Tüketicinin borcunu ödeyebilmesi gelir artışına bağlı

16 Ocak 2006

Tüketicilerimiz bu borcun önce faizini, sonra anaparasını ödeyecek.Tüketici kredisi kullananlar varlıktan değil, ihtiyaçları olduğu için borçlanıyor.Tüketici kredisi kullananlar orta ve daha çok alt gelir grubundakiler.Tüketici kredisi kullanırken, gelecekte gelirlerinin artacağını varsayıyorlar. Gelirleri artacak ki, faizi ve anaparayı ödeyebilsinler. Gelir artışı olmaz ise faiz ve anapara ödemenin yolu, ya zaten kısıtlı olan tüketimi daha da kısmak ya da elde avuçta satabilecek bir şey var ise onları nakde çevirmek.Tüketici kredilerindeki artış (çok ilginçtir ki) bankaları korkutmuyor. Bankaların cesareti, tüketiciyi de giderek daha fazla borçlanmaya itiyor. Tüketicilerimiz 2006 yılına 45.5 milyar YTL (yaklaşık 34 milyar ABD doları) kredi borcuyla girdi. Sadece bankalar mı? Üreticiler, pazarlayıcılar, tüketici kredisi ve kart limiti dolanlara taksitle mal satmakta bankalardan da ileri bir cesaret içinde...Yatak çarşafında, evde kullanılan gaz kombisinde 36 ay (3 yıl) vadeyle taksitli satışa ne demeli? Olayın iki yanı var... Tüketicinin geliri o kadar düşük ki, yatak çarşafını peşin parayla hiç alamıyor. Üç beş taksit imkânı da yetmiyor. Öte yanda üretici ve satıcı tüketicinin

Yazının Devamı

Ankara Ankara Güzel Ankara

15 Ocak 2006

(1) Başbakanlık'a 10 yeni Mercedes binek otomobili alındı!.. Bülent Aydemir'in haberine göre, "Başbakanlık tarafından tahsis edilen zırhlı Mercedes aracının sık sık arızalanması nedeniyle üzüntü yaşayan Bülent Ecevit, sonunda yeni makam aracına kavuşmuş." Başbakanlık'a 10 yeni Mercedes otomobil satın alınmış. Bunlardan 2006 model S 350 tipi Mercedes Bülent Ecevit'e, bir benzeri Sağlık Bakanı Recep Akdağ'a tahsis edilmiş. Orman Bakanı Osman Pepe'nin ise daha büyük tip, 2006 model S 500 tipi Mercedes'i olmuş.Büyük Türk büyüklerinin Mercedes binmesinden halk gurur duyuyor. Mercedes'ler her yıl yenilenmelidir. Türk büyükleri Mercedes'in en pahalısına binmelidir. Devamlı kötü şeyler mi yazacağız?.. Arada bir, iyi şeylerden de söz etmek gerekmez mi? Bu hafta sonu sayın okuyucularıma Ankara'dan "güzel haberler" sunmak istiyorum. (Mafya liderleri, soyguncular Mercedes'e biniyor da, büyük Türk büyükleri neden binmesin? Ancak merak bu ya? Acaba başka ülkelerin sivil ve askeri büyükleri de bizdeki gibi "manda kasa" Mercedes'lerden başka araca binmiyor mu?)(2) Başbakanlık korumalarına bayramlıkları dağıtıldı!..Mustafa Mutlu'nun yazısından öğreniyoruz ki, Başbakanlık'taki 580 yakın korumaya bu

Yazının Devamı

Ayşe Hanım el öpenlerine mendil veremedi

14 Ocak 2006

Bayram öncesi takıldım, "Ayşe Hanım Teyzeciğim, mendilimi hazırla. Bayramın ilk günü el öpmeye size geleceğim" dedim. Ciddileşti. "Kusura bakma, bu bayram mendil yok. O kadar pahalı hale geldi ki, mendil almamaya karar verdim... Enflasyon düştü diyorlar... Enflasyon düşüyor da, mendil nasıl pahalanıyor? Benim aklım ermiyor" dedi.Bayramda elini öpmeye gittiğimde, "Anlat bakalım, enflasyon düşerken pahalılık nasıl artıyor?" deyince anlattım. Ayşe Hanım Teyzem her bayram elini öpmeye gelenlere mendil hediye ederdi. Küçükler için ise (eski İstanbul âdetini sürdürür) mendilin içine şeker parası koyarak beş on kuruş sıkıştırırdı. Bir süredir mendil içine para koyma âdetini terk etti. Mendiller küçüldü. Enflasyon (en basit anlatımıyla) fiyatların artması, para değerinin düşmesidir. Halkımızı etkileyen enflasyon (fiyat artışları) genelde tüketici fiyatları endeksinin yıllık ortalama artış oranıyla izleniyor.Bu orana göre tüketiciyi etkileyen enflasyon (yıllık ortalama) 2002 yılında yüzde 50.1 idi. 2003 ve 2004 yıllarında sırasıyla yüzde 25.6 ve yüzde 11.1 oldu. Bu yılın ortalaması yüzde 8.1 olarak gerçekleşti.Demek ki enflasyon düşüyor. Fakat enflasyonun düşmesi fiyatların ucuzlaması

Yazının Devamı

Tavuk kümeslerine veda

13 Ocak 2006

Bahçeli evi olan ve bahçesindeki kümesinde tavuk yetiştiren arkadaşlarını kıskançlıkla değil ama, imrenerek izledim.Haberler doğru ise, kuş gribi nedeniyle bundan böyle kümeste tavuk beslemek yasaklanacakmış. Eğer kümesim olmayacak, üç beş tavuk beslemeyeceksem, bu yaştan sonra bahçeli evi ben ne yapayım?Kuş gribi sadece benim hayallerimi yıkmadı, kümesi olan, tavuk besleyen ve de imrenerek izlediğim arkadaşlarımı da üzdü. Benim tavuk sevgimi bilen arkadaşlarım arıyor. "Ne yapalım? Tavukları keselim mi?" diye soruyor.Bizim Anadolu insanı için "kümes" sahibi olmak, "tavuk beslemek" ayrı bir yaşam biçimidir. Hayatın renkli bir yanıdır. Bu yaşıma kadar, küçük bir bahçe içinde, tek katlı bir ev hayaliyle yaşadım. Bahçemde küçük bir kümesim olacak, kümeste üç beş tavuk yetiştirecektim. Ev ekonomisine katkısı olan bir uğraşıdır. Çocuklar hayvan sevgisini, "civciv" ile öğrenir. Civcivin tavuk olmasını, yumurtlamasını ilgiyle izler. Aileler kümesteki tavukların yumurtalarıyla, etleriyle beslenir...Gerçekçi olalım... Kırsal alanda yaşayan alt gelir grubundaki aileler kümes yapacak imkâna bile sahip olmadıklarından onların kanatlı hayvanları, "ihmalden değil, mecburiyetten" sokakta, arsada,

Yazının Devamı

Kabahat kuşlarda değil, bizde...

12 Ocak 2006

Devlet İstatistik Enstitüsü'nün rakamlarına göre, toplam nüfusun yüzde 20'sinin (yaklaşık 14.5 milyon vatandaşımızın) günlük geliri 1 ABD dolarının altında.Devlet İstatistik Enstitüsü'nün rakamlarına göre, halkımızın ortalama eğitim süresi 5.97 yıl.Devlet İstatistik Enstitüsü'nün rakamlarına göre devlet harcamalarının yüzde 10.30'u eğitime, yüzde 9.09'u sağlığa ayrılabiliyor.Devlet İstatistik Enstitüsü'nün rakamlarına göre, kentsel nüfus toplam nüfusun yüzde 59.2'si. Nüfusun yüzde 40.8'i kırsal kesimde yaşıyor.Devlet İstatistik Enstitüsü'nün rakamlarına göre, köyler boşalıyor, şehirlere hızlı göç var. 1990-2000 yılları arası şehir nüfusu yüzde 32.6 oranında arttı. 1-Fakirlik, 2-Cehalet, 3-Yaşam biçimimiz bu çizgide kaldıkça, biz kuş gribi nedeniyle daha çok acı çekeriz. Bu tabloda kırsal kesimdeki fakirlik, cehalet ve yaşam biçiminde iyileşmeye dönük bir değişim yok. Değişim, kırsal kesimdekilerin kente göçü şeklinde oluyor. Kırsal kesimdeki fakirlik, cehalet ve yaşam biçimi kente taşınıyor.Kırsal kesimden kente göç edenler, kent yaşamına uyma yerine, kır yaşamını kentte sürdürme savaşında başarı sağlıyor.Onun için İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Adana gibi büyük kentlerin

Yazının Devamı

Kimine kavun, kimine kelek

11 Ocak 2006

Üst gelir grubunun alışveriş ettiği Akmerkez canlı idi. Ünlü bir giyim firması yüzde 50 tenzilat ile satışa başlamış. Bir pantolon almak için dükkâna girdim. Satış elemanı, "Kalabalık, kuru kalabalık. Gezmeye gelen var. Satın alan yok" dedi. Bir başka dükkânda beni uyardılar. "Hocam, Akmerkez'de kiminle konuşsanız, satış yok. Dükkân kirasını çıkaramıyoruz, diye yakınır. Ama boşalan dükkânları kiralamak için sırada yüz kişi bekler. Bu işe akıl ermez" dediler. Bayram öncesi İstanbul'un ünlü alışveriş bölgesi Mahmutpaşa'da alışılmış bayram canlılığı yoktu. Orta ve alt gelir grubunun alışveriş yaptığı Hürriyet Çarşısı ve Havuzlu Han'da esnafla konuştum. "İşler çok kötü" diye yakındılar. Mahmutpaşa esnafından dostum Kürkçü Mustafa'ya "Durum nedir?" diye sual eyledim. Cevabı ilginç idi: "Abi, bizim buranın esnafı benimle konuşurken de, işler çok kötü, diyor. Bir de bakıyorum otomobillerini yenilemişler. Yepyeni gıcır gıcır Mercedes ile evlerine dönüyorlar." Bayram öncesi yolları boş görünce, bir dostuma, "İnsanlar, parasızlık ve de kuş gribinin moralleri bozması nedeniyle sokaklara çıkmaz olmuş. Evlerine kapanmış" diyecek oldum. Gülerek cevapladı: "Atatürk Havalimanı ile Sabiha Gökçen

Yazının Devamı

İnsanın hayırlısı insana hayrı dokunandır

10 Ocak 2006

Ankara Hıfzıssıhha Enstitüsü, şu anda ülkenin en önemli kamu kuruluşu. Enstitü müdürünün hacca gitmek işim işini bıraktığı günlerde, Doğubayazıt'ta hasta tavukları keserek yiyen Koçyiğit ailesinin 4 çocuğu "Kuş gribi şüphesi" ile Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma Hastanesi'ne yatırıldı. Araştırma Hastanesi Başhekimi çocukların boğazlarından alınan sürüntü örneklerini Hıfzıssıhha Enstitüsü'ne gönderdi. Çünkü üniversitenin Araştırma Hastanesi'nin bile sahip olmadığı tanım teknolojisi ve bilgisi sadece bu enstitüde var. Tanı geciktiği için, Sağlık Bakanı bile, bir süre "Kuş gribi diye bir şey yok... Çocuklar zatürre olmuş" dedi... Ankara'daki Hıfzıssıhha Enstitüsü'nün müdürü, kuş gribi salgınından çocuklarımız ölürken, "Allah'ı memnun edeceğini sanarak, hacca gitmek için görev yerinden ayrıldı. Sonra da istifa etti". İşte hacca gitmek için işini bırakan müdürün yönettiği Hıfzıssıhha Enstitüsü bu kadar önemli bir kamu kuruluşu... İşte bu tür kuruluşların başına böyle yöneticiler atanıyor. İşte bu kuruluşların başına atanan yöneticiler halkın sağlığını ilgilendiren konularda böyle davranış içinde olabiliyor.Sayın okuyucularım, Peygamber Efendimize sormuşlar: "İnsanın

Yazının Devamı

Kurban kesiminde dikkatli olalım

9 Ocak 2006

Kurban Bayramı ekonomiye hareket getirir. (1) Hayvancılık sektörüne, (2) Ticaret sektörüne "bereket" getirir.Kurbanlık hayvan talebi, tüm hayvancılık sektörü için ve de özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki hayvan yetiştiricileri için büyük önem taşır. Hayvan yetiştiricileri bütün yıl Kurban Bayramı'nı bekler. Kurban Bayramı'nda iyi satış yapabilme ümidiyle yaşar.Günümüzde "bayramlık" giyim eşyası alımı alışkanlığında gevşeme var. Eskiden bayramlar ailelerin, giyim eşyası alımı için bir vesile teşkil ederdi. Hatta evlerin mobilyaları, perdeleri bile yenilenecek ise bayram öncesi yenilenirdi. Bayram süresince misafirlere ikram için alımlar yapılırdı.Eski yoğunlukta alışveriş olmasa da bu alışkanlık devam ediyor. Kurban Bayramı hem dini bakımdan önemlidir, hem de ekonomik bakımdan önemlidir. Ama eskiden olmayan bir ekonomik hareket ortaya çıktı: Bayramlar turizm sektöründe canlanmaya neden oluyor. Ulaştırma kesimi, oteller, seyahat acenteleri bayram dönemlerinde "iş yapıyor".Günümüzde hayvan sevgisi, çevre duyarlılığı nedeniyle insanlar "kurban" konusunda farklı değerlemeler yapıyor ise de, bu ülkede yaşayanların büyük çoğunluğu Müslüman... İslam dininde de "kurban" âdeti, âdetin

Yazının Devamı