<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
İmar Bankası olayı "hırsız polis kovalamacası"na dönüştü. Hırsızların götürdüğü para da "açık artırma"ya çıkarıldı... Her gün BDDK kaynağından kamuoyuna yeni bir rakam veriliyor. Dün sabah "piyasaya açıklanan rakamlara göre", İmar Bankası'ndaki mevduat toplamı 9 katrilyon lira, bankanın açığa sattığı bono toplamı 2 katrilyon lira imiş... Halbuki bankaya el konulduğunda BDDK'nın açıklamalarında bankanın mevduat toplamının 800 trilyonu geçmediği belirtiliyordu...
Sayın okuyucularım, sayın halkım... "N'apalım 850 trilyon değil de 11 katrilyon para gitmiş ise... Sağlık olsun..." diyemeyiz... Bu paraları biz ödeyeceğiz... 850 trilyon lirayı ödemek başka, 11 katrilyon lirayı (yaklaşık 8 milyar doları) ödemek başka.
Diyelim ki hırsız bu paraları götürdü... İyi de... Toplam mevduatın nerede ise onda biri para götürülürken, bankaları gözetlemekten, denetlemekten sorumlu (1) Hazine, (2) Merkez Bankası, (3) BDDK denilen özel ve özerk kuruluş ne yapıyor?
Bir banka, Türkiye'deki toplam mevduatın onda biri büyüklükte parayı kayda kuyda geçirmeden başka yerlere kaydırıyor, kimsenin haberi olmuyor... İnanılacak durum değil... Bu para çuval ile taşınmaz. Kasalara
"Formula - 1" adı ile değişik ülkelerde düzenlenen otomobil yarışlarının beklenmedik şekilde ilgi görmesi, yarışların TV aracılığıyla dünyanın değişik ülkelerinde aynı anda izlenir hale gelmesi, medyanın yarışlara büyük yer ayırması, reklam verenlerin bu yarışların ana destekçisi olmasını sağladı.Batı dünyasında sigaranın zararının görülerek sigara reklamlarının yasaklanması, özellikle sigara üreticilerinin tüm reklam harcamalarını Formula - 1 kanalına aktarmalarına yol açtı. Çünkü gazete ve TVye verilemeyen reklamlar, Formula - 1 aracılığıyla TV, gazete ve dergilerde halka ulaşma şansını buluyordu.Bunun üzerine dev sigara üreticileri Formula - 1 yarışlarının daha sık, daha uzun süre, daha çok ülkede yapılması için harekete geçti. Uzmanlar 94 dakikalık bir yarışta sigara markalarının seyirci önünden 5.993 kez geçtiğini tespit etmiş. Özellikle 14 - 24 yaş grubu gençlerin izlediği yarışlar, bu kuşakta sigara içimini bilinçaltına yönelik reklamlarla artırmada etkili oluyor.Değişik ülkelerde 16 bin erkekle yapılan araştırmada sigara üreticilerinin 18 - 45 yaş arasındaki hedef kitlesinin yüzde 63ünün Formula - 1 yarışları ile ilgilendiği belirlenmiş.Araştırmaya göre, Formula - 1
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Formula - 1 (F1) yarışlarının ana destekçisi (sponsoru) sigara üreten dünya devleri. Daha önce de yazmıştım.
"Formula - 1" adı ile değişik ülkelerde düzenlenen otomobil yarışlarının beklenmedik şekilde ilgi görmesi, yarışların TV aracılığıyla dünyanın değişik ülkelerinde aynı anda izlenir hale gelmesi, medyanın yarışlara büyük yer ayırması, reklam verenlerin bu yarışların ana destekçisi olmasını sağladı.
Batı dünyasında sigaranın zararının görülerek sigara reklamlarının yasaklanması, özellikle sigara üreticilerinin tüm reklam harcamalarını Formula - 1 kanalına aktarmalarına yol açtı. Çünkü gazete ve TV'ye verilemeyen reklamlar, Formula - 1 aracılığıyla TV, gazete ve dergilerde halka ulaşma şansını buluyordu.
Bunun üzerine dev sigara üreticileri Formula - 1 yarışlarının daha sık, daha uzun süre, daha çok ülkede yapılması için harekete geçti. Uzmanlar 94 dakikalık bir yarışta sigara markalarının seyirci önünden 5.993 kez geçtiğini tespit etmiş. Özellikle 14 - 24 yaş grubu gençlerin izlediği yarışlar, bu kuşakta sigara içimini bilinçaltına yönelik reklamlarla artırmada etkili oluyor.
Değişik ülkelerde 16 bin erkekle yapılan araştırmada sigara
O yıl The Economistte yayımlanan bir habere göre Tony Blair, İngilterede sigara reklamını yasaklayan kanuna özel bir ekleme yaparak Formula - 1de yarışacak otomobillerin üzerine alınacak sigara reklamlarını yasak dışında tutmuştu. Blair halktan özür diledi. 1 milyon dolar bağışı iade etti.Aradan 6 yıl geçti... Şimdi farklı bir tablo ile karşı karşıyayız. Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı, Formula - 1 yarışlarının yapılması için para almıyor, tersini yapıyor. Formula-1 patronu Bernie Ecclestoneye "Geliniz Türkiyede bizim yaptığımız pistlerde otomobilleri koşturunuz, otomobillerin üzerine istediğiniz kadar sigara reklamı alınız" diyerek 120 milyon dolar ödüyor. Formula - 1 yarışlarında özel yapılmış, çok güçlü motora sahip otomobiller kullanılıyor. Her yarışta 24 takım en az iki otomobil eskitiyor.İngilterede sadece "Formula - 1" yarışlarında kullanılan otomobiller değil ABDde yapılan "IndyCar" yarışları için de yılda 300 dolayında yarış otomobili geliştirilip, üretiliyor. Bu işlerde 8 bin insan çalışıyor, 50 bin İngiliz ekmek yiyor. Tony Blair bağış skandalı patladığında kendini şöyle savundu: "Formula - 1 yarışlarını sigara reklam yasağı dışında tutmamızın nedeni aldığımız 1 milyon
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
İngiltere'de 1997'de büyük bir skandal patladı. Formula - 1 otomobil yarışlarının düzenleyicisi ve TV kanallarında yayımlanma hakkını satarak büyük paralar kazanan Bernie Ecclestone, "Sigara yasağını delerek İngiltere'de yarışları sürdürebilmek için", İngiltere'nin Başbakanı Tony Blair'in partisine 1 milyon dolar bağışta bulunmuştu.
O yıl The Economist'te yayımlanan bir habere göre Tony Blair, İngiltere'de sigara reklamını yasaklayan kanuna özel bir ekleme yaparak Formula - 1'de yarışacak otomobillerin üzerine alınacak sigara reklamlarını yasak dışında tutmuştu. Blair halktan özür diledi. 1 milyon dolar bağışı iade etti.
Aradan 6 yıl geçti... Şimdi farklı bir tablo ile karşı karşıyayız. Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı, Formula - 1 yarışlarının yapılması için para almıyor, tersini yapıyor. Formula-1 patronu Bernie Ecclestone'ye "Geliniz Türkiye'de bizim yaptığımız pistlerde otomobilleri koşturunuz, otomobillerin üzerine istediğiniz kadar sigara reklamı alınız" diyerek 120 milyon dolar ödüyor. Formula - 1 yarışlarında özel yapılmış, çok güçlü motora sahip otomobiller kullanılıyor. Her yarışta 24 takım en az iki otomobil eskitiyor.
İngiltere'de sadece
Hakim önüne konulan dosyaya, tarafların iddia ve savunmada ortaya koyulan kanun maddelerine göre karar verir.BDDKnın, ilgili kamu kuruluşlarının açıklamaları, idari kararları, mali polisin abartılı operasyonları ve uzun soruşturmaları, eğer bir mahkeme kararına bağlanamıyor ise, kimseden beş kuruş para da alınamaz, kimsenin malına da el konulamaz.Olan biten, neyin ne olduğunu gösteriyor... BDDK "Toprakbankı hortumladığı için" Halis Topraktan 792 trilyon lira talep etmiş. Halis Toprak İstanbul 2. İdare Mahkemesine başvurarak, "Benim böyle bir borcum yok" demiş. Mahkeme de, "BDDKnın ödeme emrini durdurmuş."BDDK, "Kentbankı zarara uğrattığı için Mustafa Süzerden 176 trilyon lira, İktisat Bankasını zarara uğrattığı için Erol Aksoydan 726 trilyon lira tahsil etmeye" kalkmış. Mustafa Süzer ve Erol Aksoy ödeme emirlerinin iptali için dava açmış. Adli tatil nedeniyle nöbetçi mahkeme Mustafa Süzer ile Erol Aksoyun yürütmeyi durdurma isteklerini reddetmiş ama, davacıların talebi adli tatilden sonra karara bağlanacakmış.Uzan ailesi ve İmar Bankası ile ilgili eylemler hükümetin Çukurova Elektrik ile Kepez Elektrik şirketlerine "idari kararlarla" el koyması ile başladı. "İdari kararlar",
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Batan bankalar ile ilgili olarak BDDK ve de diğer sorumlu kamu kuruluşları doğru dürüst delil toplayarak, doğru dürüst dava açamaz ve davaları doğru dürüst izleyemez ise, banka sahiplerinin ödeyeceği paraları bizler ödeyeceğiz... Hatta el konulan bankaların boş kasalarını doldurup sahiplerine tekrar geri vereceğiz!..
Hakim önüne konulan dosyaya, tarafların iddia ve savunmada ortaya koyulan kanun maddelerine göre karar verir.
BDDK'nın, ilgili kamu kuruluşlarının açıklamaları, idari kararları, mali polisin abartılı operasyonları ve uzun soruşturmaları, eğer bir mahkeme kararına bağlanamıyor ise, kimseden beş kuruş para da alınamaz, kimsenin malına da el konulamaz.
Olan biten, neyin ne olduğunu gösteriyor...
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Recep Tayyip Erdoğan 22 Temmuz'da Malatya AKP il kongresine katılırken, üreticiler hükümetin kayısıyı nasıl destekleyeceğini sordu. Başbakan "yiyerek destek oluyoruz ya... Daha ne istiyorsunuz?" deyince, kuru kayısının tonunun ihraç fiyatı 2.500 dolardan pattt... diye 1.900 dolara düştü.
Nasıl düştü? Anlatayım.
Bizim yıllık kuru kayısı üretimimiz 70 bin ton dolayında. Dünya pazarında satılan kuru kayısının yüzde doksanı Türk kayısısı. Ama Türkiye'nin fiyat belirleme gücü yok. Fiyatı alıcılar belirliyor. Çünkü bizde kuru kayısıyı üreticiden "parasını ödeyerek" satın alacak ve sonra yurtdışına ihraç edecek finansman gücüne sahip tüccar yok. Kayısı alıcısı yabancı parayı gönderiyor. Tüccar yabancı alıcının komisyoncusu şeklinde mal topluyor. İşte bu sistem yabancı alıcıya fiyatı belirleme gücü veriyor. Yabancı alıcıya karşı üreticinin ve Türk ekonomisinin yararını koruyacak tek kuruluş "Kayısıbirlik". Ancak daha önceki yıllarda politikacıların müdahaleleri ile "Kayısıbirlik" kaynakları kurutulmuş durumda.
Kayısıbirlik, "Destekleme Fiyat İstikrar Fonu"na (DFİF) 4.5 trilyon lira borçlu. Tarımda olan biteni yakından izleyen Ali Ekber Yıldırım'dan