ta Türk subaylarına çuval geçirmekten başlayarak, ABD’nin kamuoyunda negatifleri üst üste yığdı.
PKK saldırıları son aylara yoğunlaşırken tepki de kar topunun yuvarlanışı gibi katlanarak büyüdü.
ABD kontrolündeki Kuzey Irak’ta Kandil’in PKK kumanda üssü haline gelmesi orada kendine ait bir coğrafyaya sahip olduğu görüntüsü şehit cenazeleri nedeniyle de kamuoyunda karşıtlığı tırmandırıyor.
Ankara’daki söyleşide gazeteciler soruyor:
“El Kaide lideri Usame bin Ladin’i yakalayan ABD nasıl oluyor da PKK liderlerinden Karayılan ve diğerlerinin yakalanmasında Türkiye’ye gerekli yardımı yapmıyor? Yapmıyor mu?”
Ricciardone’nin cevabı ilginç:
“Türk hükümetiyle PKK ve Kandil konusundaki tüm istihbarat bilgilerini paylaşıyoruz. Daha da fazlasını önerdik. Bin Ladin’in yakalanmasında, çoklu disiplinli yaklaşım sergiledik. İleri teknolojiden, özel harekattan, kolluk kuvvetlerinden yararlandık. Türk hükümetine de PKK ile mücadele konusunda önerimiz oldu, kullandığımız taktik, teknik prosedürleri paylaşmayı önerdik. Hükümetinizle yaptığımız gizli çalışmalara girmeyeceğim. Biz onlara bunu sunuyoruz. Ancak Türk yetkilileri mücadelelerini yasalara, deneyimlerine göre yapıyorlar. Biz daha da yakın şekilde çalışmaya hazırız.
Şu ana kadar PKK’yı askeri açıdan yenmemiş olmamız hem Türkiye’nin hem ABD’nin üzüldüğü bir konu. Ama bu mücadele konusunda ABD’ye yönelik şüphe beni üzüyor hatta sinirlendiriyor. Çünkü böyle olunca düşman müttefikler arası ilişkiye şüphe yerleştirmekte başarılı oluyor. Bu düşmanlara umut veriyor olabilir. Türkiye tek başına, ABD onu desteklemiyor diyenlere soruyorum.... ‘Niye buna inanıyor-sunuz?’ Biz daha akıllı yöntemlerle daha yakın çalışmaya hazırız. İstihbarat veriyoruz ama beraber yararlanmı-yoruz, biz istihbarat veriyoruz. Türkiye nasıl kullanacağına kendi karar veriyor.
Bizim Ladin’in yakalanma sürecinde savaş uzmanlarımız, istihbaratçılarımız, kolluk kuvvetlerimiz hepsi birlikte çalıştı. Çok disiplinli bir yaklaşımla yakaladık. Biz bu deneyimi paylaşmak, yapmak için hazırız. Türkiye’ye saygı duyuyoruz, ne yapması gerektiğini söylemiyorum. Deneyimi paylaşmaya hazırız.”
............................
Cevapta dikkati çeken husus “ABD’nin sadece istihbarat verdiği fakat bunun değerlendirmesini Türkiye’nin yaptığı...”
Burada bir ipucu hissetmek mümkün.
34 kaçakçının öldürüldüğü olayda ABD’nin istihbarat verdiği ama “bunlar PKK’lıdır” değerlendirmesini yapmadığı anlaşılıyor.
Ayrıca...
“Usame Bin Ladin’in bulunması ve öldürülmesi olayında bir dizi unsurun birlikte çalıştıklarına ve operasyonun birlikte yapıldığına” işaret ediyor.
Türkiye’ye bu deneyimi aktarmışlar.
Kandil’in paketlenmesi bu bilgi notlarıyla yapılabilir mi, yapılamaz mı bilemem.
Ama...
Büyükelçinin cevabında Türkiye’ye “gelin her aşamada birlikte çalışalım ve sonuç alalım” mesajı var.
Bu mesajın daha önce Türkiye yetkililerine verilmemiş olması uzak ihtimal.
Türkiye’nin cevabı da bilinmiyor.
Cevapta şu söylem altı çizilerek okunmalı.
Büyükelçi “şu ana kadar PKK’yı askeri açıdan yenmemiş olmamız hem Türkiye’nin hem ABD’nin üzüldüğü bir konu” diyor.
Dikkat edin “biz” sözcüğünü seçmiş.
Türkiye ve ABD’yi PKK’ya karşı birlikte hissedişin söylemi.
“Bundan kuşku duyanlar nedeniyle üzüldüğünü hatta öfkelendiğini” söylemesi üzerine artık bir kuşku cümlesini ihtiyat payı olarak yazmıyorum.
Ancak...
Kanıtın yani eylemin söylemi izlemesi de ortak isteğimiz.
Yani...
“Bizim!” isteğimiz.
Suriye konusuna gelince...
Bir sürü “bla bla” yorumların ötesinde en büyük kaygı “Türkiye ile Suriye arasında bir savaş çıkma ihtimaliydi.”
Ricciardone “böyle bir ihtimal görmediğini” söylemiş.
Bu nedenle ABD seçimleri sonrasında ne olur, NATO ne yapabilir gibi havada uçuşan sorular şu aşamada çok da fazla “kıymet-i harbiyeye” sahip değil.