Altın talebi bizde “harman sonu” döneminde artardı. Çiftçi, harman kaldırdıktan, cebine para girdikten sonra, karısına kızına bilezik alır, sünnetlerde, düğünlerde hediye etmek için çeyrek, yarım, tam ziynet altını için kuyumculara uğrardı.
Günümüzde “al-satçılar”ın talebi, eski tür, klasik altın talebinin önüne geçti. Evet... Takı olarak altın talebi var. Evet sünnet ve düğün hediyesi olarak ziynet altınına talep var. Ama bunların ötesinde imkanı sınırlı olanlar da, parası bol olanlar da birikimlerini, Türk Liralarını değerlendirmek için, altın satın alıyorlar.
Bu gibi “Al-satçılar”ın bekleyişi, altın fiyatlarındaki oynaklıktan yararlanarak kazanç sağlamaktır. Al-satçı’lar, ucuz fiyatla aldıkları altın yükselişe geçince satmayı, daha sonra da fiyatların düşmesini bekleyerek gene altın satın almayı hedefliyorlar.
Gerçek birikimci için önemli olan altın fiyatlarının devamlı yükselmesidir. Ama “al-satçılar” altın fiyatının dalgalanmasını isterler. Dalgalansın ki, ucuz alıp yükselince sattıktan sonra, fiyatlar tekrar gerilesin. Tekrar alıp satsınlar.
Fiyatlar dalgalanıyor
Altının ons (31.10 gr.) fiyatı 2011 Ağustos ayında 1.822 dolar idi. 2012 Mayıs ayında 1.556
Ayşe Hanım Teyzem, “Ekonomi haberlerini izledikçe içim kararıyor. Yarın ne olacak diyerek üzülüp duruyorum. Ama maşallah büyüklerimizin önemsediği yok... Onlar için varsa yoksa Suriye ve Mısır. ‘Önce can, sonra canan’ diye bir söz vardır. Şu günlerde ekonomi çalkalanıp duruyor. Yazın, anlatın da, büyüklerimiz biraz da bizim durumumuz ile ilgilenmeye vakit ayırsınlar” dedi.
Ayşe Hanım Teyzem’a, “Karınca kararınca ekonomide olan biteni her gün anlatmaya çalışıyoruz ya...” diyecek oldum. “Onlar her yazıyı okumaz, her anlatılanı dinlemez. Suriye ve Mısır ile uğraşmaktan vakitleri yok dedik ya. Onlara özel mektup yazacaksın. Belki o zaman okurlar” diyerek beni azarladı.
Ben de Ayşe Hanım Teyzem’i memnun etmek için Büyük Türk Büyükleri’ne hitaben bir mektup kaleme aldım. Mektubumu okurlar mı, okurlar ise hoşlanırlar mı, yoksa bozulurlar mı bilemiyorum. Sevabı Ayşe Hanım Teyzem’e, günahı bana ait...
Riskler artıyor, farkına varalım
Sayın Büyüklerim,Çok riskli günler yaşıyoruz. Sizler Suriye ve Mısır konuları ile o kadar meşgulsünüz ki, ekonomideki riskin farkına varamıyorsunuz.Sayın Büyüklerim, “Sakın ha... Felaket tellalı” diyerek beni suçlamayınız. Derdim, sizi üzmek
Varlık Barışı’ndan yararlanmak isteyen 6 İtalyan ve 2 Bulgar, 30 milyar euro’yu Türkiye’ye getirmek için banka banka dolaşıyormuş da, bankalar onlara yardımcı olamadığı için getiremiyorlarmış. Rahim Ak’ın haberinde bu dövizlerin gelmesi ile Başçı’nın haklı çıkacağını, ”Dövizin belini kıracağını” belirtiyor.
Varlık Barışı nedir? Bırakınız bundan sonra gelmesi beklenenleri... Bugüne kadar Varlık Barışı kapsamında beyan edilen 27-29 milyar dolar geldi mi? Geldi ise nerede? Kısaca anlatayım.
Varlık Barışı Kanunu 29 Mayıs 2013 tarihinde yürürlüğe girdi. Kanun gerçek veya tüzel kişilere ait olup yurtdışında bulunan para, döviz, altın, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarının ekonomiye kazandırılması ve taşınmazların kayda alınmasını sağlamayı hedef alıyor.
29 Mayıs 2013 tarihinde bildirim ve beyan süresi başladı. Bildirim ve beyanın 31 Temmuz 2013’te uygulamanın sona ermesi öngörülmüş iken son beyan tarihi 31 Ekim 2013’e kadar uzatıldı.
Geldi ise geldi ama...
Varlık Barışı kapsamında bildirilen veya beyan edilen (taşınmazlar-gayrimenkuller hariç) tüm varlıkların bildirim veya beyan tarihini izleyen ayın sonuna kadar Türkiye’ye getirilmesi ya da Türkiye’deki
İthalat: Maşallah! Hız ile ihracatın önünde koşmaya devam ediyor. n Temmuz ayında ihracat bir yıl öncenin aynı ayına göre yüzde 2.2 artarken, ithalat yüzde 10.0 oranında arttı. Sadece temmuz ayında dış ticaret açığı (ithalat gideri ile ihracat geliri arasındaki fark) 9.8 milyar dolar oldu.
- Ocak-temmuz aylarını kapsayan 7 aylık dönemde ithalat artışı yüzde 7.6 iken, ihracat artışı yüzde 1.3 oranında.
- Geçen yılın ilk 7 ayında dış ticaret açığı (ithalat ile ihracat arasındaki birikimli açık) 51.1 milyar dolar iken, bu yıl 60.4 milyar dolar. Dış ticaret açığı artışı yüzde 18.3 oranında. (Dikkat buyurunuz: Ekonomi yüzde 3-4 büyüyor diyoruz, dış ticaret açığı yüzde 18.3 artıyor.)
İthalat artışına maşallah, maşallah diyoruz ama bu sıcağa kar (pardon döviz) mi dayanır? Sonra da oturup, döviz fiyatı neden yükseliyor diyerek ağlaşıyoruz.
(Gel de Ahmet Kaya’yı hatırlama:
“O mahur beste çalar, Müjgan’la ben ağlaşırız...”)
Her ay “sermaye hareketi” ile (cari açığı-döviz açığını) kapatmak için en az 5 milyar dolar, ortalama 10 milyar dolar girişinin olması gerekiyor. İthal girdileri alacak döviz bulamazsak üretimi sürdüremeyiz. Petrol, doğalgaz, kömür faturasını ödeyemezsek, hayat durur.
Sermaye hareketi ile ülkeye giren döviz gelmez oldu. Yabancılar Türkiye’ye “Hayır için” döviz göndermez. (1) Türkiye başka ülkelerden daha çok, hiç olmazsa aynı çizgide getiri veriyor ise döviz gönderirler. (2) İç ve dış istikrarı değerlendirerek risk yoksa döviz gönderirler.
Yabancılar döviz gönderirken, şimdilerde neden göndermez oldu?
- Kurda bir istikrar vardı. Doların fiyatı hazmedilebilir ölçülerde inip çıkıyordu. Yabancılar Türkiye’ye getirdikleri doları 1.80 TL’den bozdurup TL’sine çevirdikten sonra, çıkarken aynı doları 1.80 TL’den almak istemezler. Çünkü zarar ederler.
- Bizde dolar hazmedilemeyecek ölçüde yükseldi. Ne olacağı belli değil. Yabancılar getirecekleri doları 2.05 TL’den bozdurduktan sonra, çıkarken 2.50 TL’den alır mıyız endişesi yaşadıkça dolar getirmez.
- Yabancılar borsa canlıysa, bono getiri sağlıyorsa para getirir. Borsa çöküyor. Faiz cazibesini kaybetti. Ekonomide büyüme
Merkez Bankası Başkanı’nın konuşmasını TV’den izledim. Konuşma bitti. Bir okuyucum aradı. “Oğlum yurtdışına okumaya gidiyor. Döviz alacaktım. Bankacılar, “Başkan konuşunca dolar 1.95 TL’nin altına iner” dediler. Başkan konuştu dolar 2.00 TL’den
2.03 TL’ye çıktı” diyerek yakındı.
Halbuki Başkan iyimser mi, iyimser... Asıyor, kesiyor... “Biz öyle müdahale ederiz ki, herkes şaşırıp kalır. Biz dövizin belini kırarız. Bundan sonra yapacağımız her açıklama kuru ve faizi düşürür. Kuru aslanlar gibi koruyacağız” diyor.
Anadolu’da bu tür konuşmaları dinleyenler, “Söyle, söyle... İnanmasak da, dinlemesi insanın hoşuna gidiyor” derler. İşte o biçim.
Başkan açıklıyor:
* Doların fiyatı yılsonunda 1.92 TL’nin altında olacak.
* Enflasyon yüzde 6.2’nin altına düşene kadar faiz yüzde 6.75’in altına inmeyecek, yüzde 7.75’in üzerine çıkmayacak.
Dolar fiyatı acaba ne olacak? Dolar fiyatı olacağı ve istikrar kazanacağı noktaya gelinceye kadar,
(1) Ekonominin çarkları yavaşlayacaktır. Çünkü (a) Döviz girişi yavaşlayacaktır. (b) Dövize talep artacaktır. (c) Dövizin duracağı yer bilinemediğinden her konuda “fiyatlama” yapılamayacağından, olağan işlemleri sürdürmek güçleşecektir.
(2) Ekonomide geçmişin defterleri açılacak, dolar fiyatının kısa sürede yükselmesinin faturası geçmişin defterlerindeki zararına eklenecektir.
(3) Faturanın karşılanması için büyük rakamda dış desteğe ihtiyaç olacaktır.
(4) Dış desteği sağlayacak olanlar, bu büyük faturayı ortaya çıkaran yanlış politikaların düzeltilmesini isteyecektir.
(5) Ankara’dakiler yarısı gönül rızası ile, yarısı dış desteği sağlayacakların zorlaması ile “kemer sıkma tedbirleri” alacaktır. Bunları yazmak üzücü. Zor. Ama gerçek budur.
Altın fiyatlarında geçtiğimiz günlerde sert dalgalanmalar oldu. Borsalar yükselirken altın düşüyordu, şimdilerde borsalar düşüyor, altın yükseliyor.
Piyasalarda olan biteni iyi izleyen Zeynel Balcı dünyadaki altın fiyatları ile Dow Jones endeksi arasındaki ilişkiye dikkat çekiyor. Bunu sergileyen bir de tablosu var.
Bilindiği gibi Dow Jones Endeksi, ABD’nin önemli hisse senedi endekslerinden biridir. 1996 yılından beri borsadaki hareketi gösteren endekste şimdilerde ABD’nin 30 önde gelen şirketinin hisse senedi değerindeki hareket farklı ağırlıklarla izleniyor. Dow Jones endeksindeki hareket dünya borsalarının yönünü de büyük ölçüde etkiliyor.
2009 yılına kadar Dow Jones Endeksi ile altın fiyatı aynı çizgide artarken, 2013 yılında bu ilişki tersine döndü. Altın fiyatı Dow Jones Endeksi’nin altında inişe geçti.
Nisan-Haziran 2013 tarih aralığında altın fiyatlarında sert düşüşler görüldü. Gerekçe olarak da FED’in likiditeyi kısabileceği, mali açıdan zor durumdaki bazı ülke merkez bankalarının altın rezervlerini satmaya başladığı, altının uzun dönem primli bir yatırım aracı olduğu gibi değerlendirmeler sıkça yapılır oldu.
Altının onsunun bin doların altına gelebileceği