Yılın tümünde sanayi üretimindeki artışlara göre, 2010 yılında ekonomideki büyümenin (milli gelirdeki GSYH’deki artışın) yüzde 9’lar dolayında gerçekleşeceği anlaşılıyor.
Bu ise iyimser tahminlerin de ötesinde bir büyüme oranıdır. Hükümet, 2011 yılı Orta Vadeli Programı’nı hazırlarken 2010 yılı büyüme oranını yüzde 6.8 olarak tahmin etmişti. Daha sonra IMF uzmanları büyümenin yüzde 7.8 olabileceğini belirtmişti. Ama yüzde 9’lar oranında büyümeyi en iyimser çevreler bile tahmin etmiyordu.
Büyümenin lokomotifi sanayidir. Sanayi büyüyünce onun peşine ticaret, ulaştırma, mali hizmetler kesimleri takılır.
Sanayideki büyüme sanayi endeksinden izlenir: Sanayi endeksi aralık ayında, sanayi üretiminin çok, hem de pek çok arttığına işaret ediyor..
Sanayi canlandı
2008 yılı aralık ayında sanayi üretimi yüzde -17.4 gerilemişti. 2009 aralık ayında sanayi üretimi yüzde 23.9 artış gösterdi. Bir yıl önceki gerilemeden sonra sanayinin bu ölçüde büyümesi, gerilemedeki düzeltme idi. Ama 2010 yılı aralık ayında, bir yıl öncenin yüzde 23.9 büyümesinin üzerine yüzde 26.3 büyümenin eklenmesi, sanayide üretim patlamasının göstergesi sayılıyor.
Her yıl belli tarım ürünlerine devlet bütçesinden tarım desteği veriliyor. 2011 yılında verilecek destek miktarları belirlendi. Bu yılın destek paralarını üretici 2012 yılında alabilecek. Çünkü bir yılın ürünü alındıktan sonra destek paraları bir sonraki yıl bütçesinden ödeniyor.
Üreticinin tarım ürünü desteği alabilmesi için (1) Çiftçi kayıt sistemine kayıtlı olması, (2) ürününü faturayla satması gerekiyor. Daha sonra faturası ve diğer belgeleri ile tarım müdürlüklerine başvuruyor. Müdürlükler üreticilerin hak ediş listelerini düzenliyor. Bu listeler Ankara’da Tarım Bakanlığı tarafından onaylanınca, ödeme listeleri üreticinin bulunduğu yöredeki Ziraat Bankası’na gönderiliyor. Banka da ödemeyi yapıyor.
2010 Bütçesi’nden ürün desteği olarak 5.7 milyar TL ödeme yapıldı. 2011 Bütçesi’ne destekleme için 6.0 milyar TL ödenek konuldu. Faiz farkı desteği gibi diğer destekleriyle birlikte bu yıl çiftçiye toplam 9.8 milyar TL para ödenecek.
Önce yapılan ödemenin toplam bütçe giderler içindeki yeri hakkında bilgi vereyim. 2011 yılı bütçe harcamaları 312 milyar TL olacak. Bu bütçeden çalışan personele (maaş ve sosyal yardım olarak) 84 milyar TL, ödenecek. Faize 84 milyar TL, kamu
Ayşe Teyzem eskiden “Evladım dolar fiyatı ne olacak?” diye sorardı. Şimdilerde altın fiyatı ile ilgilenmeye başladı.
Meraklandım. “Altın mı alacaksınız?” dedim. Anlattı. “Belki alırım, belki almam... Altında olan biteni sadece ben merak etmiyorum, şimdilerde tüm kadınlar altın ile ilgileniyor. Üç adet Cumhuriyet altını, iki adet bileziği olan kadınlar, elindeki altının değerini bilmek istiyor. Bankadaki mevduatından faiz alamayanlar, acaba altın alsam mı, altın kazandırır mı diye altın fiyatlarını izliyor” diye cevapladı.
Ayşe Hanım Teyzem’e bir şeyler söyleyebilmek için dersimi çalıştım. Sonra da öğrendiklerimi aktardım. Dedim ki:
* Ayşe Hanım Teyze, sakın ha benim söylediklerime dayalı olarak altın alıp satmayınız. Ben sadece bilgi vermeye çalışıyorum. Parası olanlar paralarını ne yapacağına kendileri karar vermelidir. Onun bunun aklı ile iş yapılmaz.
* Altın fiyatları geçmişte kazandırdı. Bundan sonra da kazandırabilir. Dünya’da altının fiyatı ons olarak izleniyor. Altının onsu 2001 yılında 274 dolar idi. 2006 yılında 610 dolar oldu. Şimdilerde 1.364 dolar.
* Türk Lirası olarak altının kilosu 2005 yılında 18 bin TL idi. 2008 yılında 36 bin TL oldu. 4 yılda 2’ye
Her şey bitti de şimdi sıra erkek sinekleri kısırlaştırmaya mı geldi demeyiniz. Bu konu çok önemli “Memleket meselesi”! Anlatayım, sizler de haberdar olunuz.
Bu yıl Ege Bölgesi’nde, özellikle Seferihisar-Urla yöresinde satsuma (Ege’de yetişen mandalina türü) yetiştirenler “meyve sineği”nden ürünün zarar görmesi nedeniyle dertli.
Mandalina para etmeyince, mandalina bahçeleri konutçulara satılıyor. Bahçelere beton binalar dikiliyor.
Mandalina yetiştirilecek bahçelerde dönüme 40 ağaç dikiliyor. Genç ağaçlar dönümde 1.200 kg, olgunluk çağındaki ağaçlar 4 tona kadar satsuma veriyor... Bu yıl satsumanın kilosu bahçede 30-40 kuruştan satıldı. Satsuma bahçesi olan dönüm başına 300-1.600 TL para aldı.
Bakım masrafını düşünüz. Bir dönüm arazinin getirdiği paranın yetersizliği ortaya çıkar. Bunu gören satsuma bahçesi sahibinin, arsasına bina dikmek isteyenlerin teklifine neden dayanamadığı kolaylıkla anlaşılır.
Urla’da Mesrure Yücekök’ün 190 dönümlük “Hanımın Çiftliği”nde, yarısı genç, yarısı olgunluk çağında 4 bin satsuma ağacı var. Bu yıl 170 ton satsuma elde edildi. Bu kadar satsuma 68 bin TL’ye satıldı. Çiftliğin personel masrafı, ağaçların ilaç ve bakım parası, mazot, elektrik
TÜFE’de (Tüketici Fiyatları Endeksi’nde) on iki aylık ortalama artış oranları 2010 Eylül ayından bu yana yüzde 8 dolayında. Ocak ayında yüzde 8.28 oldu.
ÜFE’de (Üretici Fiyatları Endeksi’nde) on iki aylık fiyat artışı ekimde 7.71 iken, kasımda 8.27, aralıkta 8.52 oldu. Ocakta 8.89 olarak belirlendi.
Görülen o ki, önümüzdeki dönemde tüketici fiyatlarındaki ve üretici fiyatlarındaki yıllık ortalama artış oranının yüzde 8’lerin altına düşme ihtimali pek zayıf.
Tehlike, başta tarım ürünleri fiyatları ve petrol fiyatları olmak üzere, (diğer tarımsal ürünler, demir-çelik, bakır gibi metaller, emtia fiyatlarındaki (yağlı tohumlar, mısır, pamuk gibi tarımsal ürünler ile demir-çelik, bakır gibi metallerin fiyatlarındaki) olası artışın etkisinde, fiyat artış hızının tırmanışa geçmesidir.
Maliyet enflasyonu tehlikesi var
Merkez Bankası ve Hükümet, para politikasını ve maliye politikasını sıkılaştırarak iç talebi kısabiliyor. Talep enflasyonunu (talebin canlanmasına dayalı olarak fiyatların artmasını) sınırlayabiliyor. Ama şimdilerde tehlike “maliyet enflasyonu “dur. Açık anlatımıyla girdi maliyetinin artması nedeniyle fiyatların yükselmesidir.
Hazine nasıl bono çıkararak borçlanabiliyor ise, şimdilerde bankalar da bono çıkararak para toplayabiliyor.
Tasarruf sahipleri (Ayşe Hanım Teyze gibiler ) veya kurumsal yatırımcılar (Emekli Fonları, yatırım fonları gibi) nasıl paralarını değerlendirmek için (daha açık ifade ile faiz geliri elde etmek için) Hazine Bonosu alıyorlar ise bundan sonra Banka Bonosu satın alma imkânına da sahipler.
Ancak Banka Bonoları şimdilik Ayşe Hanım Teyzem için cazip değil. Şimdilik mevduata rakip olma durumu yok. Ayşe Hanım Teyzem, şimdilik küçük birikimini mevduat hesabında tutmaya devam edecek.
Türk bankaları yurtdışında tahvil ihraç etmelerine karşın BDDK izin vermediği için yurt içinde tahvil ve bono ihraç edemiyorlardı. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK), geçen Eylül ayında bankaların yurtiçinde tahvil ve bono çıkarmalarına izin verdi.
Vadesi 1 yıldan kısa olan, çıkaran kurum tarafından öngörülen vade sonunda belli bir bedelin ödenmesinin taahhüt edildiği menkul kıymetlere bono deniliyor. Bonolarının vadesi 60 günden az 360 günden fazla olamıyor.
Her banka bono çıkarabilecek
Mısır’daki olaylar önce Mısır’da yatırımı olan sanayiciyi, dükkân açan tüccarı, nihayet Mısır’a mal satan ihracatçıyı üzüyor ama, sonunda fatura bir bütün halinde Türk ekonomisinin sırtına yükleniyor. Mısır’daki olayların başka ülkelere yayılması halinde faturanın büyüme olasılığı var.
Son yıllarda Türkiye’de bir “Mısır Sevdası” başlamıştı. Sanayicilerimiz ve özellikle tekstilcilerimiz, “Türkiye’de yatırım yapmaktansa Mısır’da yapmak daha cazip, daha kârlı” diyerek Mısır’a koşar oldu. Türkiye İhracatçılar Meclisi eski başkanı Mısır’da “Polaris International” adıyla özel bir sanayi bölgesi kurdu. Türk yatırımcılara yatırım yapmaları için arsa sattı. Mısır’da bu sanayi bölgesinde ve başka yörelerde Türkler 65 fabrika kurdu.
Perakendecilerimiz de Mısır pazarına girmeye başladı. Önce Beymen Kahire’de mağaza açtı. Ardından Vakko, Sarar, Mavi, Kığılı, FLO, Damat Tween ADV, Çilek, Colins, Balizza, Aydınlı ve Avva mağazaları açıldı.
Son olaylarda fabrikaların, mağazaların hepsi yağma edildi. Yatırım yapanlar büyük kayıplara uğradı diye bir şey yok ama, Mısır’da yatırımı, ticarethanesi bulunan iş adamlarımızın ciddi risklerle karşı karşıya oldukları da bir gerçek.
Pazar riskli de
Her şey iyiydi de, Merkez Bankası durup dururken birtakım tedbirler alarak piyasayı karıştırdı sanmayınız.
Merkez Bankası, hele hele hükümet seçimlere üç gün kala piyasayı karıştırmak istemez. Dış ticaret açığı ve cari açık (döviz açığı) tehlike işaretleri vermeye başladı.
- Dış ticaret açığı bugün ortaya çıkmadı.
- Cari açık sorunu bugün ortaya çıkmadı.
- Döviz açığını kapatmak bugüne kadar sorun olmadı. Sıcak para ile kapatıyoruz.
Bu böyle geldiği gibi böyle gidebilir ama böyle gitmeyebilir tehlikesi belirdi.
- Çünkü açık rakamı bir yerde durmuyor. Devamlı büyüyor.