Bodrum “A” ve “A+” kesime çıta yükseltti. Mübariz Masimov’un İspanya, Fransa, İtalya sahillerinde bile -bildiğim kadarıyla- olmayan Yalıkavak Marinası uluslararası üst düzey grupları için bir çekim merkezi olma yolunda.
20 metreden aşağı yat kabul edilmiyor.
Sıra sıra über lüks yatlar.
Özel plaj, yüzme havuzu, Cipriani ve Sait’in Balık Restoranı ile bir yarım ada oluşturmuş.
Mermer zemin üstünde ışıl ışıl, uzanıyor.
Palmiyeler, begonviller, yemyeşil çim ve çiçekler...
...................
Dünyaca ünlü “Aman” otellerinden biri Bodrum’da açıldı.
Ardından bir o kadar ünlü “Mandarin...”
Tüm rüzgarlara kapalı zümrüt gibi bir körfez üzerindeki “Hilton...”
Az ötede Torba’daki “Casa del Arte...”
Güney’e doğru bu iddialı yabancı markaların hiç de gerisinde olmayan “Rixos...”
Yunan adalarına bakan sahilde “Kempinski...”
...................
Türkiye’nin hiçbir tatil beldesinde böyle bir yatırım örneği yok.
Bodrum aldı başını gidiyor.
..................
Fakat Bodrum içinin de bu trendle örtüşen yatırıma ihtiyacı vardı.
Konseptini tamamen yenileyen “Halikarnas” o ihtiyaca cevap vermekte.
Yatlar için özel iskeleler...
İçe dönük dev hoparlörlerin çok yüksek volümlü sesini emen özel bir yalıtım sistemi.
Delikli levhalar içinde kat kat süngerlerle sağlanan sistemin altında bu konuda uzman bir İngiliz şirketinin imzası var.
Ses sokağa yansımadığı gibi Halikarnas’ın içindeki diğer mekanlara da sızmıyor.
Sabahın ilk ışıklarından sonra kapalı diskoya geçiliyor.
Bir de Uzakdoğu mutfağı olan restoran.
Ve nihayet haftanın başında açılan Fransız restoranı.
“Test tadımında” bulundum.
Gerçekten Michelin yıldızlı kalite sunan lezzet mekanı.
Londra ve Cannes’da mutfak şefliği yapan Nicolas Le Toumelin döktürmüştü.
Mekanın bir özelliği de öndeki Anfi/diskoda yer yerinden oynarken burada romantik Latin müziği eşliğinde sohbet etmenin mümkün olması.
...................
Boğaz’daki mekanların bu “ses yalıtım” sistemini incelemelerinde yarar var.
GENÇLERE KOLEKTİF KADEH
BODRUM’un tam karşısındaki Kos, bizim sahile paralel Yunan adaları içinde gece yaşamı en renkli olanı...
Turistlerin çok büyük çoğunluğunu gençler oluşturuyor.
Bir sürü ilgi çekici trend üretmişler.
Bunlardan biri de ortaya konan dev kadehten uzun pipetlerle “ortak içim” yapıyorlar.
Kocaman kadehteki içki farklı değil ama böylesi daha eğlenceli oluyor anlaşılan.
15 günlük tatilin 10 gününde teknedeydik.
Bizim sahillerle Yunan adaları arasında geçişler yaparak bildiğimiz yerleri birer kez daha gördük.
Dönüşte daha içerideki adaları keşfetmek istedik. Rodos’tan yukarı doğru yelken açtık.
Türkiye sahiline paralel çok turist alan Yunan adalarına göre içerdeki ikinci sıradakiler daha tenha.
Daha keyifli daha yerel kalmış.
Bunlardan Halki favorim oldu.
Körfezin yarısı “yalı evler...”
Pastel renklerin sağlandığı bir palet gibi kıyı şeridi. Halki’ye gelmeden küçücük bir ada daha var.
“U” harfi bir kabuk gibi kara...
İçi zümrüt rengi pırıl pırıl çırpıntısız uzanan ipek örtü gibi deniz.
Tekne sayısı diğer adalara göre çok az.
Sadece birkaç tane.
Dönüşte bir başka suları zümrüt “olmazsa olmazım” Orak adasına uğradık.
Gene pırıl pırıl, gene ferahlatan serinlikte...
Ancak...
Tekneler tıklım tıklım.
Birbirini rahatsız eden yığılma adetini bırakıp da başka boş koylara gitme kültürü oluşsa keşke...
Bir de olumlu gözlem.
Bodrum Denizciler Derneği teknesi, bütün teknelere uğrayıp naylon çuvallara konmuş katı artıkları topluyordu.
Denizin koruyucu meleği gibiydi.
JUDE LAW’A DA BU YAPILIR MI?
Son yılların kadınlar arasında en beğenilen aktörlerinden biri Jude Law...
Onu, karısı tarafından aldatılan koca rolünde oynatmak tam bir mizah.