Bir yılda devlet memuru sayısı yüzde 11.5 oranında artı. Devlet mevcuda ek olarak 263 bin yeni memura maaş ve SGK katkısı ödemesi yapmaya başladı.
Geçtiğimiz günlerde Maliye Bakanı Ocak-Haziran dönemi bütçe harcamalarını açıkladı. Bütçede faiz dışı harcamaların yüzde 30.2’si memur maaşları ile çalışanların SGK katkıları için devletin yaptığı ödemelerden oluşuyor.
Bu yılın ilk 6 ayında bu tür ödemeler toplamı 51.1 milyar TL. oldu. Geçen yılın aynı dönemine göre, maaş artışları ile yeniden işe alınan 263 bin memurun bütçeye getirdiği ek yük yılın ilk 6 aylık dönemi için 7.9 milyar TL. oldu.
Halbuki yılın ilk 6 ayında bütçe 6.7 milyar TL. açık vermişti. Demek ki memur ödemelerindeki artış bütçe açığından daha büyük.
Kim istemez memurların maaşını artmasını,devletin memur sayısını artırarak işsizliğe çare bulmasını.
Almadan vermek imkânsız
Ama bunun bir faturası var. Memur maaşının artması ve yeni memurlar alınması için, halkın daha fazla vergi ödemesi, KDV’ye,ÖTV’ye ,ekmeğe,zeytine,maydanoza zam gelmesi gerekiyor. Çünkü bütçe içinde bir başka yerden kısılarak memura daha fazla ödeme yapma imkanı kalmadı. Yukarıda da açıklandığı gibi bütçe
New York Belediye Başkanı Bloomberg, 453 gram ağırlığını geçen gazlı alkolsüz içeceklerin şehirde satılmasını yasaklıyor. Yasak 2013 Mart ayından itibaren başlıyor. Yasak diet sodalara, meyve sularına ve şekersiz içeceklere uygulanmayacak. Marketlerde ve manavlarda satılan içecekler de yasak kapsamında değil.
Yasağın nedeni, bol miktarda şeker (mısır şurubu) içeren içeceklerin obeziteye (aşırı şişmanlığa) neden olması. New York ™ehri Sağlık Departmanı’nın tesbitlerine göre, yetişkinlerin yarısı fazla kilolara sahip. Bunların yüzde 22’si ise obez.
Amerika’da şekerli kola, gazoz ve meyve suyu içme alışkanlığı var. Bizde bunlar genelde kutu veya şişe içinde satılır. İçenler bir kutu veya bir şişe içer. ABD’de ise bu tür içecekler, fast food büfelerinde, kahvelerde, lokantalarda, sinemalarda, spor alanlarında bardak ile satılıyor. Bardaklar küçük, orta ve büyük boy.
En küçük bardak 453 gr. içecek alıyor. Bizde kutu veya şişe ile satılanın nerede ise 1.5 misli. Büyük bardaklar nerede ise kiloluk veya litrelik.
İnsan sağlığı önemli
New York Belediye Başkanı şimdilik şekerli içecekleri tümü ile yasaklamıyor. Açık satışlarda bardak büyüklüğüne sınır getiriyor. İleride
Hergün bardak bardak çay içiyoruz. Bu çaylar nerede nasıl üretiliyor? Kalitesi iyi mi kötü mü? Rize’ye gittim. Çay bahçelerini gezdim. Çaykur çalışanlarından bilgi aldım. Bana anlatıldığına göre, bizim çayımız dünyanın en makbul çayı. Başka ülkelerde yetişen çaylar sıcak ve rutubetli bölgelerde yetişiyor. Sıcak ve rutubet zararlı yaratıkların üremesine yol açıyor. Bu nedenle çay bahçelerini yılda 13-15 defa ilaçlama zorunluluğu var. Bizim çay fidanlarımız ise kar görüyor. Bizim çay fidanlarında haşere olmadığından ilaçlamaya ihtiyaç yok.
Karadeniz’de 758 bin dekarda çay üretiliyor. Çay 600 metre yüksekliğe kadar yetiştirilebiliyor. Japonya’da 100 yaşını aşan bitkiler var. Ama şimdilerde Japonlar çaylıklarının yüzde 90’ını ”klon” adı verilen kalitesi ve verimi yüksek çay fidanları ile yenilemiş durumda.
Çaykur’da Türkiye için 6 verimli fidan türü belirlemiş. Araştırma Enstitüsü deneme parsellerinde bunlar deneniyor. Yakında doku kültürü laboratuarı devreye girecek. Böylece bizde de çay fidanlarını gençleştirmek ve çay kalitesini yükseltmek mümkün olabilecek.
Bizim Karadeniz ikliminde ilaçlamaya gerek yok. Bizim tek sorunumuz çayda kullanılan kimyasal gübre. Çay
Çay mevsimi sona ererken, Çaykur (Çay Kurumu) tesislerini gezdim.
Çaykur, Karadeniz halkı için çok önemli bir kuruluş. 46 yaş çay işleme fabrikası, 3 paketleme tesisi bir ana tamir fabrikası var.
Türkiye’de yılda 220 bin ton ve üzeri kuru çay üretiliyor. Çay işlemede 1984 yılından bu yana özel sektör de faaliyet gösteriyor. Bugün toplam üretimin yaklaşık 110 - 120 bin tonunu Çaykur gerçekleştiriyor. Türkiye; çay tarım alanlarının genişliği bakımından dünyada üretici ülkeler sıralamasında 7’inci ve dünyada kuru çay üretimi yönünden ise 5’inci sırada.
İlk çay fabrikası ‘Merkez Çay Fabrikası’ 1947’de Rize’de açılmış. Günde 60 ton çay işliyor.
Çay üreticisi çayını istediğine satmakta serbest. Genelde Çaykur’u tercih ediyor. Çaykur’un fiyatı, parasını ne zaman ödeyeceği belli. Yaş çayın kilosunu bu yıl Çaykur 110 kuruştan aldı. 12 kuruş da devlet desteği var. Çaykur çay yaprağı parasını çayın tesliminden bir ay sonra tamamen ödüyor. Özel çay fabrikalarının bazıları ödemesini aksatıyor. Bazıları yaş çayın bedelinin bir kısmını işlenmiş siyah çay olarak ödüyor.
Çayın tamamını Çaykur alamıyor. Kota var. Dekar başına birinci sürgünde 350, ikinci sürgünde 375, üçüncü sürgünde
Her işin bir bedeli var. Bedava ekmek yok. Cari açık küçülüyor ama öte yanda büyüme yavaşlıyor, bütçe açık veriyor. Bu “genel bir kaide” değildir. Bize özgü bir durumdur. Bizim bugüne kadar uyguladığımız ve de sürdürdüğümüz yanlış ekonomi politikalarının sonucudur. Biz üretimi ve tüketimi ucuz dövize bağladık. Tüketim ve üretim artıkça ucuz döviz harcaması-ucuz ithalat artıyor. Cari açığı küçültmek için ithalat kısılınca, büyüme yavaşlıyor. Biz bütçeyi ithalat artışından beslenen KDV ve ÖTV gibi dolaylı vergilere bağladık. Cari açığı küçültmek için ithalat frenlenince bütçe açığı büyüyor. Ocak-Temmuz dönemi 7 aylık cari açık (döviz açığı) rakamları yayımlandı.
Piyasacılar (paradan para kazanmayı meslek edinenler) memnun. Cari açık küçülüyor. Onlar için önemli olan büyümenin yavaşlaması veya bütçe açığı değildir. Ülkenin döviz riskinin azalması,kredibitilesinin yükselmesi, sermaye piyasasının canlanmasıdır. Piyasacılar Temmuz ayında 4 milyar dolar cari açık beklerken cari açık 3.9 milyar dolar oldu. Temmuzdan geriye 12 aylık cari açık 62 milyar dolara geriledi. Cari açığın milli gelire göre büyüklüğü yüzde 10’dan yüzde 8’e geriledi. 2012 yılının sonunda 12 aylık cari açığın
2012’nin 2. çeyrek büyüme rakamı geçen yılın aynı döneminde ulaştığı yüzde 9.1’in oldukça altına inerek yüzde 2.9’a geriledi. Bu dönemde hanehalkının harcamaları geriledi, özel sektör ise yatırımlarını kesti.
Büyüme rakamlarına bakıldığında Merkez Bankası’nın yumuşak iniş planının tuttuğu görülüyor. Ama önümüzde seçim dönemi var. Ankara bu döneme düşük büyümeyle giremez. Ekonomide canlanma yakındır.
2011 yılının ilk üç ayında ekonomi yüzde 12.1 oranında, ikinci 3 ayında yüzde 9.1 oranında büyümüştü. Yıllık büyüme yüzde 8.5 olmuştu. Ankara, cari açığı (döviz açığını) küçültmek için frene bastı. Büyümeyi yavaşlatacak politikalar uyguladı. Uyguluyor. 2012 yılının ilk üç ayında büyüme hızı yüzde 3.3’e, ikinci 3 ayda yüzde 2.9’a geriledi. Bu yılın ilk yarısında ekonomi yüzde 3.1 oranında büyüdü. Bu gidişle yıllık büyüme yüzde 3.5 dolayında gerçekleşecek.
Bu yıl nufusumuz net olarak yüzde 1.2-1.3 oranında artıyor. Nufus artışı dikkate alındığında yıllık büyüme yüzde 2’lere düşüyor. Acaba Ankara bu tabloyu nasıl değerlendiriyor? Önümüzdeki yıllarda da düşük büyümeyi hedef alan politikalar sürdürülecek mi? Yoksa ekonomi canlandırılacak mı?
Düşük büyüme, işsizliktir,
Bugün 2012 yılı ikinci 3 aylık dönemin milli gelir rakamı açıklanacak. 2011 yılında ilk 3 aylık dönemde milli gelir yüzde 11.9 oranında, ikinci 3 aylık dönemde yüzde 9.1 oranında artmıştı. Bu yıl Ankara frene bastı. İlk 3 ayda milli gelir yüzde 3.2 oranında arttı. Bugün açıklanacak milli gelir artış oranının da bu rakam dolayında olması bekleniyor.
2012 yılında 12 ayda büyümenin, Ankara’nın frene basarken belirlediği yüzde 4 oranındaki hedefin biraz altında kalacağı anlaşılıyor.
Milli gelir 2002 yılından 2006 yılına kadar her yıl sırasıyla yüzde 6.2 - 5.3 - 9.4 - 8.4 - 6.9 - 4.7 oranlarında büyüdü. Küresel kriz rüzgârında büyüme oranı 2008’de yüzde 0.7’e düştü. 2009’da yüzde 4.8 küçülme görüldü. Bu olumsuz yılın ardından 2010’da yüzde 9.2 oranında 2011’de yüzde 8.5 oranında büyüme gerçekleşti.
Milli gelir belli bir dönemde ülkede üretilen mal ve hizmetlerin parasal (katma) değeridir.
Büyüme oranı, milli gelirin ne kadar arttığını, bu milli gelir ülkede yaşayan insanlara eşit olarak bölünmüş olsa, kişi başına ne kadar gelir düşeceğini gösterir.
Büyüme üretime bağlı
Milli gelirin büyüklüğü (cari döviz kuru ile dolara dönüştürülen milli gelir: 2011 yılında 772
ABD’de 6 Kasım’da yapılacak seçimlerde başkan ve başkan yardımcısı seçilecek; Temsilciler Meclisi’nin tümü ve Senato’nun üçte biri yenilenecek. Cumhuriyetçi Parti kurultayı Ağustos ayı sonunda Tempa kentinde toplanmıştı. Geçen hafta Charlotte kentinde yapılan Demokrat Parti kurultayında eski başkan Clinton, Obama dönemini öven çok güzel bir konuşma yaptı. Obama ile karısı Michelle’nin konuşmaları da beğenildi. Seçim konuşmaları nerede ise bütünü ile ekonomik konularda oluyor.. Cumhuriyetçi Parti’nin başkan adayı Mitt Rommey seçmenlere, “Dört yıl önceye göre durumunun daha mı iyi, daha mı kötü. Ona göre oy verin” dedi. Demokrat’lar ise seçmenlerden, dört yıl önceye bakarak değil, krizden sonraki gelişmelere ve geleceğe bakarak oy vermelerini istiyor.
Obama, “Sorunlarımızı çözebiliriz. Zorlukların üstesinden gelebiliriz. Bizim seçtiğimiz yol daha zor, ama daha iyi bir yere gidiyor. Sizden parlak geleceği seçmenizi istiyorum” diyor.
Krizin sorumlusu kim?
Kamuoyu göstergelerine göre seçmenler durumlarının 4 yıl önceye göre daha kötü olduğunu, geleceğin daha da kötü olacağını düşünüyor. İstihdamda, kriz dönemine göre iyileşme var ama, 4 yıl önceye göre işsizlik oranı