DUYARLI alanlarda kalem dolaştırmak “özen” gerektirir.
Yazıya o özenle giriyorum.
Batı’da, üst kurumlara, kişilere görüş bildirmenin “yerleşmiş geleneği” vardır.
Söze “with all my respect (bütün saygımla)” diyerek başlanır.
Ben de “darbelere kesin karşı tavrım, parlamenter demokrasiye, Anayasa’ya, yasalara, adalete, adil yargılanma hakkına, bağımsız yargıya ve onun kararlarına içten ve tüm saygımla” diye başlıyorum yazıma...
GAZETECİNİN NOT DEFTERİ
NOT defterimden Balyoz davası kararları için bazı satırlar:
1- Kararları açıklamak için mahkeme cuma günü Borsa’nın kapanış saatini mi bekledi?
Yoksa bu “örtüşme” tesadüf mü?
İkisinden hangisi olursa olsun, sonuç değişmez; “Borsa kurtuldu!..”
Cuma günü o saatte banka işlemleri kapandığı için “döviz fiyatları da kanatlanmadı. TL kurtuldu.”
Darbe yapmak için cuma gecesini seçerek borsayı, dövizi, ekonomiyi 48 saat soğumaya almanın gelenek olduğu bir ülkedeyiz.
Darbeci yargılamak için kurulmuş mahkemelerin karar açıklamasını cuma mesai saati sonrasına ötelemesi de yadırganmasın...
.......................
Borsa ve TL böylece kazaya uğramadı.
Ya “hukuk?”
Soruya -belki ve kısmen de olsa- cevap getirebilecek olan gerekçeli kararı, Borsa ve banka kasalarının kapandığı bir cuma akşamını beklemek gerek.
2- Ve bazı cezaların, iddianamede savcının istediğinden bile fazla olması... (Yargıç, nasıl ki savcının, ceza istemesine karşın beraat kararı da verebiliyorsa, iddianamede öngörülenden uzun ceza da verebilir.)
Bunun için de gerekçeli karar beklenmeli.
3- Bazı lehte deliller neden iddianamede yoktu?
Mahkeme ile paylaşılmayan o lehte deliller kararı etkiler miydi?
Örneğin...
Darbe sonrası verilecek görevler için adları sıralanmış ama bundan haberi bile olmayanlar...
Suça konu süreçlerde, Türkiye dışında görevli olanlar...
Bu soruların cevabı “gerekçeli kararda” belki yer almayacak.
Bunlar esası etkilemeyecek usul hataları mı?
4- Emir verenle, emir alan aynı cezayı alır mı?
Genel kural “kanunsuz emre, itaat zorunluğu olmadığıdır.”
Ast, üstün emrine itiraz edebilir.
Sivil kesiminde geçerli olan bu kural, askeri hukukta yerini “kayıtsız şartsız, astın, üste itaati” kuralına bırakır.
Komutanın “size ölmenizi emrediyorum” diyebileceği askerlik mesleğinde itiraz ne mümkün?
Sivil mahkeme, sivil kuralı uygulamış... Acaba bu konuda askerden bilirkişi görüşü alındı mı?
5- Dönemin Genelkurmay Başkanı em. Org. Hilmi ve Kara Kuvvetleri Komutanı em. Org. Aytaç paşalar, neden tanık olarak mahkemeye getirilmediler?
Bu soru hep soruluyor.
Ama...
Şu soru da ıskalanmasın...
“Hilmi ve Aytaç paşalar gönüllü olarak tanıklık için mahkemeye başvurabilirlerdi. Bunu neden yapmadılar?”
Bu da gerekçeli kararda cevabı, “belki” bulunamayacak bir soru...
YARGITAY DURAĞI
YUKARIDA bir kısmını yansıttığım ve gündemde konuşulmakta olan görüşler, sanırım Yargıtay’da masanın üzerine konur.
Yüksek yargı, nasıl bakar, nasıl karar verir, kararların bir kısmı geri döner mi?
Bilemem...
Davayı etkilemek çizgisine geçmem.
Ancak...
Yargıtay sonrası, Anayasa Mahkemesi’ne başvuru yolu artık açık.
Son durak ise AİHM... (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi)
Bunlar 3 yıl sürebilir.
........................
Biz de siyasal gündeme bakalım.
Gelecek 3 yılda üst üste 3 seçim var.
- 2013 yerel seçimler.
- 2014 cumhurbaşkanı seçimi.
- 2015 genel seçimler.
Araya “Yeni Anayasa” için referandumun girmesi de bir ihtimaldir.
Türkiye 3 yılda yeniden yapılanacak.
AK Parti’nin başına yeni bir ismin gelmesi...
3 dönem üst üste milletvekilliği yapmış olanların “nadasa” bırakılması, yerlerini alacak olan yenilerle “Kandil işi mi... Yeni bakanlar...”
Ve -bir sürpriz yaşanmazsa- Recep Tayyip Erdoğan’ın Çankaya’ya çıkma projesinin hayata geçmesi.
Komuta kademelerinin değişmesi...
......................
Siyasi tarih böyle hızlı, böyle dalga dalga ve köpürerek akarken “siyasi veçhesi” de olan dava dosyalarını nerelere taşıyacak?
Tahmin zor.
.......................
Üstat Neşet Ertaş’ı da kaybettik.
Rahmet diliyorum.
Ailesine ve sevenlerine başsağlığı diliyorum.