Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Yatakta “kedi” başbakan...




İTALYAN yönetmen Giovanni Veronesi mizaha tavan yaptırmış. Öyle hergelece bir kasting yapmış ki en üst “çakra”dan bakıldığında “romantik/komedi” türündeki film, “siyasal/komedi”ye dönüşüyor.
Başroldeki oyuncu “bu adam İtalyan Başbakanı Berlusconi’ye ne kadar benziyor” dedirtmekte.
Yönetmenin “hinliği” de bu.
Berlusconi saç ektirmişti.
Filmdeki oyuncunun ise başında “peruk” var.
Berlusconi, malum, seks tutkunu ve yatak çılgınlıklarıyla ünlü.
Filmdeki benzeri de “erkek kedi” gibi altındaki kadına cırmıklar atıyor, kedi gibi mırıltılar çıkartarak üstüne tırmanıyor.
Çünkü kadın başka kimliklere dönüşerek sevişmekten hoşlanıyor.
“Kedi olmak” da bu “yatak” kimliklerinden biri.
Filmin aktörü elbette Başbakan rolünde değil ama toplumda çok iyi tanınan “ana haber sunucusu (ancherman)...”
Berlusconi’yle benzerlik merceğiyle izlenince film daha da bir eğlenceli oluyor .
Bu görüntüler 3 filmden oluşan “HER YERDE AŞK’ın (Manuale D’Amore)” son bölümünden...
Diğer iki kısa film de yaz esintileri gibi güzel romantik komediler.
Birincisindeki aşk en duru ve duygu yüklü olanı.
Yakışıklı ve mesleğinde hırslı genç avukatın dava nedeniyle gittiği Toscana köylerinden birinde yaşadığı sürpriz aşkı anlatıyor.
Orada karşılaştığı sarışın genç kadınla Toscana’nın doğası gibi büyüleyici bir aşk yaşıyorlar.
Kadın değişik/alışılmadık “bir güzelliğe sahip...”
Işığı farklı.
O kadar ki üçüncü filmdeki, dünyanın en güzel kadınlarından biri olarak, bildiğimiz Monica Belluci ile kıyasladığımda bile -galiba- ağır bastı.
Neden Monica ile kıyas?
Çünkü bu filmler dizisinin sonuncusunda o oynuyor.
Monica Belluci, filmde, zorlu bir ameliyat sonrası başkasının kalbi takılan ve Harvard Üniversitesi’nden emekliliğini isteyerek Roma’ya yerleşen yaşlıca bir Amerikalı profesörün sevgilisini oynuyor.
Kızın babası, Amerikalı profesörün en iyi yakın arkadaşıdır.
Bu da işleri hayli karıştıracaktır.
Robert De Niro’nun Monica’ya aşkını açarken yüz dilinin yanı sıra sözcükleri önünde de “şapka!..”
“Sana, sonradan edindiğim bu kalbimin sevgisini de sunuyorum...”
HER YERDE AŞK’a “yazın filmi” diyebilirim.





UÇAK KAÇIRAN GAZETECİ

Yatakta “kedi” başbakan...



1970’li son yıllardı.. Ahmet Serper, Genel Yayın Yönetmenliğini yaptığım gazetenin Washington muhabiriydi.
Bir gün gazetedeki arkadaşlar Ahmet’in “uçak korsanı olduğu kuşkusuyla Amerika’da gözaltına alındığı” haberini verdiler.
“Olamaz “ diye tepki vermiştim.
Ahmet Serper İstanbul’un köklü sanayici ailelerinden birinin oğluydu. Fransa’da siyasal bilgiler okumuştu.
Amerika’nın ünlü Johns Hopkins Üniversitesi’nde “uluslararası ilişkiler ve ekonomi” alanında master yapmıştı.
Hoş sohbet ve şakacı bir arkadaştı. Bizim gazetenin Washington temsilciliği boşalınca “ben talibim” demişti.
Dalga geçiyor sanmıştım.
Bizim verdiğimiz aylık “senin pahalı purolarının, lüks içkilerinin, faturalarını bile karşılamaz” demiştim. Gene de istekliydi.
Amerika’da geniş çevresi nedeniyle iyi haberler çıkarabilirdi.
El sıkıştık. Böylece Washington’a gitti, işe başladı.
Sıkı çalışıyordu.
Memnunduk...
Böyle bir çılgınlık yapacağı aklımın kenarından bile geçmezdi.
Zaten sorgulamada her şeyin “şaka” olduğu ortaya çıktı, serbest bırakıldı. Meğer olay şuymuş:
Uçak inişe geçtiğinde Ahmet hostesten içki istemiş.
Hostes “iniş başladıktan sonra yolculara servis yapılmadığı” cevabını vermiş.
Bunun üzerine Ahmet de ona gülerek “içkim hemen gelmezse uçağı kaçırırım” diye takılmış.
Ama kadın şakayı anlamamış, ciddiye almış. Olayı iniş alanı güvenliğine bildirilmiş.
Uçağın motorları durup kapıları açıldığında Ahmet her şeyden habersiz merdivenlerden iner inmez güvenlikçiler tarafından sorgulamaya alınmış.
Ahmet omuzlarında asılı her biri dönemin teknolojik harikası pahalı makineleriyle, gazeteci kimlik kartıyla onları ikna etmiş “yolculuk nedeninin fotoğraf çekmek olduğunu” söylemiş. Sonuç... Fotoğraf çekmek isterken bela çekmiş. Ama... Artık fotoğraf çekmek için çıktığı yolculuklar başına dert açmıyor.
Tam tersine...
Farklı farklı ülkelerde görüntüleri merceğiyle o “gözaltına” alıyor.
Fotoğraflarını görmeye gelenlere o sorgulama yaptırıyor.
Geçen hafta Bodrum/Taş Bahçe’de Küba, Moritanya, Fas, Tayland, Laos, Kamboçya Hindistan’dan çektiği fotoğrafları sergiledi.
Gerçekten başarılı çalışmalar.
Mekânda, çok yıllara uzanan arkadaşlarına bir de davet verdi.
Eşi Nesrin ve 3 oğluyla birlikte konuklarına nostalji yaşattı.




TEK PASLA ÇÖZÜM!...

Yatakta “kedi” başbakan...



MEHMET Cansun Galatasaray’ın -sanırım- gelmiş geçmiş “en genç başkanı”dır.
“Eski başkan” demeye dilim varmıyor.
“Biberonlu başkandı” ama Galatasaray süper kupayı onun başkanlık yaptığı yıl kaldırdı.
O gece Monaco’ya demirleyen Savarona da ne coşkulu ve güzel saatler paylaşmıştık.
Bodrum akşamında bu anıları ve daha nicelerini konuştuk.
Galatasaraylılık kültürü gereği “abi” diye söz ettiği Ünal Aysan’ın başkanlığından umutlu.
Aziz Yıldırım’ı ve Fenerbahçe’yi de çok andık.
Eski dostlar arasında geçen özel sohbeti buraya yansıtamam.
Ancak...
“Fenerbahçe konusu” geyiklerde siyasetin de önüne geçmiş durumda.
Futbolun sahne arkasını iyi bilenlerin ortak kanısı şöyle:
“Çözüm, en kısa zamanda seçimli kongrenin yapılmasıdır...”
Aldığım izlenimlere göre böylece UEFA’ya karşı federasyonun elindeki kartlar daha güçlü olacak.