Dik durmayı bilelim

4 Ekim 2005

Şunu görelim Türkiye'ye 'evet' demek te 'hayır' demek de kolay değil çünkü Türkiye 'önemsiz bir ülke değil'. AB'ye tam üye olsak da olmasak da Avrupa'nın dengelerini etkileyecek 'büyük bir ülkeyiz.' Türkiye'nin tam üyeliğini tartışan, "hazım" sorununu gündeme getiren ülkelerin nasıl bir baskı altında olduklarını unutmayınız.- Din farkı var. AB'nin 25 üyesinin halkı tek bir dine inanıyor. Türkler ise Müslüman.- Türkiye'nin nüfusu büyük. Nüfus artışı hızlı.- Türk ekonomisi, sorunlu bir ekonomi. Kişi başı gelir düşük. İşsiz sayısı fazla.- Türkiye'de eğitim sorunu var. Türk halkının yaşam biçimi AB üyesi ülkelerin yaşam biçiminden farklı. Genelde bir de kültür farkı var.- Daha önce AB ülkelerine göç eden 4 milyon Türk, göç ettikleri ülkelerde uyum sorunu yarattı. Uyuma karşı direnmeleri huzursuzluğa neden oldu. Avrupa halkının çoğu Türklerin AB'ye katılmasını bu pencereden seyrediyor. Müzakerelere başlama pazarlığı güç oldu, uzun sürdü. Müzakereler başladıktan sonra da günler kolay geçmeyecek. Unutmayalım Türkiye'nin tam üyeliği istenmese bu iş bu kadar uzamazdı. Müzakerelerin başlaması için bu kadar çaba gösterilmezdi. - Türkiye'nin Kıbrıs, Yunanistan, Ege Denizi, Arap ve İslam

Yazının Devamı

İstanbul 'sergiler kenti' oldu

1 Ekim 2005

İstanbul'un her köşesinden fışkıran "sanat"ın özelliği, "şehir ve şehirde yaşayan insanlarla bütünleşen, 'genç bir sanat' olması".İstanbul, "Avrupa'nın önemli bir sanat merkezi" haline geliyor. Tarihi eserleri doğal güzellikleri ile ilgisini çekemediğimiz yabancılar, İstanbul'daki bu sanat hareketinin cazibesi ile İstanbul'a gelmeye başladı. Sanat merkezlerinde yerliden çok yabancı izleyici var. İstanbul'un otellerinde boş yer kalmadı...Ekonomide, iç ve dış politikada olumsuzluklardan bunalan halkımız bu iyilikleri, bu güzellikleri, gelişmeleri maalesef fark edemiyor. Bunların mutluluğunu paylaşamıyor. İstanbul Kültür Sanat Vakfı'nın (İKV) şemsiyesi altında düzenlenen bienallerin 9'uncusu 16 Eylül'de başladı, 30 Ekim'e kadar devam edecek. İki yılda bir tekrarlanan bir sanat şöleni olan "İstanbul Bienali" sayesinde İstanbul'un her köşesinden "sanat fışkırmaya başladı". Bu bienalin küratörleri (yaratıcıları) Vasıf Kortun ile Charles Esche, "Bu bienal, İstanbul için ve İstanbul hakkında. İşler ile sergilenecek mekânlar arasında yakınlık kurmak istedik" diyorlar.Bunun için bienale katkıda bulunacak sanatçılardan şehirde yaşamaları, yeni işler üretmeleri istenmiş.Sanatçıların başka

Yazının Devamı

Belarus AB'ye girmedi (Batmadı!)

30 Eylül 2005

Batı dünyası, eski SSCB ülkelerini AB topluluğuna katarak Rusya çevresini kuşatma operasyonuna Belarus'u katamadı. Ama Belarus'un çevresini kuşattı. Bir süre önce Belarus'a gittim. Ülkeden etkilendim. Bu nedenle Belarus'ta olan biteni izlemeye çalışıyorum. Belarus'un Ankara'daki bayan Büyükelçisi Natalia Zhylevich ile Büyükelçilik Müsteşarı Andrei Solokov'a sordum. "Komşuları AB'ye katılırken Belarus dışarıda kaldığı için üzgün müsünüz?" "Hayır" dediler. "Tam tersine, dışarıda kalmak Belarus'a imkân yarattı. Önce Belarus'a komşu ülkelerden sermaye geliyor. Sonra, Rusya Federasyonu ve Ukrayna ile AB ülkeleri arasında Belarus köprü vazifesi görmeye başladı." Beyaz Rusya (Belarus) Avrupa'nın ortasında, Rusya Federasyonu, Ukrayna, Polonya, Litvanya ve Letonya arasında 207 bin metrekare toprağa sahip, 10 milyon nüfuslu bir ülke. Uzun yıllar Polonya ve SSCB hâkimiyetinde kaldıktan sonra 1991 yılında bağımsızlığa kavuştu. İki meclisli parlamentosu var. 1995 yılında seçimle iktidara gelen Devlet Başkanı Aleksander Lukashenko ülkenin tek hâkimi. Eski bir kolektif çiftlik yöneticisi olarak bugün dünyada "devlet sosyalizmini" sürdürebilen tek lider. Bana anlatıldığına göre, Belarus'un

Yazının Devamı

İç kaynaklar yatırım, üretim yerine borca gidiyor

29 Eylül 2005

(1) Türkiye'de sermaye piyasasının büyüklüğü 266 milyar YTL'ye ulaştı. Bu piyasadaki kaynağın sadece yüzde 11.4'ünü özel sektör kullanıyor. Kaynağın yüzde 88.6'sını, 238 milyar YTL'lik imkânı kamu kesimi faiz ve bono ile sermaye piyasasından emmiş durumda.Özel sektör sermaye piyasasından aldığı kaynakla yatırım, üretim yapar. Kamu kesimi sermaye piyasasından topladığı para ile iç borcunu döndürür. Faiz öder. Sermaye piyasasındaki kaynakları kamu kesimi emince, yatırım ve üretim yapacaklara para kalmaz.(2) Bankalarımızın her türlü ekonomik faaliyete tahsis ettikleri kredi 132 milyar YTL. Ama bankalarımızın Hazine tahvil ve bonolarına bağladıkları para 128 milyar YTL.Bankaların kredileri ekonomide yatırımı, üretimi canlandırır. İstihdamı artırır. Ama bankaların Hazine tahvil ve bonolarına bağladıkları para ile sadece iç borç çevrilir, faiz ödenir. Önce iki rakam vereyim. "Yabancı sermaye gelsin de yatırım yapsın" diye bekliyoruz. Ama biz sermaye piyasasındaki imkânların, bankalardaki imkânların nereye gittiğini hiç mi, hiç dikkate almıyoruz.Önce konuya açıklık getirelim. Sermaye olmadan yatırım yapılmaz ama, sermaye var diye de her türlü yatırım yapılmaz. İç ve dış talebi olan

Yazının Devamı

Medyanın 'can suyu' reklam

28 Eylül 2005

Bu yılın ilk yarısında yapılan reklam harcamalarının 980 milyon YTL dolayında olduğu hesaplanıyor. Bu yılın toplam reklam harcamalarının 1.5 milyar dolara ulaşması bekleniyor.İşte reklam pastası denilen bu 1.8 milyar dolarlık harcama... İşte, gazeteleri, dergileri, TV kanallarını, radyoları yaşatan kaynak bu. İşte medya bunu paylaşıyor ve bu harcamadan, daha çok pay almak için yarışıyor.Özel TV kanallarının, radyo istasyonlarının tek geliri, reklam geliri... Reklam geliri olmadan yaşamaları mümkün değil.Gazetelerin, dergilerin satış fiyatının maliyetlerini karşılaması, gazete ve dergilerin reklam almadan yaşamaları (birkaç özel yayın dışında) imkânsız.İşte bu nedenle, medya kuruluşları önce yaşamlarını sürdürecek kadar reklam geliri elde etmek zorunda. Ama bunun da ötesi var. Medya demek yatırım demek, emek demek. Medyaya yatırım yapanlar, emek verenler bunun karşılığında maliyetin ötesinde bir de kâr bekliyor. Reklamcılar Derneği verilerine göre, 2004 yılında reklam verenler 1.8 milyar YTL dolayında harcama yaptı. Medya kuruluşunun reklam geliri alabilmesi (1) Reklam harcamalarının büyüklüğüne (2) Reklam verenlerin o medya kuruluşunda yayımlanacak reklamın hedefe ulaşıp

Yazının Devamı

Ekonominin geleceğine güven, Star'a ilgiyi artırdı

27 Eylül 2005

Doğan Yayın Grubu 306 milyon 500 bin dolarlık teklifi ile ihalenin galibi oldu. Başbakan "güçlü bekleyişin ötesinde", yabancı sermayeli grubun önce Star TV kanalını, daha sonra Star gazetesini satın alarak, medya sektöründe Doğan ve Ciner gruplarının yanında üçüncü bir sermaye grubu olarak yer alacağına inanmıştı. Bunu bir "oldu bitti" gibi görüyordu.Kanada bağlantılı Canwest grubunun medyaya girişini memnuniyetle karşıladığını belirtmişti. Başbakan'ın yabancıların medya sektörüne girmesiyle medyadaki yozlaşmanın sona ereceğini söylediği, Hatay'daki bir konuşmasında da medyayı eleştirirken, "Bugüne kadar uğraşmadım ama uğraşmak zorundayım" dediği gazete sütunlarında yer aldı. Uzan grubunun satışa çıkarılan radyo istasyonlarını satın alan Kanada ilişkili yabancı sermaye grubunun, radyodan sonra TV kanalı ve gazete satın alarak, medya sektörüne güçlü bir giriş yapması bekleniyordu. Bu beklenti doğrultusunda, dünkü açık artırmada (1) Star TV kanalının satış fiyatının 300 milyon doların üzerine çıkacağı, (2) En yüksek fiyatı yabancı sermayeli grubun ödeyeceği tahmin ediliyordu. Star TV kanalının Doğan Yayın Grubu tarafından satın alınması ile (1) Üçüncü bir sermaye grubunun medya

Yazının Devamı

Oyak'ın Çaycuma kâğıt tesisinde üretim durdu

26 Eylül 2005

Ama kamu tarafından belirlenen girdi fiyatı o kadar yüksek ki, işçilik sıfır olsa da, fabrikanın üretim maliyeti, ithal ürün fiyatının çok üzerinde kalıyor.Bu nedenle 22 Eylül 2005'ten itibaren tüm çalışanlar ücretsiz izne çıkarıldı. Üretime ara verildi. Bunun hikâyesini anlatmalıyım... Çünkü bugüne kadar farklı hikâyeler anlattık... Özelleştirilmeden sonra, satın alanların fabrikaları hiçbir yatırım yapmadan kapatmalarından yakındık. Bu hikâyenin farkı, satın alanın "iyi niyet" ile, fabrikayı yenileyerek üretime devam etmek isterken, ekonominin özelliklerine dayalı olarak karşılaşılan sorunları ortaya koymasıdır.Çaycuma fabrikasında yerli çam ağacından selüloz, bu selülozdan da "esmer kâğıt" diye adlandırılan clupak (çimento kâğıdı),kraft torba kâğıdı üretiliyor. Oyak, 2003 Temmuz ayında Seka'nın özelleştirilen Çaycuma Selüloz ve Kağıt Fabrikası'nı satın aldı. Son iki yılda fabrikanın verimli hale getirilmesi için 10 milyon dolar yatırım yaptı. Kalite artırıldı. Maliyetler yarının altına indirildi. Türkiye'nin değişik yerlerinden ormanlardan gelen çam odunları parçalanıyor. Düdüklü tencereye benzeyen ama boyları 15 metre olan 5 dev kazanlarda kimyevi maddelerle yüksek basınç

Yazının Devamı

Haydarpaşa için "kılıf hazır"

25 Eylül 2005

Ankara'da birilerinin akılları nasıl çalışıyor, inanamazsınız...Anladık, kamuya ait fabrikaların özelleştirilmesine karar verildi. Bunların kamunun elinde olması "halka zarar veriyor"... İyi de... Kamuya ait tren istasyonlarının, vapur iskelelerinin, okul, karakol binalarının, hükümet konaklarının mülkiyetinin kamunun elinde olması "halka nasıl zarar veriyor ki?"Tren istasyonu binaları Osmanlı'dan kalan Anadolu'nun değişik şehirlerindeki en güzel binalardır. Okul binaları, hükümet konakları Atatürk döneminin en güzel mimari eserleridir. Vapur iskeleleri kıyıların süsüdür. İskeleleri sattı, kiraladık. Şimdi iskele binaları lokanta, meyhane oldu. Anadolu'da Atatürk döneminde yapılmış taş okullar boşaltıldı. Satışa çıkarıldı. Karakol binaları satıldı. Şimdi sıra geldi tren istasyonu binalarına.Tren istasyonu binalarının ve de bunların en değerlisi olan İstanbul'daki Haydarpaşa Tren İstasyonu binası ile limanının, "Özelleştirme formaliteleri kapsamı dışında, iktidarın tercih ettiği kişi veya sermaye grubuna "hediye edilmesi" için kurulan "tezgâhı", iktisatçı Mustafa Sönmez Anka Ajansı'na açıklamış. Haydarpaşa Tren İstasyonu binası ve limanı ile TCDD'nin 500 istasyon binasının satışı

Yazının Devamı