Sermayenin tabana yayılması denilen şey ise, işçilere, orta ve alt gelir grubundaki halka özelleştirilen devlet işletmelerinden hisse senedi satmakla gerçekleştirilebiliyor.Biz sermayeyi tabana yaymayı unuttuk. Tersine sermayenin belli ellerde yoğunlaşmasına dönük bir özelleştirme uygulamasına yöneldik.Belli sayıdaki sermaye grubu, özelleştirilmek için satışa çıkarılan devlet işletmelerini satın alıyor. Böylece daha önce devlet elinde olan sermaye, bu belli sayıdaki sermaye grubunun eline geçiyor."Ne yapalım... Parası olan alır!" diyemeyiz. Bu uygulama, gelir dağılımında büyük çarpıklığa yol açıyor. Zaten bozuk olan sermaye ve varlık dağılım düzenini rezil hale getiriyor. Sosyal huzursuzluk tohumlarını etrafa saçıyor. Ekonomideki gücün az sayıda sermaye grubunun elinde toplanmasına yol açıyor. Özelleştirme denilen şeyin bir hedefi de, "sermayenin tabana" yayılması idi. Ekonomide güç az sayıda sermaye grubunun eline geçince, bu gruplar sadece ekonomide değil, her alanda ülkede söz ve güç sahibi olur. Kanun yapıcıları da, kanunları uygulayıcıları da etkilemeye, kendi yararları doğrultusunda kullanmaya başlar.Margaret Thatcher 1987 yılında İngiltere'de özelleştirme hareketini
Anadolu Ajansı'nın Muhasebat Genel Müdürlüğü'nden temin ettiği, memur maaşlarının dağılımını gösteren bir tabloyu bu yazının altında bulacaksınız.Maliye Bakanlığı verilerine göre, her yüz memurun 47'sinin maaşı 750 YTL'nin altında. Her yüz memurun 86'sının maaşı 1.000 YTL'nin altında.Toplam 1 milyon 236 bin memurun, 1 milyon 69 bini, her ay 1.000 YTL'den daha az maaş alıyor. Bu para ile geçinmeye çalışıyor.Bir gerçek var. Günümüz Türkiye'sinde bu aylık gelir ile bir memurun insanca yaşaması çok güçtür. (1) Öncelikle bir maaş ayarlamasına gerek var. (2) Bu yapılamıyor ise, mevcut maaşlarda ciddi bir artırıma ihtiyaç var.Geliniz görünüz ki, devletin gelir gider bütçesi maaş ayarlamasına ve mevcut maaşlarda dişe dokunur ölçüde artırıma imkân vermiyor. Maliye Bakanlığı Muhasebat Genel Müdürü'nün memur maaşlarının otomasyona geçirilmesi nedeniyle yaptığı bir açıklama, Anadolu Ajansı tarafından kamuoyuna duyuruldu. Bunun yapılabilmesi için, (1) Ya vergiler artırılacak. (2) Ya da bütçe açığı büyütülecek, enflasyon artırılacak.Dün memurların hükümet ile beşinci tur pazarlık görüşmeleri yapıldı.Memur-Sen tarafından, toplam 8.2 milyar YTL'lik artırım önerilerinin 5.0 milyar YTL'ye
Bu paraları ödeyen alıcılar, neden yeni bir mağaza zinciri, yeni bir banka kuracak yerde bu yüksek fiyatı göze aldı?Mağaza zincirinin, bankanın fiyatını yükselten nedir?Her kuruluşta olduğu gibi bu iki kuruluşta da, oluşan değeri ve satış fiyatını belirleyen, kuruluşların yönetiminin ve de yöneticilerinin başarılarıdır.Yönetimde hâkim kişi, "hâkim ortak"tır. Hâkim ortağın politikaları, yönetici seçme becerisi, yönetimde istikrarı sürdürme başarısı, yönetimine karışmadan, belirlenen hedeflerin gerçekleşmesini izleme ve başarıyı ödüllendirme, yanlışları cezalandırma konularındaki özeni, başarının yolunu açar.Yönetici, yönetimin devrettiği yetki ve sorumluluğu iyi şekilde taşıdığında, yönetimin güven ve desteğini arkasına aldığında, becerisini sergileme imkânını bulur. Doğuş Grubu iki büyük satış yaptı. Tansaş-Makro mağaza zincirinin piyasa değerinin yüzde 70.7 hissesi, 318.7 milyon dolara, Garanti Bankası'nın yüzde 25.5 hissesi, 1.5 milyar dolara satıldı. Doğuş Grubu'nda "hâkim ortak" olan Ayhan Şahenk Ailesi'nin temsilcisi genç "patron" Ferit Şahenk, babasının ölümünden sonra grubu toparlamada ve de yeniden yapılandırmada başarılı oldu.Çağdaş yönetim ilkeleri çerçevesinde yönetici
Ekonomi sayfasında "kefirin işi ne diye sual eylemeyiniz. Kefir "süt teknolojisi" alanına giriyor. Bir süt ürünü olarak pazarlanıyor. Şimdilerde yoğurt üreticileri "kefirin içerdiği bazı probiyotik bakterileri yoğurda karıştırarak özel yoğurtlar" satmaya başladı.Uzatmadan kefirin ne olduğunu hatırlatarak konuya gireyim. Kefir, bağırsak için faydalı etkilere sahip canlı bakteriler (bunlara probiyotik maddeler deniliyor) içeren ve de insanların sağlığına aktif olarak katkıda bulunduğuna inanılan, hafif ekşimsi, ayrana benzeyen bir içecek türüdür.Süt nasıl yoğurt mayası ile yoğurda dönüşüyor ise, kefir danesi veya kefir kültürü ile de o şekilde kefire dönüşüyor.Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Süt Teknolojisi Bölümü'nde 1988 yılından bu yana kefir konusunda araştırmalar yapan Dr. Cem Karagözlü'den öğrendiğime göre, kefiri evlerde yapmak isteyenler sütü "kefir daneleri" ile mayalandırıyor. Büyük ölçekte kefir üreten, kefiri şişeleyerek pazarlayan tesisler, örneğin kefirleri plastik şişeler içinde marketlerde satılan Altınkılıç ve İtimat Süt Ürünleri firmaları yurtdışından ithal edilen "kefir kültürü"nü kullanıyor. Kefir kültürü laboratuvarlarda kuru kefir danelerinin özel işlemlerle
Allah Baba bizi seviyor. Uzun süredir gökten taş yağmasına, yerden alev fışkırmasına rağmen, "dört göz ile beklenir hale gelen kriz" bir türlü çıkmıyor.O nedenle şimdilik krizi unutunuz. Gününüzü yaşamaya bakınız.Bakınız döviz bol. Ucuz ucuz satılıyor. Dışarıdan oluk gibi döviz giriyor. Kulaklarımızdan burnunuzdan döviz fışkırıyor. Enflasyon düşüyor. Eylül ayında "kriz çıkar" diye korkanlar, rahatlayabilir. Görünen o ki, Eylül ayı da iyi geçecek. Daha sonra Ekim ayı geliyor. Ekim'de Avrupa Birliği ile müzakerelere başlanmaz ise, "kriz çıkar" diyerek korkuyu sürdürmek isteyenlere katılarak "hayatınızı karartmayınız". Eylül'den sonrası için "Allah Kerim". Bırakınız şimdi, "gelir dağılımının giderek çarpıklaşmasını", unutunuz artan fakirliği, Anadolu'da esnafın şikâyetini, dar ve sabit gelirlinin yakınmasını abartmayınız. Bırakınız özelleştirme karşıtları konuşsun, yazsın, çizsin. Hükümetimiz duruma hâkimdir. Hükümetimizin ve iktidar partisinin alternatifi yoktur.Bırakınız, IMF ile aylardır kesilen ilişkinin nasıl düzeleceğini. Avrupa Birliği ülkelerinin giderek bize düşman yaklaşım içine girmelerini. Kaybetmekte olduğumuz Kıbrıs'ı. Ermeni terörü, Kürk terörü diye başlayan
Halbuki bizim gibi gelişmenin başındaki ülkelerde, insanların, şirketlerin güçlerini birleştirmelerinde yarar vardır. Yararın da ötesinde buna ihtiyaç vardır. Çünkü küresel pazarda küçük küçük üretim birimleriyle rekabete girmenin imkânı yoktur. Ekonomik büyüklükteki üretim birimlerini ortaya çıkarmak ve geliştirmek ise "güç" ister.İşte bu nedenle, Ereğli'nin ihalesine girebilmek için oluşturdukları "Ereğli Ortak Girişim Grubu" için özel sektörün önde gelen 34 girişimcisini alkışlamak gerekir.Ereğli Ortak Girişim Grubu'nun Ereğli ile ilgili ihaleyi kazanmaları halinde finansman konusunda sorunları olmayacaktır. İç ve dış finansman imkânlarından yararlanacaklardır.Önemli olan, (1) İhale aşamasında, (2) İhaleyi kazandıktan sonra işletmenin yönetiminde Ortak Girişim adına kimin söz sahibi olacağı, 34 ortak adına kimin son sözü söyleyeceğidir. Çünkü ne 34 ortağın ne de 10 ortağın oluşturacağı icra komitesinin her önemli kararda oybirliği ile veya oyçokluğu ile karar almasına dayalı bir karar ve yönetim sisteminin çalışması imkânsızdır. Anadolu'da "Bir elin nesi var, iki elin sesi var..." derler... Derler de... İşte o kadar... Bizde iki kişi bir araya gelerek ortak iş yapamaz.
Maliye Bakanlığı'nın vergi denetim görevlilerinin, vergi denetimi yapmasından doğal bir şey olamaz.Anlaşılamayan, "vergi denetimi" denildiğinde neden gündeme öncelikle banka hesaplarının geldiğidir.Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı'ndan yapılan açıklamalarda, "vergi kayıp ve kaçağının aza indirilmesi ve kayıtdışı ekonominin kayda alınması için banka hesaplarının denetlendiği" belirtiliyor.Bankadaki parasal hareketler vergi kayıp ve kaçağına ve kara para hareketine imkân vermez. Para hareketi ne kadar geniş ölçüde banka sistemi içine çekilir ise, vergi kaçağı önlenir, kara para sorunu ortadan kalkar. Son zamanlarda "Banka hesaplarına büyük gözaltı" başlığı altında yayımlanan haberler çok kimseyi huzursuz etti... Önce, Maliye Bakanlığı'nın hesap uzmanlarının bankalarda belli büyüklüğün üzerindeki mevduatı olanları sorgulayacakları haberi yayıldı. Ardından Maliye vergi kontrolörlerinin bankalarda hesabı olanları sorgulamaya başladıkları duyuldu. Para hareketini banka sistemi içine çekmek, tüm parasal işlemlerin kayıt altına alınmasına imkân verir. Banka sistemi içindeki parasal hareketlerde vergi kaçırma, vergiden kaçınma söz konusu olmaz.Okuyucularımdan gelen uyarı üzerine
Üniversiteler gençlere 3 farklı eğitim imkanı sağlıyor: (1) Genelde üniversite eğitimi olarak kabul edilen en az 4 yıl süreli eğitim ki buna 'lisans eğitimi' deniliyor. (2) En çok 2 yıl süreli eğitim ki, buna 'ön lisans' eğitimi deniliyor. (3) Üniversiteye devam etmeden , mektupla yapılan eğitim ki, buna da 'açık eğitim' deniliyor. Gerçek üniversite eğitimi olarak kabul edilen en az 4 yıl süreli eğitim veren devlet üniversitelerine bu yıl 168 bin, vakıf üniversitelerine 20 bin, Kıbrıs'daki ve başka ülkelerdeki üniversitelere ise 9 bin olmak üzere 198 bin öğrenci alınacak. 184 bin ön lisans öğrencisi devlet üniversitelerinde, 8 bini vakıf üniversitelerinde okuyacak. 229 Bin öğrenci de 'açık eğitim' (mektup ile eğitim) görecek. Bu yıl 1 milyon 851 bin gencimiz üniversite başvurusu yaptı. Bunların 691 bini liseyi bu yıl bitiren gençlerimizdi. 851 bini önceki yıllarda üniversiteye giremeyenlerdi. 264 bini üniversitede okuyan ama üniversitesinden memnun olmayanlar, 63 bini daha önce okuma şansı elde etmiş gençler idi. Şimdi bu rakamları değerlendirelim : Bizde 'erkeklerin subay olmak için' üniversiteye girmek istediklerine inanılır. Üniversite mezunlarına yedek subaylık