Adana'da ağaların yerini gençler (ve de çok sayıda kadın) alıyor

10 Kasım 2007

Olayların içinden Adana, 1950'li yıllarda, İstanbul'dan sonra ülkenin en hızlı sanayileşen, zenginleşen yöresi idi. Kayserili ağalar, Mehmet ve Hacı Ömer Sabancı, Nuh Naci Yazgan, İbrahim ve Hacı Tekin, Mustafa Özgür, Nuri Has, Karaisalı ağalar Bekir ve Ahmet Sapmaz, Bosnalı Salih Bey Adana ekonomisinin kaptanlarıydı. Özel sektörün önemli sanayi kuruluşları, Bossa, Güney Sanayi, Sasa, Temsa, Adana Çimento, Çukurova Elektrik (Çeaş ), Mensa, Paktaş, Milli Mensucat Adana'da faaliyete geçti.Sonra ne olduysa Adana'daki bu parlama, saman ateşi gibi söndü. Ağalar ve ağaların çocukları Adana'yı terk etti. Kurdukları sanayi tesisleri değişik nedenlerle büyüyemedi.Bu arada Adana çok ciddi bir sosyal ve ekonomik yapı değişikliği geçirdi. Türkiye'nin en fazla göç alan ve nüfusu en fazla artan ve de işsizlik oranı en yüksek yöresi oldu. Adana'da ağaların yerini şimdilerde gençler alıyor. Gençlerin çoğu da kadın. Şimdilerde Adana'da ekonomide yeni arayışlar var. Yenilenen sosyal ve ekonomik yapıda, ağaların yerini iyi eğitim gören, kendine güvenen gençler alıyor. Gençler denilince sadece erkekler akla gelmesin... Kadınlarımız şimdi erkeklerle yarışıyor.Geçen çarşamba günü Adana'da Adana Sanayi

Yazının Devamı

Herkes doları soruyor

9 Kasım 2007

Olayların içinden Halkımızın büyük bölümünün bankada, evinde, cebinde dolar birikimi var. Üreticinin büyük bölümü ihracat yaparak ayakta duruyor. Bunlar, neredeyse döviz fiyatının yükselmesinden ümidi kesmişti. Şimdi fiyat giderek aşağıya indikçe üzülür oldu.Nasıl üzülmesinler ki? Yıl başında 1.42 YTL'den satılan dolar, dün 1.17-1.18 YTL'den işlem görüyordu. Bunun anlamı, doların yıl başına göre yüzde 17'ye yakın ucuzlaması demektir. Bunun anlamı, yıl başında 100 YTL'sini dolara bağlayanların, bugün dolardan YTL'ye geçtiklerinde ellerine sadece 83 YTL geçmesi demektir.Dolar da euro da kaybettiriyorDoların fiyatının gerilemesinden zarar görenlere, "Dolar yerine euro'ya güvenseydiniz, böyle olmazdı. Dolar euro'ya karşı değer kaybediyor..." deniliyor.İyi de bizim ülkemizde euro'ya güvenenler de zararda... Yıl başında 1.85 YTL'ye satılan euro, dün 1.72-1.73 YT'den işlem görüyordu.Euro'nun bizdeki fiyatı yıl başından bu yana yaklaşık yüzde 6.5 ucuzlamış durumda. Bunun anlamı, yıl başında 100 YTL'sini euro'ya bağlayanların, bugün euro'yu bozdurmaları halinde ellerine 93.5 YTL geçmesi demektir.Anladık... Dolar euro'ya karşı değer yitirdiği için bizde de fiyatı ucuzladı. İyi de ... euro

Yazının Devamı

İhracatçı döviz fiyatının artması için faizin inmesini bekliyor

8 Kasım 2007

Olayların içinden İhracatçılarımız dövizin ucuzluğunu sadece ve sadece "yüksek faiz"e bağlamış durumda. İhracatçılarımız inanıyor ki, (1) Dövizin bu kadar ucuzlamasının sorumlusu Merkez Bankası'dır. (2) Merkez Bankası faizi indirirse, döviz fiyatı hemen yükselir.Bu tartışmalarda, (1) Merkez Bankası'nın faiz oranını ne kadar aşağıya çekmesi halinde, döviz fiyatındaki çarpıklığın düzeleceğinden (2) Faiz indirimiyle doların fiyatının kaç YTL'ye kadar yükselmesinin doğru olacağından söz edilmiyor.İhracatçıların bu tartışmalarını "Merkez Bankası Yönetimi" üzerine almıyor. Merkez Bankası yönetimi diyor ki, "Kanunla bankaya verilen sorumluluk enflasyonu aşağıya çekmektir. Enflasyonu kontrol altında tutabilmek için faizin yüksek olması şarttır."Merkez Bankası yönetimi bu tür bir savunma içinde, yüksek faizin, döviz fiyatını ucuzlattığı gerçeğini umursamıyor. Ege İhracatçı Birlikleri Başkanlar Kurulu'nun bir toplantısında, ihracatçı birlikleri başkanlarının aşırı değerli Türk parasıyla ilgili sorunlarını dinledim. Tartışılması gereken iki nokta var : (1) Yüksek faiz uygulaması (Türkiye'nin dünyanın en yüksek faizini öder bir ülke olması) iyi bir şey midir ? (2) Yüksek faiz uygulaması ne

Yazının Devamı

Doğunun derdi başka, batının derdi başka

7 Kasım 2007

Olayların içinden Doğudan izlenimlerimi yazdım. Doğuda yaşayanlar yol, su, eğitim sorunundan söz ediyor. Batı'da yaşayanlar ise üretimdeki, istihdamdaki, ihracattaki sorunları dile getiriyor. Mustafa Türkmenoğlu Ege İhracatçı Birlikleri'nin Başkanlar Kurulu'nun başkanı. İki kuşak meyve ihracatçısı. Yaş meyve ve sebzeyi işlenmiş olarak ve markayla ihraç etmeye çalışıyor. İşlendiğinde yaş sebze ve meyvenin ihracat fiyatı yüzde 10-15 artıyor. Türkiye'den yapılan toplam ihracatın sadece yüzde 7'si işlenmiş ürün. Yaş meyve ve sebze ihracatında Rusya pazarının payı yüzde 60 dolayında. Kalanı AB pazarına gidiyor. Geçen perşembe Anadolu'nun doğusunda, Van'da idim. Pazartesi Anadolu'nun batısına, İzmir'e gittim. Bugün Anadolu'nun güneyine gidiyorum. Adana'da olacağım. Halkımız ne yapıyor, halkımızın derdi, sorunu var mı? Yoksa herkes hayatından memnun mu? Sorup öğrenmeye çalışıyorum. Bu yıl kuraklık nedeniyle yaş meyve ve sebze ihracatında yüzde 30 dolayında gerileme bekleniyor. Türkmenoğlu, yaş meyve ve sebze ihracatında dövizin tamamının ülkede kaldığına ve de istihdam etkisine dikkati çekiyor. Ucuz dövizin ihracatı giderek kısıtladığını söylüyor.Ornamar mermer sanayiinin başkanı Arslan

Yazının Devamı

6 bin metre plastik su borusu arıyorum

6 Kasım 2007

Olayların içinden Boruyu kendi bahçeme döşemeyeceğim. Bahçesaray'a göndereceğim. Böylece Bahçesaray halkının musluklarından su akacak.Van Milletvekili, Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik ve Van Valisi Özdemir Çakacak, Bahçesaray'ın genç Kaymakamı Şaban Erdoğan'ın odasında dert dinliyor. Ben de odanın köşesinde oturmuş, olan biteni izliyorum. Bahçesaraylılar su dertlerini anlatıyor. Bakan, "Yatırım programında ödenek yoksa bu yıl bir şey yapamayız" şeklinde konuşunca, Belediye Başkanı, "Hiç olmazsa 6 bin metre plastik boru bulun. Ben bu boruyu bizim insanlara döşettiririm" diyor. İşte bunun için bu sohbetten kendime vazife çıkardım. Boru peşindeyim.Bahçesaray'ın çevresi sarp ve tarım yapılamayacak dağlarla çevrili. Yılın büyük bölümü yöre karlar altında. Bu nedenle tarım yapılamıyor. Bu nedenle yöre fakir. Sayın okuyucularım, 30 cm genişliğinde 6 bin metre plastik su borusu verecek hayır sahibi, boru üreticisi bir sanayici arıyorum. Her gün TV ekranında, gazete sayfalarında firmalarının reklamını yapan büyük üreticilerimizden birinin bana yardımcı olacağına inanıyorum. Bahçesaray'ın esas adı Mukus-Muks-Müküs... Dağlardan çıkan Müküs Çayı şehrin ortasından akıyor. İleride Botan

Yazının Devamı

Gülşen Orhan'ı tanıdım

5 Kasım 2007

Olayların içinden Hani "Hayatı Roman" derler ya... İşte öyle... Gülşen Orhanın hayatı roman...Babası Naci Orhan, Bahçesaray'ın eski muhtarı, şimdilerde Belediye Başkanı. AKP döneminde kışlık ve yazlık yolları yapılmadan, yılın 8-10 ayı kar yüzünden dünyayla ilişiği kesilen bu küçük yerleşim bölgesinde 1970 yılında doğmuş. İkisi kız, dördü erkek 6 kardeşi var.Ortaokulda Gülşen Orhan sınıfındaki tek kızmış. Baba Naci Orhan, çevrenin eleştirilerine aldırmadan sadece Gülşen Orhan'ı değil diğer kız kardeşlerini de okutmuş. Üç kız da ilk ve ortaokulu Bahçesaray'da, liseyi Van'da tamamlamış. Dört erkek üniversite eğitimi de görmüş. Gülşen Orhan'ı tanıdım. Gülşen Orhan 37 yaşında, Bahçesaray'da doğan, büyüyen bir genç kadın. Bir erkek çocuk annesi. Son seçimde, Van ilinden, AKP listesinden milletvekili seçilmiş. Gülşen Orhan, liseyi bitirdikten sonra akrabası bir inşaat mühendisiyle evlenmiş. Mirhasan adında bir oğlu var. Kocasını bir trafik kazasında kaybetmiş. Bu talihsiz olaydan sonra oğlunu okutmak için Ankara'ya gitmiş. Oğlu okula devam ederken, evde oturmamak için üniversite giriş sınavlarına katılmış. A.Ü. Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi'nin arkeoloji bölümünü kazanmış. Dört yıl

Yazının Devamı

Beşiktaş meydanı gerçek meydan oluyor

4 Kasım 2007

Olayların içinden İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile Beşiktaş Belediyesi'nin birlikte 5 yıldır üzerinde çalışmalar yaptığı proje, Anıtlar Kurulu tarafından onaylandı. Beşiktaş vapur iskelesinden başlayan alan, Barbaros'un türbesi ve Barbaros heykeli ile Atatürk anıtını da içine alarak Barbaros Bulvarı'na kadar uzanacak. Trafikten arındırıldıktan sonra bütünüyle yayalara açılacak.Trafik üç ayrı noktadan tünellerle yeraltına indiriliyor. Meydana yapılacak küçük havuzlar ve oturma yerleriyle vatandaşların dinleneceği, soluk alabileceği alanlar yaratılmış olacak. Beşiktaş Belediyesi proje ile üstlendiği sorumluluk çerçevesinde, Atatürk anıtının çevresini temizledi. Bugüne kadar değişik nedenlerle (belki de zorunluluklar sonucu) meydanın üzerinde çok sayıda yapılaşmaya izin verilmişti. Bugünlerde İstanbul'da Beşiktaş'tan geçerken, Atatürk anıtının etrafına bakınız. Anıtın etrafı açıldı. Yerlere granit taşlar döşeniyor. Meydan gerçek bir meydan görünümünü almaya başladı. Atatürk anıtının etrafında 40 dükkân, 3 büfe, köprü altında 9 dükkân vardı. Meydanın bir bölümü "halk pazarı" adıyla sebze ve meyve haline dönüştürülmüştü.Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal ile yardımcısı Hasan Mani,

Yazının Devamı

Bahçesaray'da kızlar "Baba beni okula gönder" diye ağlıyor

3 Kasım 2007

Olayların içinden Neden ağladığımı yazının sonuna bırakayım da Bahçesaray'ı anlatayım.Bahçesaray'ın çok kişi görmemiştir ama, ismini duymuştur. İsmine kanarak "bahçe" ve "saray" kelimeleri yanlış anlamaya neden olmasın. Sarp ve çıplak dağlar arasına sıkışan Bahçesaray'da ne bahçe var, ne de saray! Burası 8 ay kardan kapanan yolları ve dünyayla kesilen ilişkisi nedeniyle ünlenen küçük bir yerleşim bölgesi. Yıllar boyu köy iken sonra ilçe olmuş.Belediye Başkanı Naci Orhan diyor ki, "Biz yılın 10 ayı Tanrı'ya, 2 ayı Van'a bağlı idik. AKP sayesinde şimdi bir kışlık, bir yazlık iki yolumuz var. Yazlık yolun 8 km'si de yapılırsa yol sorunumuz bitecek. Kar yüzünden aylar boyu dünyayla ilişkimiz kesilmeyecek." Bahçesaray'da, Yatılı İlköğretim Bölge Okulu'nun bahçesinde bu yıl son sınıfta olan kız öğrenciler ağladı. Ben de dayanamadın. Onlardan fazla ağladım. Milliyet'in "Baba Beni Okula Gönder" kampanyasının önemini, değerini işte o an daha iyi anladım. Bahçesaray'a Milliyet'in "Baba Beni Okula Gönder" kampanyası kapsamında işadamları Ethem ve Haydar Sancak Kardeşlerin, bu yörede yetişen ve ticaret yapan amcaları İsmail Sancak anısına yaptırdıkları kız yurdunun açılış töreni için gittik.

Yazının Devamı