AB’nin Yunanistan’a destek vereceği söyleniyor ise de Yunanistan’ın işi çok zor. Başkaları kurtaramaz. Ancak kendi kendini küçülterek kurtulabilir. Yunanistan ekonomisi çıkmaz bir sokağa girmiş ve duvara toslamış durumda. Rakamların hangisi doğrudur bilinemiyor ama ben sizlere CIA’nın The Work Fact Book isimli belgesindeki rakamlara dayalı olarak durumunu özetleyeyim.
- Sorunun dibinde Yunanlıların kazandıklarından fazla harcamaları yatıyor.
- Yunanistan’ın nüfusu 11.7 milyon. Milli gelirleri 338 milyar dolar.
- Milli gelirlerinin yüzde 85’ini tüketiyor, yüzde 15’ini tasarruf ediyorlar.
- Kişi başı milli gelir 30 bin $ dolayında.
- Bütçelerinin (doğruluğu şüpheli) gelir tahmini (gerçekleşme rakamı değil) 108 milyar dolar, gider tahmini 145 milyar dolar. Açık anlatımıyla, 40 milyar dolar dolayında bütçe açığı var.
- Bütçe açığının milli gelire oranı yüzde 13’e yaklaşmış (Yüzde 12.7).
Türkiye’de yeni bankaların kurulmasına izin verilmiyor. Banka sahibi olmak için kurulu bir bankayı satın almak gerekiyor. Hüsnü Özyeğin, Millenium Bank’ı çok başarılı bir banka olduğu için değil, “tabelası” için satın aldı. Deneyimine dayalı olarak “tabela”yı başarılı bir banka haline getirmeye çalışacak.
Bundan 4 yıl önce doğurup büyüttüğü bebeği Finansbank’ın sattığını duyunca Hüsnü Özyeğin’i aramıştım. “Piyasa şartlarına uymak lazım. İyi müşteri buldum” diyordu.
Türkiye’de faaliyetini sürdüren yabancı sermayeli bir banka olan Millenium Bank’ı satın aldığını duyunca dün gene aradım.
“Piyasa şartlarına uymak lazım. İyi fiyatla aldım” dedi.
Hüsnü Özyeğin, “Yurtdışındaki banka sayımız arttı. Çok ülkede bankalarımız ve çok ülkede de bu bankaların şubeleri var. Finansbank satıldıktan sonra bu bankalar Türkiye ile ilişkileri başka bankalar üzerinden geliştiriyordu. Türkiye’de bir ayağımız olması gerekiyordu. Finansbank’ın satış sözleşmesiyle getirilen rekabet yasağı süresi sona erince, kendi bankamıza sahip olmaya karar verdik” diyor.
Hüsnü Özyeğin, “ABD’de ve AB’de bankalar ciddi sorunlarla karşılaşırken, banka sisteminin sağlam yapısı nedeniyle Türkiye’deki yerli ve yabancı
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, önceki gün teşviklerle ilgili olarak basına bilgi verirken bir soru üzerine, mevduat toplamada bankalara getirilebilecek sınırlamalardan söz etti. Bir bankanın toplam mevduattan alabileceği payın yüzde 10’u aşmaması için düzenleme yapılacağının işaretini verdi.
Anlaşıldığı kadar, AKP hükümeti, ABD’de Başkan Obama’nın banka ve finans sistemini yeniden düzenlemeye dönük açıklamalarından etkilenerek ABD için tartışılan tedbirlerin benzerlerini Türkiye’de uygulama hazırlığına girmiş bulunuyor..
Ancak ABD’de banka sisteminin yapısı bizimkinden farklıdır. ABD’de yarar sağlayacak tedbirler bizde zarara yol açabilir. Buna dikkat etmek gerekir.
Bizim bankalarımız “klasik bankacılık” yapmayı sürdürüyor. ABD’deki bankalar ise klasik bankacılık işlemlerinden çok sanal bankacılığa yöneldi. Olmayan varlıklar internet ortamında, bir düğmeye basılarak, bir saniyede alınıyor, satılıyor. Sanal kazançlar, kayıplar ortaya çıkıyor.
ABD’de bankalar değişime direniyor
Sanal kayıplar gizleniyor. Sanal kazançlar gerçekmişçesine bilançolara yazılıyor. Hisse değerleri sanal olarak yükseliyor (Balon yapıyor). Bu sanal kazançlara dayalı olarak yöneticiler büyük
Avrupa Birliği’ne (AB) bizden önce üye olduğu için Yunanistan bugüne kadar işi “bizden iyi götürdü”.
AB fonlarından en fazla yararlanan ülke oldu. AB’den gelen paranın bir bölümünü altyapı yatırımlarında kullandı. Büyük bölümünü çiftçisine, memuruna dağıttı. AB çeşmesinin kurumayacağını varsaydı. AB’den gelen para azalınca, harcamaları aynı çizgide sürdürmek için borçlanmak zorunda kaldı.
Milli gelirinin yüzde 3’ünü aşmaması gereken bütçe açığı milli gelirinin yüzde 13’üne, milli gelirinin yüzde 60’ını aşmaması gereken borç toplamı milli gelirinin yüzde 161’ine ulaşınca işler karıştı.
AB’nin yararı da var zararı da
Yunanistan AB üyesi olmasa idi, Yunan hükümeti, bizim bu gibi durumlarda yaptığımızı yapardı.
- Bütçe açığını kapatmak için milli parayla iç borçlanmaya giderdi. Yunanistan’da da şimdi iç-dış borç ayrımı yok. Tek bir borç var. O da euro borcu.
TEKEL işçilerinin direnişi devam ediyor. Her gün 4c tartışması yapılıyor. Direnişin etkisi ile Hükümet, şartlarında bazı düzeltmeler yaptığı 4c’de ısrarlı. TEKEL işçileri 4c’ye razı değil. Ayşe Hanım Teyzem’in kafası karıştı. Olan biteni anlamak istiyor.
- 4 c nedir?
Devlet Memurları Kanunu’nun 4’üncü maddesinde “Kamu hizmetlerinin (a) Memurlar,(b) Sözleşmeli Personel, (c) Geçici Personel ve (d) İşçiler tarafından” yürütüleceği belirtiliyor.
4’üncü maddenin c fıkrasında geçici personel’in tarifi veriliyor: “Geçici personel, bir yıldan daha az süreli veya mevsimlik hizmet olduğuna Bakanlar Kurulu’nca karar verilen görevler ve belirtilen ücret ve adet sınırları içinde sözleşme ile çalıştırılan ve işçi sayılmayan kişilerdir.”
Özelleştirmede işsiz kalacaklar hakkındaki karar nedir?
Bakanlar Kurulu, 2004 yılında özelleştirme ile işsiz kalanların ve daha sonra kalacakların 4c maddesine göre “geçici personel” olarak çalıştırılmalarını kararlaştırdı.
Şansal Büyüka ve Erman Toroğlu ikilisinin Lig TV’deki programı devam etmezse, futbol ekonomisinin “hesabı” tutmaz. Neden tutmaz? Önce özet olarak sonra da rakam vererek anlatayım. Süper Lig’de 18 kulüp var. Bunların yaşaması, yayın gelirine bağlı. Toplam gelirlerinim yüzde 80’ine yakını yayın gelirinden geliyor. Yayın gelirinin yaşaması Digitürk’ün yaşamasına ve de yayın için düzgün ödeme yapmasına bağlı. Digitürk’ün yaşaması Lig TV’nin abone sayısının ve abone ücretinin artmasına bağlı. Lig TV’nin abone sayısının ve abone ücretinin artması Şansal Büyüka Erman Toroğlu ikilisinin programlarının devamına, buna da ek olarak (başka ülkelerdeki uygulamalar örnek alınarak) oyuncularını ekrana çıkararak futbol kulüplerinin Lig TV’ye destek vermelerine bağlı.
Sistem üst üste dizilmiş su bardaklarına benziyor. En alttaki bardak çekilir ise kule çöker. Bardakların hepsi kırılır. En alttaki bardak Şansal Büyüka’nın yönetim becerisine ve de büyük ölçüde Şansal Büyüka-Erman Toroğlu’nun programlarının cazibesine dayalı olarak yaşayan, gelişen ve daha da gelişmesi beklenen (ve de gereken)
Lig TV’dir.
Yayın geliri futbolun ‘can suyu’
Futbol ekonomisini çok, hem de çok iyi izleyen Tuğrul
Kuran’ın 23’üncü suresi olan “el-mü’minun” suresinin 19’uncu ayetinde şöyle buyurulur:
“Böylece onun (yağmurun) sayesinde sizin yararınıza hurma bahçeleri ve üzüm bağları meydana getirdik. Bunlarda sizin için birçok meyveler vardır ve siz onlardan yersiniz.”
Başbakanlık Başmüşaviri Dr. Yıldırım Ramazanoğlu’na göre bu ayet ile Yaradanımız “GDO’nun (geni değiştirilmiş organizmaların) insanlık için gerekli olduğuna” işaret buyurmuş.
İstanbul Ticaret Odası’nın düzenlediği Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar Semineri’nde konuşan Başbakan Başmüşaviri Dr. Yıldırım Ramazanoğlu, GDO’yla ilgili tartışmalara İslami yaklaşımda bulunmuş.
Kuran’dan alınan ayetlerden yola çıkarak GDO’lu ürünlere karşı gelmenin doğru olmadığını ileri sürmüş. GDO’yu dünyanın kurulmasından itibaren “doğanın kendi başına yaptığı tür ıslahı işleminin modernleşmiş hali” olarak tanımlamış.
Dini politikaya alet etmeyelim
Üretici fiyatları yükselişe geçti. Üretici fiyatlarının yükselmesi tüketici fiyatlarının da beklenenin üzerinde artmasına neden oluyor.
Bu gelişmeler karşısında halkımız soruyor:
n Enflasyon yükselecek mi?
n Evet, yükselecek.
- Ne kadar yükselecek?
- Tahmin yapmak zor. Ama tüketici fiyatlarında yıllık artışın yüzde 10’un üzerine çıkması mümkündür.
- Hükümet tedbir alarak enflasyonu frenleyebilir mi?