Önce şu gerçeği bilelim. Vergiler yüksek olduğu için Türkiye'ye kaçak akaryakıt girişi var. Akaryakıt kaçakçılığının boyutu giderek artıyor. Sonra şunu da bilelim. Kamyon ve otobüslerin depolarını büyüterek Doğu ve Güneydoğu sınır kapılarından yurda soktukları (ki bu tür trafiğe sınır ticareti çerçevesinde izin veriliyor) akaryakıt miktarı, gemiyle kaçak olarak yurda sokulan akaryakıt yanında "pire" kalır. Akaryakıt kaçakçılığı günümüzde "gemi" ile yapılıyor.PETDER'in kaçak akaryakıt raporundan sayın okuyucularıma gemiyle yurda nasıl kaçak akaryakıt sokulduğunu özetleyeyim:(1) Çift liman yöntemi: Aliağa'daki Tüpraş rafinerisinden gemiye faturalı akaryakıt yükleniyor. Gemi akaryakıtı Antalya'ya boşaltıyor. Sonra denize açılarak bir başka gemiden kaçak akaryakıt alıyor. Bu kaçak akaryakıtı da Aliağa'dan getirilen Tüpraş petrolü imişçesine Mersin'e boşaltıyor. Başbakanımız AKP grup toplantısında Güneydoğu izlenimlerini anlatırken, "Uçaktan yere baktım. Sınır boyu kamyon trafiğini gördüm. Yükleri yoktu. Sanırım bunlar akaryakıt kaçakçılığı yapıyordu" demiş ve de kaçakçılığın önlenmesi için tedbir alınmasını istemiş. (2) Eksik beyan yöntemi: Yurtdışından gemiyle getirilen akaryakıtın
Toplam (net) kredilerde bireysel krediler ile kredi kartlarının payı yüzde 14,6 iken, yüzde 19,6 oldu. Açık anlatımıyla, bankaların kullandırdığı her 100 YTL kredinin 19,6 YTL'si bireysel kredi.Geçen yıl bankaların bireysel konut kredileri 3,0 milyar YTL idi. Bir yılda yüzde 189 oranında arttı, 8,9 milyar YTL'ye ulaştı. Bankaların ve özel finans kuruluşlarının toplam kredilerinde bireysel konut kredilerinin payı yüzde 7'ye yükseldi.Bankalar konut ve inşaat için, bireysel kredi dışında, inşaat sektöründeki firmalara da kredi kullandırıyor. Geçen eylülden bu yana bankaların inşaat sektörüne kullandırdıkları (net) krediler yüzde 34 artarak 6,3 milyar YTL'ye ulaştı. Geçen eylül ayından bu eylül ayına banka ve özel finans kuruluşlarının toplam (net) kredileri 87 milyar YTL'den (yüzde 44 oranında artarak) 126 milyar YTL'ye yükseldi. Dikkati çeken şu: Bankaların ferdi konut kredilerinin toplamı, tüm inşaat sektörüne (konut yapanlara, yol yapanlara, kamu ihalesine, yurtdışı ihalelere katılanların toplamına) kullandırdıkları kredilerden daha yüksek.Bankalarımız ve özel finans kuruluşlarımız eskiden beri inşaat sektörünü kredilendirmekten çekinir. Bu sektörü riskli bulur. Fakat ferdi kredi
Her şey Başbakan'ın 18 Ocak 2005 tarihinde Ankara'da yapılan bir toplantıda "çiftçinin kullandığı gübre ve mazot fiyatlarında indirim yapılacağı"nı söylemesiyle başladı. Bu açıklamanın ardından hükümetten ses çıkmayınca Ziraat Odaları Birliği, 'Ne yapacaksanız yapın' diyerek hükümeti sıkıştırdı. 6 Temmuz 2005'te Resmi Gazete'de "Mazot için çiftçiye destekleme yapılması kararı" yayımlandı. Buna göre, 2004'te "Çiftçi Kayıt Sistemi"ne tapusunu kaydettirenlere, ürününü beyan ettirenlere, (1) Kaydettirdikleri tapuda gösterilen arazinin dönümüne, (2) Kaydettikleri ürün cinsine göre, mazot desteği adıyla ödeme yapılması öngörülüyordu. Hükümet eylül ve ekim aylarında, çiftçiye mazot ve gübre desteği olarak 683 milyon YTL ödedi. Hükümet için bu kaynağı bulmak önemli bir iş. Ama geliniz görünüz ki, çiftçi, (1) Desteğin şeklinden, (2) Desteğin miktarından memnun değil. Kararda, değişik ürün cinslerinde bir dönüm için ne kadar mazot kullanıldığı için ortalama bir rakam veriliyor, sonra da kullanılan mazotun her bir litresi için çiftçiye 30 Ykr ödeme yapılacağı belirtiliyordu. Örneğin sebze üretiminde dönüm başına 5 litre mazot tüketildiği varsayımıyla, sebze üreticisine dönüm başına (5
Devlet Planlama Teşkilatı'nın tahminine göre mısır talebimiz 3.3 milyon ton. Mısır genelde hayvan yemi olarak kullanılıyor. Her yıl 400 bin ton mısırı da nişasta fabrikaları işleyerek "şeker şurubu" üretiyor. Bu talebe karşılık bizim yıllık mısır üretimimiz 2.0 milyon ton dolayında idi. İşte bu nedenle de yurtdışından dövizle mısır satın alıyorduk.2003'te 1.8 milyon ton mısır ithal ettik. İç üretim yetersiz olduğu için, hem mısır üretenleri desteklemek, hem de daha fazla üretimi teşvik etmek arayışında, 2004'te Toprak Mahsulleri Ofisi kilosu 33.2 Krş'tan mısır satın aldı. Devlet de mısır üreticisine kilo başına 2.5 Krş prim ödedi. Ofis 472 bin ton mısır topladı. Fiyat yüksek olduğundan mısırın 200 bin tonu depolarda kaldı. Çiftçi mısır ekmiyordu. Yurtdışından mısır satın alıyorduk. Buna üzülüyorduk. Bu yıl çiftçi dağa taşa mısır ekti. Mısırı satın alan yok. Şimdi de ona üzülüyoruz. Yanlış fiyat politikası nedeniyle pamuktan, şekerpancarından, ayçiçeğinden zarar eden çiftçi bu üretim döneminde sulak veya sulanabilir ne kadar arazi var ise mısır ekti.Böylece 2005'te mısır üretimi 4.0 milyon tona çıktı. Depolarında geçen yılın ürünü 200 bin ton mısır olan Ofis bu yıl mısırın
Şimdilerde Eskişehir OSB'de 270 sanayi tesisi var. Bunların 72'si metal eşya, 27'si makine imalatı, 38'i kimya ve kauçuk, 29'u orman ürünleri ve mobilya, 24'ü gıda, 23'ü tekstil ve giyim, 12'si tarım alet ve makineleri sektöründe üretim yapıyor.İnşa halinde 50, proje halinde 30 sanayi tesisi (fabrika) var. Eskişehir OSB'sinin iki önemli özelliği var. (1) Bölge içindeki Doğalgaz Elektrik Santralı tüm tesislere kesintisiz elektrik enerjisi ve buhar veriyor. (2) Bölgenin kuzeyinde kurulan 2 milyon metrekarelik "Bilim Parkı" ise ileri teknolojinin geliştirilmesi ve bölgede ileri teknolojiye dayalı üretimin yayılması amacını güdüyor. Eskişehir Sanayi Odası, ülkede "Organize Sanayi Bölgesi (OSB)" kuruluşunda öncü sanayi odasıdır. 1969 yılında çalışmalar başladı. 1973 yılında sanayi bölgesindeki ilk yatırımlar başladı. Anadolu'da sanayileşen şehirler sıralanırken Gaziantep, Kayseri, Konya, Denizli gibi iller arasında Eskişehir'in adı unutulur. Bunun nedeni büyük sanayi tesislerinin çoğunun Eskişehir'e başka şehirlerden gelerek yatırım yapan gruplarına ait olmasıdır.Eskiden Eskişehir denilince üç Eskişehirli aile (Kılıcoğulları, Kanatlılar, Zeytinoğulları) gündeme gelirdi. Kamuya ait
Şehir, "Eskişehir'e özgü" yepyeni bir yapıya kavuşmuş. Ortasından geçen "Porsuk Çayı" "açık bir kanalizasyon" gibi idi. Şimdi, yatağı betonlanmış. Kıyıları düzenlenmiş, yeşillendirilmiş. Şehrin içinden geçen 12 km "çay boyu" mesire yeri haline getirilmiş. Belli bölümlerinde motor taksiler çalışıyor. Porsuk üzerindeki köprüler demir parmaklıkları, lamba direkleri, heykeller ile benzeri Batı şehirlerinde bile az görülen güzellikte. 16 km raylı taşıma (tramvay) sistemi kurulmuş. İşliyor. Raylı taşıma sistemi seçiminde akıllı davranılmış. Ray açıklığı dar (1 metre) tutulmuş. Tramvay vagonları hem dar, hem kısa mesafede dönüş imkânı olan vagonlar. Bunun için raylı sistem diğer araç ve yolcu trafiğini aksatmıyor. Raylı sistemden günde 80 bin kişi yararlanıyor.Ana caddeler geniş, bakımlı, yeşillendirilmiş. Trotuvarlar baskılı asfalt. Şehir caddelerini 70 heykel süslüyor. Kaldırımlara, yol kenarlarına araç park edilmiyor.Belediye, "Eski Odunpazarı" bölgesindeki Eskişehir evlerini "yeniliyor". 27 ev yenilenmiş. 100 ev yenilenmek için sırada. Böylece Eskişehir'in tarihi yapısı ortaya çıkıyor. "Muttalip Mezarlığı" denilen şehrin içindeki çok geniş alan "Büyük Park" olarak düzenlenmiş. Şehrin
Zeytinoğlu Eğitim, Bilim ve Kültür Vakfı'nın 1995 yılında başlattığı festival etkinlikleri her yıl ekim ayında dünyanın her köşesinden gelen sanatçıların Eskişehirlilerle buluşmasını sağlıyor.Her yıl ekim ayının sonunda tekrarlanan festival için Eskişehir'e yerli yabancı ortalama 300 sanatçı geliyor. Festival etkinliklerini bilet satın alarak her yıl ortalama 10-15 bin Eskişehirli izliyor.Festival programlarında klasik müzik, caz, blues, rock müziği yanında klasik Türk müziği ve halk müziğine de yer veriliyor. Tiyatro, bale, sinema gösterileri yanında sergiler açılıyor. Konferanslar düzenleniyor.Festival komitesi başkanı Zeynep Zeytinoğlu, "bilim, sanat ve kültür şehri" olma yolunda gelişme içinde olan Eskişehir için festivalin büyük önem taşıdığını söylüyor. Eskişehir'deyim. Eskişehir'e 11'inci Uluslararası Müzik ve Tiyatro Festivali'ni izlemek için geldim. Eskişehir festivallerini 2001 yılından bu yana Eskişehir Büyükşehir Belediyesi'nin kurduğu Eskişehir Kentsel Gelişim Vakfı düzenliyor. Anadolu ve Osmangazi üniversiteleri, valilik ve Zeytinoğlu Vakfı festival etkinliklerine destek veriyor.Festivalin klasik Batı müziği ve klasik Türk müziği programlarının sorumlusu Prof. Filiz
Goodyear'ın sözcüsü Nedret Türkkuşu'nun açıklamalarına göre, Türkiye'de üretim yapmak yabancı sermayeli kuruluş için artık cazibesini kaybetmiş.Hatırlayınız, bir zamanlar dünyanın ünlü firmalarından Philips'in Türkiye'de fabrikaları vardı. TV, radyo, tıraş makinesi, ütü, buzdolabı, çamaşır makinesi üretirdi. Philips, fabrikalarını teker teker kapattı. Şimdilerde Philips ürünlerinin tamamı yurtdışından geliyor.Hatırlayınız, bir zamanlar Türkiye'de General Electric firmasının ampul fabrikası vardı. Bu fabrika Vehbi Koç sayesinde Türkiye'de Amerikalıların yaptığı ilk sermaye yatırımı idi. O fabrika da kapandı. Şimdilerde General Electric ampullerini ithal ediyoruz. 1963 yılında Türkiye'ye yabancı sermaye getiren, fabrika kuran, fabrikasında 1400 işçi çalıştırarak tekerlek lastiği üreten, ürettiği lastiğin yüzde 70'ini ihraç eden Goodyear firması, Türkiye'deki üretimini kısmaya ve de Türk piyasası için başka ülkelerdeki fabrikalardan lastik ithal etmeye karar vermiş. Goodyear bundan sonraki yatırımlarını başka ülkelere kaydıracakmış. Hatırlayınız, bir zamanlar Opel'in İzmir'de bir otomobil fabrikası vardı. Yakın zamanda kapandı. Eskiden İzmir'de üretilen modelleri şimdilerde ithal