Milli gelirin yüzde 79'unu tüketeceğiz. Yüzde 21'i ile sabit sermaye yatırımı (fabrika, yol, ev, apartman) yapacağız. (Dış kaynak kadar da stok oluşacak).Bu, ekonominin genel görünümüdür. Nüfusumuz bir yılda yüzde 1.2 artarken ekonomi yüzde 5 dolayında büyüyünce, kişi başına ortalama yüzde 3.5 gelir artışı olacak demektir. Artan gelir insanlarımız arasında eşit dağılmadığından bazılarının geliri daha çok artacak, bazılarınınki azalacaktır... Bir yıl içinde üretilen mal ve hizmetlerin parasal (katma) değeri ülkenin milli gelirini oluşturur. 2005 yılında 485 milyar YTL olan milli gelirimizin (GSMH) önümüzdeki yıl yüzde 5 oranında büyüyerek 539 milyar YTL'ye ulaşacağı tahmin ediliyor. Dışarıdan 38 milyar YTL dolayında kaynak bulacağımız ve gelecek yılın toplam kaynağının böylece 577 milyar YTL'ye ulaşacağı varsayılıyor. Ülkenin daha hızlı büyümesi, daha çok yatırım yapmaya, daha çok üretmeye bağlıdır. Milli gelirden ve dış kaynaktan yatırıma ayrılacak pay büyüme hızını belirler. Biz genelde gelirimizin yüzde 80'ini yıl içinde tüketiyor. Yatırıma genelde yüzde 20 dolayında kaynak ayırabiliyoruz.Milli gelirin yüzde 20'inin yatırıma yönlendirilmesi ile sağlanacak büyüme ise yüzde 5
Sektör bir yılda yüzde 23 büyümüş.Krediler son bir yılda yüzde 40 yükselerek 130 milyar YTL'ye yükselmiş.Vergi öncesi kârları bir yıl önceye göre yüzde 40 artmış. Banka sisteminin güçlenmesi, büyümesi ekonomi için önemlidir. Çünkü banka sistemi yatırımı, üretimi kredilendirir.Acaba güçlenen, büyüyen, kârlılığı artan banka sistemimiz ekonomimizi nasıl kredilendiriyor? Hangi yatırıma, hangi üretime ne kadar kredi veriyor? Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu bankalarımızın yurtdışındaki şubeleri ile yurtiçindeki şubelerinin ağustos ayı sonundaki durumlarını gösteren rakamlar yayımladı. Bu rakamlara göre, bankalarımızın durumu iyi, hem de çok iyi. Önce banka sistemimizin nereden kaynak bulduğunu, kredileme gücünün ne olduğunu görelim. Ağustos ayı sonu itibariyle bankalarımızdaki toplam mevduat 215 milyar YTL.Bankalarımız yurtdışından 44 milyar YTL borçlanmış. Repo işlemlerinden 14 milyar YTL, fonlardan 5 milyar YTL kaynak sağlamış.17 milyar YTL'si ödenmiş sermaye olmak üzere 49 milyar YTL özkaynakları var. Acaba bankalarımız bu kaynaklardan toplanan parayı ne yapmış? 130 milyar YTL'yi ekonomiye kredi olarak enjekte etmiş.137 milyar YTL'yi Hazine'nin "yağlı-ballı" tahvillerine ve
Önceleri 3 paraya satılamayan KİT'ler, özel sektöre ait fabrikalar nasıl oluyor da 5 paraya alıcı buluyor? Yabancı ve yerli sermaye grupları nasıl oluyor da fiyat artırma yarışına giriyor? Enflasyon düşerken, nasıl oluyor da, yeni yapılacak veya yapılan konutların fiyatları nasıl oluyor da durduğu yerde 3 paradan 5 paraya tırmanıyor? ABD yüzünden tırmanıyor...Uzun hikâyeyi, özetleyerek anlatayım.Efendim, ABD ekonomisinin cari açığı 800 milyar dolara ulaştı. Cari açık, ABD'nin döviz gideri ile geliri arasındaki açık... Bu açık ABD'yi üzmüyor. Çünkü ABD bol bol dolar basarak açığın olumsuz etkisini kendi için yok ediyor ama, açık dünya ekonomisini vuruyor. Birisi çıksa da, "Türkiye'de özelleştirilen KİT'lerin, özel sektörün satışa çıkardığı fabrikaların, eski ve yeni konutların, arsaların fiyatlarının artmasının, fiyatların 'balon yapmasının' ardında ABD parmağı var" dese... İnanmak zor olur ama... Gerçek bu. Çünkü ABD'nin cari açığı dünyada "likitide bolluğu" yaratıyor. ABD'nin cari açığı doların değer kaybına neden oluyor. Dünyada dolar bol, ama değer kaybediyor. Bu tablo dünyada paradan kaçışa neden oluyor.Paradan kaçış, elinde para olanların bu paralarını bir varlığa bağlama
Erzurum, bir zamanlar hayvancılık merkezi idi. Neden Erzurum hayvancılık merkezi idi? Çünkü bölgenin iklimi, bitki yapısı hayvancılığa imkân veriyor. İklimi ve bitki yapısı nedeniyle topraklar başka şekilde değerlendirilemiyor.Türkiye'de ekonomik boyutta besi ve süt hayvancılığının başarılı örneği olan "Koç-Ata-Sancak İşletmeleri"nin Yönetim Kurulu Başkanı Ethem Sancak, Doğu kökenli bir müteşebbisimiz. Erzurumlular ve diğer Doğu kökenli işadamları ondan Erzurum için de bir hayvancılık projesi geliştirmesini ve gerçekleştirmesini istemişler. 50 milyon dolar para toplamışlar.Ethem Sancak, Erzurum için proje hazırlattırmış. 50 milyon dolar ile Erzurum'da 3 örnek hayvan çiftliği kurulması için yola çıkmış. (1) Soğuk iklimde süt hayvancılığı çiftliği, (2) Meraya dayalı et hayvancılığı çiftliği, (3) Suni döllenme çiftliği kuracak. Doğu Anadolu'da hayvancılığı geliştirmeye mecburuz. Ama günümüzde üç beş hayvan ile besi ve süt hayvancılığı yapma şansı kalmadı. Ekonomik boyutta besi ve süt işletmeleri kuracağız. Bu yatırımların yapılabilmesi için Erzurum çevresinde arazi aramaya başlamış. Bölünmüş meralar ve meraları ellerinden çıkarmak istemeyen muhtarlar nedeniyle, bu tür büyük
Şimdilerde Pera Müzesi'ni gezenler Suna ve İnan Kıraç'ın koleksiyonları yanında iki ilginç sergiyi de izleme şansını elde ediyor.Sergilerden biri "Camaltında Devr-i Âlem" adını taşıyor. Cam altına resim yapmak çok eski yıllarda ortaya çıkan bir sanat dalı. Geçmişi antik çağlara kadar gidiyor. Bizans döneminde İstanbul'da bu sanat doruğa tırmanmış. Bizans dağılınca, yabancı cam altı sanatçıları başka ülkelere gitmiş. Bu sanatçılar Batı'da, İran'da çevreye yayılan sanatçılar da Doğu'da ve Asya'da sanatın gelişmesine imkân vermiş. İstanbul'da Tepebaşı'nda, Pera Palas'a giden yol üzerinde 1893 yılında Mimar Achille Manoussos'un yaptığı ünlü Bristol Oteli'ni önce Zeytinoğlu ailesi aldı. Onardı. Eskişehir Bankası'na TMSF el koyunca satışa çıkarılan bina Suna ve İnan Kıraç Vakfı tarafından satın alındı. Mimar Sinan Genim, binanın yüzünü koruyarak içini boşalttı. Müze ve sergi binası haline getirdi. Bu yılın ortalarında ziyarete açılan binanın üç katında "imparatorluktan portreler, Anadolu ağırlık ölçüleri, Kütahya çini ve seramikleri" sergileniyor. Bunlar Suna ve İnanç Kıraç'ın özel koleksiyonları. Anadolu'da cam altı sanatçıları dini sembolleri, dini yazıları, folklorik desenleri,
Kuş gribi gelince içeride ve dışarıda kıyamet koptu. Özellikle dışarıda Türkiye için kötü haber vermekten pek hoşlananlara malzeme çıktı. Ambargolar konuldu. İthalat sınırlandırıldı. Nerede ise Türkiye'ye seyahat yasaklanacak, Türklere kapılar kapanacaktı.İçeride de panik yaratıldı. İnsanlar can derdine düştü. Beyaz etin en fazla tüketileceği ramazan ayında, kimse tavuk, hindi eti yemedi, yumurtaya el sürmez oldu.Geldiğinde bu kadar gürültü koparan kuş gribinin başarılı bir şekilde kontrol altına alınması pek "olağan karşılandı". Kimseden ses çıkmıyor. Dış dünyanın Türkiye'nin kuş gribini önlemedeki başarısından haberi yok.Medyaya yansıyan haberlere göre, ABD hükümeti kuş gribi nedeniyle bazı ülkelere seyahat kısıtlaması getirecekmiş. Kısıtlama listesine Türkiye de girer ise çok şey kaybederiz. Kuş gribi geldi. Manyas Gölü kenarında "salma" olarak "kara hindi" yetiştiren Mehmet Eksen'in yaklaşık 2 bin hindisini telef etti. Tarım ve Sağlık Bakanlığı yetkilileri, Manyas ilçe teşkilatları, valilik, jandarma çok başarılı bir uygulama ile kuş gribinin yayılmasını önledi. Dış dünyaya, içerideki tüketicilere, bu olumlu tablonun anlatılması gerekir. Dış dünya, içerideki tüketici,
Ülke nasıl kalkınır? Halk nasıl mutlu olur? Yatırım yapılacak. Üretim artacak. İnsanlar önce iş bulacak. Sonra artan üretim nedeniyle gelirleri artacak. Hem ekonomi büyüyecek. Hem insanların geliri artacak...Acaba geçen 3 yılda AKP iktidarı "halkın refahını, mutluluğunu artırmak için ne yaptı?" Eğer AKP iyi şeyler yaptı ise, halkımız bu Şeker Bayramı'nı da mutluluk içinde kutluyor demektir. Halk için AKP iktidarının başarı ölçüsü, 3 yıl önceye göre daha iyi yaşam şartına sahip olup olmadığıdır. Bugün bayram. Müslümanlar için önemli bir gün. "Müslümanların bayramını kutlarım." Bugün AKP için de önemli bir gün. 3 Kasım 2002'de yapılan seçimlerde AKP tek başına iktidar olacak kadar oy almıştı. Bugün AKP iktidarının 3'üncü yıldönümü. Siyasi partiler neden kurulur? Neden seçime girer? Neden iktidar olmak ister? Ülkeyi kalkındırmak, halkı mutlu etmek için... AKP 3 yıl önce "güllük gülistanlık" bir ülke devralmadı. Sorunlar devraldı. Ama bir şansı vardı. Bu şansı da kullandı. Şansı daha önce hazırlanmış, dış çevrelerce destek almış bir istikrar programının uygulanmakta olması idi. Bu programı aynen uygulamaya devam etti. Dış dünyadaki para bolluğu da küçümsenemeyecek fırsatlar
Bugüne kadar burgu şeklinde yapılan ilk ve tek binanın İsveç'in Malmö kentinde yapıldığını, 54 katlı 190 metre yüksekliğindeki mimarın da Santiago Calatrava isimli bir İspanyol mimar olduğunu dün yazmıştım.Santiago Calatrava günümüzün en ilgi çeken mimarı. Heykel, mimarlık ve mühendislik eğitimi görmüş. Çizimlerinde geometriden ve doğadan yararlanıyor. İnsan iskeletini ve doğadaki diğer canlıların iskeletlerini çok iyi incelemiş. Burgu şeklindeki gökdelen projesinin deniz minaresi örneğine dayandığı, çizdiği istasyon binaları, kapalı salonlar ile spor tesislerinde insan kaburgasının esas alındığı söyleniyor.Bu genç mimarın Valencia, Paris ve Zürih'te büroları var. Şimdilerde New York'ta Metropolitan Müzesi'nde heykelleri ve çizimleri, Queen Sofia Spanish Institute'de seramikleri sergileniyor. Dubai kuleleri ile ilgili olarak gazetelerde tam sayfa "hayali resimler" yayımlanıyor. Bu hayali resimlerde ikiz kuleler burgu şeklinde gösteriliyor. Santiago Calatrava, İsveç'teki burgu kule "Torso Tower"den önce değişik ülkelerde mimari şaheser sayılan çok sayıda projeye imza attı. Bunların başlıcaları Valencia'daki sanat ve bilim merkezi, Teksas'taki köprü, Bilbao'daki havaalanı, Lyon ve