Hükümetimiz ot saman ithalatını başlatıyor. Çünkü bizim tarlalardan toplanan ot ve samanın fiyatı yükseldi.
Daha önceleri de, et fiyatı yükselince et, canlı hayvan fiyatları yükselince hayvan, kurbanlık fiyatları yükselince koyun, sığır, fabrika yemi için girdi sıkıntısı çekilince mısır, soya ve küspe, damızlık kıtlığı çekilince koyun, keçi ithal etmiştik.
Koskoca Türkiye’de ot saman kıtlığı yaşanır mı? Yaşanır. Tarım uzmanlarının verdiği bilgiye göre 14 milyon hektara yakın meramız olmasına rağmen bunun 2 milyon hektarını değerlendirebiliyoruz.
Tarım uzmanı, tarım ekonomisi yazarı Ali Ekber Yıldırım, sap saman ithalatını değerlendirirken şunları söylüyor:
1- Ot ve saman ithalatı günü kurtarır. İthalat kısa süreli olarak fiyatı aşağı çekebilir ama sektöre yarardan çok zarar verir.
2- Geçmişte pek çok örneğini gördük. Ülkenin kaynaklarını kullanmak yerine iç piyasayı ithalatla terbiye etmenin faturası çok ağır oluyor.
BDDK (Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu) karar verdi. “Bankalar, Cumhuriyet altın sikkeleri ile ziynet altınlarının alım ve satımını yapabilecekler.” Anadolu’da bir deyim vardır: “Bayram değil, seyran değil, eniştem beni neden öptü?”
İşte o biçim. Devletin koskoca BDDK’sı durup dururken neden böyle bir karara imza attı? Halkımız kuyumculardan ve sarraflardan altın almakta zorlanıyor mu idi? Rekabetle fiyatlarının ucuzlaması mı sağlanacak? Yoksa, “Faizsiz Bankacılık” uygulamasının genişletilmesi ve de faizli mevduat hesaplarına faizsiz altın hesabı ile alternatif yaratılması mı isteniliyor?
Kararın gerekçelerini bilemiyoruz. Uygulama başlayacak. Başlayacak da... Ne getirecek, ne götürecek?
(1) Halkın kişisel tasarruflarının altına bağlanması, kişiler ve ekonomi için ne getirir, ne götürür?
(2) Bankalarda altın hesabının mevduata alternatif olması bankalar ve ekonomi için ne getirir, ne götürür?
(3) Kuyumcular-sarraflar varken bankaların Cumhuriyet Ziynet Altını (sikke) alıp satması bankalara ve ekonomiye ne getirir, ne götürür?
Hafta sonunu Artvin-Borçka’nın biraz ötesinde, Gürcistan sınırında, Macahel’de geçirdim. Camili ve Düzenli köyleri arasında etrafını yüksek dağların çevrelediği çam ağaçları arasındaki bir düzlükte düzenlenen “Macahel Saf Kafkas Arı ve Bal Festivali”i izledim. Festivalde bu yılın “Kafkas Balı Baş Fiyatı” 250 TL olarak ilan edildi.
Dağ köylerinde yaşayan genç kızlar genç erkekler horon oynadı. Şarkılar söylendi. Neşe ve mutluluk dolu bir gün geçirdim. Festivaller dağ köylüleri için çok önemli birliktelik vesilesidir. Bu nedenle tüm çevre insanı çocuğuyla yaşlısı ile katılıyor.
Bu yazıda festivali değil de, Macahel’in kaderini değiştiren saf “Kafkas Arısı Projesi”ni ve bu projenin önderi Nihat Gökyiğit’in çalışmalarını anlatacağım.
Macahel Artvin ili Borçka ilçesi sınırları içinde Karçal dağlarının çevrelediği, Gürcistan sınırına bitişik bölgenin adı. Yolu olmadığından ve de eski SSCB sınırındaki askeri bölge içinde olduğundan bu bölgedeki 6 köyde yaşayan 2 bin insan ekonomik bakımdan yoksul, çaresiz, ilgisiz ve yalnız kalmış. Ancak medeniyetten ve insan tahribatından uzak kalan bölge fauna çeşitliğine sahip. Şırıl şırıl akan dereleri, yemyeşil ormanları ile bir cennet.
Ni
Bu yılın ilk 6 ayında 21 milyar TL’lik yatırım için 1.965 belge verildi. (2012 Yılı Programı’na göre özel sektör, yıl içinde, değişik sektörlerde, 250 milyar TL’lik sabit sermaye yatırımı yapacak.)
Geçen yılın ilk 6 ayında 2.598 adet teşvik belgesine bağlanan yatırım toplamı 31 milyar TL idi.
Teşvik nedir? Teşvik belgesi nedir? Kısaca anlatayım.
Devlet özel sektördeki girişimcilerin daha fazla yatırım yapmalarını teşvik etmek için yatırımların büyüklüğüne, konusuna ve yatırım yapılacak yere göre farklı destekler veriyor.
Bedava veya ucuz arsa tahsis ediyor. Vergi kolaylıkları sağlıyor. Çalışanların sosyal güvenlik ödemelerinin bir bölümünü karşılıyor.
Ancak bunlardan yararlanabilmek yatırımın yapılmasına bağlı. Bu teşviklerden yatırım yapıldıktan, üretim başladıktan sonra yararlanılıyor.
Göcek’te 6 marina, bu marinalarda yaklaşık bin bağlama yeri var. Bağlama yerlerinin tamamı dolu. Bağlama yerleri için 2 yıllık sıra var. Göcek’te bağlı motorlu yatların ve yelkenlilerin hemen hemen tamamı Türklere ait ama hemen hemen tamamı yabancı bayraklı.
Ortalama bir motorlu yatın fiyatı 1.5 milyon euro (3.5 milyon TL) dolayında. Ortalama 2 personeli var. Marinaya ortalama olarak yılda 20 bin euro bağlama parası ödeniyor. Personelin yıllık ortalama faturası (sigortası dahil) 60 bin TL.
Ortalama bir motor yat, ortalama sürat ile saatte 350 liralık mazot yakıyor. Orta büyüklükte bir motor yatın Göcek Marina’dan çıkarak Rodos adasına gidip gelirken yakacağı yakıt 6 bin TL. Derseniz ki, ”Göcek’ten çıkalım, ortalama bir sürat ile önce Bodrum’a uğrayalım, oradan Kos üzerinden Yunan adalarını şöööyle bir dolanıp Göcek’e dönelim”. Bu ufak gezinin mazot parası 36 bin TL. Orta boy yelkenli bir teknenin fiyatı 200 bin - 500 bin euro dolayında. Orta büyüklükte yelkenlileri genelde karı koca birlikte kullanıyor. Mazot masrafı yüksek değil. Sadece marinalarda bağlama masrafı var.
Yat oldukça “pahalı” bir zevk
Göcek marinalarında bağlı motorlu yat ve yelkenlilerin sahipleri
Asil Nadir’in Kıbrıs ve Türkiye’de yatırımlarını baştan sona izleme şansım oldu. Eğer Kıbrıs ve Türkiye’de yatırım yapmasa ve de özellikle Türkiye’de “iddialı bir şekilde ortalıkta dolaşmasa idi” batmazdı. Bir yanda bizim sermaye çevreleri rekabetten korktular ve piyasadan çekilmesini sağlamak için ellerinden geleni yaptılar. Öte yanda Kıbrıs ve Türkiye’de yapılan yatırımların İngilizlerin hoşuna gitmemesi, Nadir’in ipini çekti.
Asil Nadir, 1974 Kıbrıs savaşından sonra Türk bölgesinde kalan tarım ve sanayi işletmelerini canlandırdı. Narenciye ve patates tesisleri kurdu. Engellemelere rağmen ihracata başladı. Kazandığı para ile 1980‘de Londra borsasında yerlerde sürünen Polly Peck hisselerini topladı. Polly Peck 1980’de Londra Borsası’nın yıldızı oldu. 1985’de dünyanın 11’inci büyük zengini idi.
Turgut Özal’ın daveti ile Türkiye’de yatırım yapmaya karar verdi. 1984 yılında Türkiye’de yatırımlarına başladı. 1990 yılında paravan şirketler aracılığıyla Polly Peck hisselerinin değerini yükselttiği iddiası ile hakkında takibat başladı. Polly Peck hisselerinin değeri hızla düştü. Daha sonra dolandırıcılık ve zimmet suçlaması ile yüksek mahkeme tüm mal varlığını doldurunca tüm
İş alemi talep darlığından yakınıyor. İç talep yatırım ve tüketim harcamaları yavaşlayınca daralır. Faizin indirilmesini isteyenler, faiz inince yatırım talebinin değil tüketici talebinin artmasını bekliyor.
Tüketici talebi nasıl artar? Ya tüketicinin cebine para girecek ya da tüketici borçlanacak.
Önce tüketici kim? Onu anlatayım.
Tüketici denilenler bu ülkede yaşayan hane halkıdır.
TÜİK belirlemelerine göre 2011 yılı sonunda Türkiye’de 19.3 milyon hane var. Bunların 13.5 milyonu kentlerde, 5.7 milyonu kırlarda yaşıyor.
Acaba bu hane halkının gelir kaynağı ne? Gelirleri olacak ki tüketim yapabilsinler.
TÜİK’in gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması’na göre, hane halkının toplam gelirinin yüzde 43.7’si maaş ve ücret geliri. Yüzde 3.6’sı yevmiye. Yüzde 18.6’sı emekli, dul, yetim aylığı...
Turizm gelirlerimiz artmıyor. Türkiye’ye Arap ülkelerinden ve Müslüman ülkelerden daha çok sayıda ucuzcu turist gelmeye başladı.
Arap ülkelerinden ve Müslüman ülkelerden gelen turistler küçümsenemez. Hoş gelirler. Başımızın üzerinde yerleri var.
Ama biz turizmi ‘spor olsun’ diye yapmıyoruz. Döviz kazanmak için yapıyoruz.
Turizm bizim iki ana döviz kaynağımızdan biri. Ana döviz kaynağımızın biri ihracat, öbürü turizm. İşte o kadar.
* Geçen yıl ihracat geliri 134.9 milyar dolar, turizm geliri 23.0 milyar dolar idi.
* Bu yılın ilk 6 ayında ihracat geliri yüzde 13.4 oranında arttı, 74.3 milyar dolar oldu. Turizm geliri 6 ayda binde 1 dolayında geriledi 8.3 milyar dolarda kaldı.
Biz gelen turist sayılarına ve turistlerin harcamalarına yurt dışında ikametgahı bulunan Türklerin ziyaretlerini ve harcamalarını da ekliyoruz.