Fork-lift (yükleyici iş makinesi) kullanarak haftada 600 dolar para kazanan D. Rawson, 16 kredi kartıyla bankalara 175 bin dolar borç takmış. Bankalar sıkıştırmaya başlayınca 51 yaşındaki İngiliz, ailesine "Lütfen beni affedin" diye bir mektup bırakarak intihar etmiş.Bunları İngiltere'de yayımlanan "Daily Mail" gazetesinden aktarıyorum. (18 Ocak 2006, sayfa 30). Biz kredi kartı sorununun Türkiye'ye özgü bir sorun olduğunu sanıyoruz. Halbuki kredi kartı her ülkede sorun. İki çocuk babası, 37 yaşındaki S. Levis'in 19 kredi kartı varmış. Bu kartlarla (İngiliz lirasını dolara dönüştürerek yazıyorum) 122 bin dolar borçlanmış. Her ay 9 bin dolara yakın ödeme yapması gerekiyormuş. Halbuki geliri 2.100 dolarmış. Bankalar sıkıştırmaya başlayınca kendini asmış. İngiltere 61 milyon nüfusu olan bir ülke. Kişi başı gelir 31 bin dolar dolayında.Kredi kartı sayısının 47 milyonu ve de bu kartlarla 2005 yılında yapılan harcamanın 325 milyar doları aştığı bildiriliyor.Açıklamalara göre her 5 karttan (5 kişiden değil, her 5 karttan) biri, (zamanında ödeme yapılmadığı için) sorunlu kart.İngilizler de gecikme faizinden yakınıyor. İngiliz bankalarının tüketici kredisi faizleri (yıllık) yüzde 4 ile
Londra Havaalanı'nda, ellerinde mavi lastik eldiven, ben diyeyim yirmi beş, siz deyin elli görevli dizilmiş... Türk yolcuları teker teker yakalıyorlar. Bavullarını, çantalarını didik didik ederek "" arıyorlar.Bana anlatıldığına göre, ünlü ve ödüllü halkla ilişkiler patroniçelerimizden Betül Mardin hanımefendiyi de çevirmişler. Bavulunu açmışlar, didik didik ederek tavuk aramışlar. Betül hanımefendi, gümüş saplı bastonuna dayanmış, gözlüklerinin üzerinden, bavulunu didikleyen memura dik dik bakmış... "Evladım" demiş... "Bu yaşımla, bu halimle benim bavulumda çiğ tavuk taşıyacağımdan şüpheleniyorsanız, pes doğrusu..." Memur cevaplamış. "Her Türk yolcunun çantasını, bavulunu aramaya mecburuz..." Kuş gribi, dışarıda zaten iyi olmayan imajımızı rezil etti. Gecikmeden dışarıda Türkiye'nin imajının düzeltilmesi için yoğun bir tanıtım programı uygulamaya mecburuz. İngiltere'deki TV kanallarının hepsinde saat başı tekrarlanan haberlerde Türkiye'deki kuş gribiyle ilgili bir haber var. Genelde aynı haber ve aynı görüntüler tekrarlanıyor. Sanırsınız ki her saat başı bir çocuk ölüyor.Görüntüler (maalesef bizim kameramanlarımızın kaydettiği ve yurtdışına satılan görüntüler) sadece ve sadece
Türkiye'de çok sayıda veteriner var. Üniversitelerimizin çoğunda veteriner fakültesi var.Devlet üniversitelerimizdeki 19 veteriner fakültesinin 9'u Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da. Kuş gribi bu defa Doğubayazıt'ta ortaya çıktı. O çevrede Kars ve Van üniversitelerinin veteriner fakülteleri var... Hemen yakınlardaki Erzurum, Elazığ, Diyarbakır üniversitelerinin veteriner fakülteleri var... Bugüne kadar bu fakültelerin öğretim üyelerinin kuş gribi olaylarına nasıl yaklaştıklarını, teşhis ve tedavi faaliyetlerine nasıl katkıda bulunduklarını, veteriner fakültelerinin laboratuvarlarının, araştırma birimlerinin nasıl kullanıldığını duyamadık, öğrenemedik.Göçmen kuşları izlemek, göçmen kuşların neden olabileceği hastalıklar konusunda halkı uyarmak, kuş gribi belirtisi ortaya çıkar çıkmaz, üniversite imkânlarını seferber etmek acaba neden mümkün olamadı? Kuş gribi konusu gündeme geldiğinden bu yana "bilen, bilmeyen" ahkâm kesiyor, ama bu konuda uzman olması gerekenlerin, veteriner hekimlerin sesi çıkmıyor... Acaba kuş gribi gibi önemli bir hayvan hastalığı bu fakülteleri ilgilendirmiyor mu?Eğer "bölge" ve "şehir üniversiteleri" bulundukları çevre ile bütünleşemiyor, çevreye duyarsız kalıyor
Küçük çocukları "Öcüler gelecek... Sizi ham yapıp yutacak..." diye korkuturlar ya... İşte o biçim... Doğalgaz konusunda da halkımıza devamlı korku salınıyor... "Rusya doğalgazı kesecek... İran doğalgaz musluğunu kapadı... Donacağız... Eyvah ne yapacağız?".. Önce korku... Ardından "Ekonomi Tetikçileri"nin çözüm önerileri... "Bir an önce Tuz Gölü altına doğalgaz depo tesislerini yapmak lazım..." "En iyisi bir an önce nükleer santral yatırımına başlamak..."Geçmişte olan bitenleri hatırlayınız... "Ekonomi Tetikçileri"nin böyle fırsatları değerlendirerek ve de halka korku salarak Türkiye'yi ne kadar pahalı faturalar ödemeye yönlendirdiğini hatırlayınız... Elektriksiz kalıyoruz diyerek "mobil santrallar"a yatırım yaptık. Büyük paralar ödeyerek satın alınan mobil santrallar kullanılmadan hurdaya atıldı. Elektriksizlikten sanayi duracak diyerek talebi aşan güçte doğalgaz santralı yaptık. Satılamayan elektriğin parasını devlet ödedi. Doğalgazsız kalıyoruz diyerek gereksiz bağlantılar yaptık. Kullanılmayan doğalgaza döviz ödedik. Sibirya soğukları gelirken, İran'ın Türkiye'ye doğalgaz getiren boruların musluğunu kapatması nedeniyle Türkiye'nin soğuktan donacağı söyleniyor. (1) Uzun vadeli
Aynı dönemdeki ithalat için 2003 yılında 11.5 milyar dolar, 2004 yılında 12.7 milyar dolar ödeme yapmıştık. 2004 yılının 11 ayında 6.1 milyar dolar fazla ödeme yapmamızın nedeni petrol fiyatlarındaki artış.Petrol fiyatı artınca, doğalgaz ve kömür fiyatları da artıyor.Bizim genel enerji tüketimimiz içinde petrolün ağırlığı yüzde 39, doğalgazın yüzde 19, katı yakıtların yüzde 36, hidrolik enerjinin payı yüzde 3 dolayında.Enerji üretiminde doğalgaz kullanan santralların payı yüzde 43, fuel-oil kullanan santralların payı yüzde 3 dolayında. Petrol fiyatlarındaki artış devam ediyor. Varil, 65 doların üzerine çıktı. Ocak-kasım ayları arasında, petrol, doğalgaz ve kömür için 18.7 milyar dolar döviz ödedik. Türk ekonomisi hızlı büyümediği için ve de petrol üzerindeki ağır vergi yükü nedeniyle bizde petrol tüketimi büyük ölçüde artmıyor.BP'nin rakamlarına göre, 2004 yılında petrol tüketimi yüzde 2.4 artışla 32 milyon tona ulaştı. Aynı yıl doğalgaz tüketimi yüzde 5.7, kömür tüketimi yüzde 5.2 oranında arttı.Açık anlatımıyla, bizim petrol faturamız tüketimdeki artıştan çok fiyatlardaki tırmanıştan kaynaklanıyor.Biz 2003 yılında petrolün varilini ortalama olarak 27.0 dolardan, 2004 yılında
Halk bankaları, Avrupa'da esnaf ve sanatkârı kredilendirmek için kurulmuş bankalardır. Raiffeisen (1818-1888) isminde bir Alman'ın, başka bankalardan kredi alma şansı olmayan esnaf ve sanatkârlar için başlattığı hareket sonunda Avrupa'nın hemen her ülkesinde "Raiffeisen Kooperatifleri" ve "Banque Populaire" diye adlandırılan, "halk bankaları" kurulmuştur. Bu bankalar hâlâ faaliyettedir. Bizde de, Celal Bayar'ın teşebbüsüyle 1938 yılında Halk Sandıkları ve bunların tepe kuruluşu Halk Bankası kuruldu. Halk Bankası esnafa yüzde 20 faizle kredi veriyor. Esnafın kendi kooperatifi buna 8 puan masraf payı ekliyor. Krediyi esnafa yüzde 28 faizle intikal ettiriyor. Kooperatiflerin esnaftan aldıkları paraların nereye, nasıl harcandığı bilinemiyor. 1950'li yıllarda gene Celal Bayar, esnaf ve sanatkârlara kredi temininde yardımcı olmak için (Raiffeisen Kooperatifleri örneğiyle) Esnaf Kefalet Kooperatifleri hareketini başlattı.Zamanla bu kooperatifler etkinliğini kaybetti. Esnaf ve sanatkârlara yardımcı olacak yerde, yük olmaya, her kredi işleminden komisyon toplamaya başladı.Halk Bankası'nın kullandırdığı nakit krediler toplamı 5.2 milyar YTL'ye ulaştı. Esnaf Kefalet Kooperatifleri
Zaten onun için de bugüne kadar her "babayiğit" ülke bu uçaktan satın alamadı. İnternet sitesini açtım. AWACS diye bilinen bu özel uçaklardan bugüne kadar ABD 33 adet, NATO 17 adet, İngiltere 7 adet, Fransa 4 adet, Suudi Arabistan 5 adet satın alabilmiş. Biz 4 adet AWACS uçağı ile, özel uçak siparişi verebilen 5'inci ülke oluyoruz. Türk ordusu için sipariş edilen 4 adet AWACS "erken uyarı ve havadan kontrol uçağı"nın yapımına başlandı. İlk uçak yakında gelecek. Paraları hazırlayalım. Çünkü bu uçaklar için 1.5 milyar dolar ödeyeceğiz. Ama iş bu kadarla bitmiyor. Uçaklar, 24 saat havada uçarak, 320 km çevrede düşman uçağı var mı, düşman gemisi var mı diyerek radarlarını çalıştıracakları için devamlı benzin harcayacak. Devamlı yedek parça ihtiyaçları ve bakım masrafları olacak... Açık anlatımıyla pahalı bir iş... Milliyet Ekonomi'nin eski sayfalarını karıştırdım. Ankara'dan Barkın Şık'ın şu haberi gazetede yer almış: "Başbakan Erdoğan, AWACS'lara imza attı. Savunma Müsteşarlığı'nın brifinginde tatmin olmadığı için 1.3 milyar dolarlık alıma onay veremeyen Başbakan'ı Orgeneral Asparuk ikna etti. Amerikan Boeing firmasından alınacak AWACS uçakları için şimdilik 1.5 milyar dolar
Bizim dış ticaret istatistiklerimiz, "eyalet" bazında değil, "ülke" genelinde. Ülke genelinde ise biz Çin'den yaklaşık 6.5 milyar dolarlık mal alıyoruz, yaklaşık yarım milyar dolarlık mal satabiliyoruz.Yunnan eyaletinde yakaladığımız başarıyı, diğer eyaletlerde de yakalamamız mümkün. Kısa vadede zor ama, orta vadede Çin gibi kalabalık ve alım gücü giderek yükselen ülkeye Türk sanayicisinin satabileceği çok ürün var. Çin'de işyeri açarak, Türk sanayi ürünlerini satmaya çalışan Zafer Karadağ'dan mektup aldım. Diyor ki, "Çin'in 28 eyaletinden biri olan Yunnan'ın başşehri Kunming'deki bir toplantıda Ticaret Odası Başkanı'nın yakınmalarına önce inanamadım. Herhalde tercüme hatası var dedim. Ama doğru olduğunu anlayınca da çok sevindim. Başkan, Yunnan eyaletinin Türkiye'den ithalat harcamalarının, Türkiye'ye ihracatının çok üzerinde olduğunu söylüyor. "Türkiye'ye en az aldığımız mal kadar mal satmaya çalışmalıyız" diyordu. Çin yeni uyanıyor. Çin'de KOBİ'ler üretime yeni giriyor. Türk KOBİ'leri bu aşamada Çin KOBİ'leriyle ortaklık kurarlarsa, çok kısa sürede büyüyecek, devleşecek şirketlerde pay sahibi olacaklardır. Bunlar hayal değil. Türkiye'de oturarak "Çin bir dev... gelip bizi