<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Daha önce batan bankalarda hukuk nasıl işlemedi ise, İmar Bankası olayında da hukuk işlemiyor. İdari kararlarla sorunların çözümüne çalışılıyor. İdari kararlarla sorun çözülemez. Sorunlar daha çapraşık hale gelir. İdari kararlarla suçluyu, suçsuzu belirlemek imkansızdır. Bir süre sonra suçlular, hortumcular, "hiçbir şey olmamışçasına" kurtulur.
Örnekleri ortada... Bugüne kadar banka batırdığı, banka hortumladığı için "mahkum olan - varını yoğunu kaybeden - sürüm sürüm sürünen" kim var?
O zaman ne oluyor? Halkın kafasına "...Yemeyen domuz... Burası Türkiye abicim... Burada yiyenin ve yapanın yaptığı yanına kalıyor" inanışı yerleşiyor.
Her soygun yenilerini teşvik ediyor.
Olaylar kamuoyunda yankı yaptığında, kamuoyunun tepkisinden güç alanların, "idari kararlar" ile yaptıkları müdahale, hukuki kararlarla desteklenmediğinden kısa sürede sonuçsuz kalıyor. Sanki hiçbir şey olmamışçasına "eski hamam eski tas..." durumu ortaya çıkıyor. "Suçlular güçlü" haline geliyor. "Kurtlar kuzu postuna bürünüyor". Ve de saf ve bakir Türk halkı, bu durumda suçluları "mazlum - gadre uğramış zavallılar" olarak bağrına basmaya başlıyor.
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Çiftçimiz ayçiçeği fiyatını yeterli bulmuyor. Buğdaya verilen fiyat daha cazip geliyor. Bu nedenle çiftçi ayçiçeği üretmiyor. Halbuki yağ sanayiinin ayçiçeğine ihtiyacı var.
Yağ sanayiinin 1 milyon ton dolayında ayçiçeği talebi olduğu halde üretimimiz 600 - 650 bin ton.
Bu nedenle ayçiçeğini tohum olarak veya ham yağ halinde ithal ederek açığı kapatıyoruz.
Fiyatı yeterli bulmayan çiftçimiz üretimi artırmıyor. Tersine ayçiçeği dikilen alan her yıl daralıyor.
Döviz fiyatının düşük kalması ayçiçeği üreticisinin fiyat bekleyişlerini de altüst etti.
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Yediğiniz sıvı yağa dikkat ediniz. Palm (hurma) yağı olabilir. Yediğiniz margarine dikkat ediniz içinde palm yağı olabilir. "Hurma mukaddes meyve... Yağını yer isek ne olur?" demeyiniz... Kötü olur.
Sağlığımız bozulabilir. Çünkü palm yağında yüzde 44.3 doymuş asit var. Halbuki bizim ayçiçek yağımızdaki doymuş asit oranı sadece yüzde 7.0'dir. Yağda doymuş asit oranının yüksekliği akciğer, kalp ve damar hastalıklarına yol açar. Durup dururken nereden çıktı bu palm yağı meselesi diye soracaksınız? Ben de anlatacağım...
Bizim halkımız yılda kişi başına 14 - 17 kilo yağ yiyor. Bunun 1.2 kilo kadarı tereyağı, 1 kilo kadarı zeytinyağı... Kalanı bitkisel yağ. Katılaştırılmış bitkisel yağ olan margarin tüketimi ise kişi başına 6 kilo dolayında. Kişi başına 8 kilo dolayında da sıvı bitkisel yağ tüketiliyor...
Hem margarin hem sıvı yağ üretmek için yağlı tohuma ihtiyaç var. Biz ayçiçekten, pamuk tohumundan çok az da soya tohumundan yağ çıkarıyoruz. Ayçiçek yağı üretimimiz 250 bin ton, pamukyağı üretimimiz 180 bin ton dolayında. Buna karşılık yıllık bitkisel yağ talebi 1 milyon ton - 1 milyon 100 bin ton arasında.
Açık anlatımıyla bitkisel yağ talebinin
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Bodrum Turgutreis'te, Doğuş Grubu tarafından 30 milyon dolar harcama ile tamamlanan 550 yat kapasiteli marinanın açılış töreni dün yapıldı.
Doğuş Holding'in turizm yatırımlarından sorumlu yönetim kurulu üyesi Filiz Şahenk, "Türkiye'nin geleceğinde turizmin önemine inanıyoruz. Ekonominin zor döneminde yatırımlarımızı sürdürüyoruz. En iyisini yapmayı hedef alıyoruz" diyor. Doğuş Turizm Grubu'nun 6 turistik tesisi, 4200 yatak kapasitesi var. Grubun bir diğer önemli projesi, İstanbul'daki Maçka Palas binasını butik otele dönüştürmek. Oteli Hyatt International grubu işletecek.
1992 - 2002 yılları arasında Antalya, Bodrum, Bozburun, Dalaman, Datça, Didim, Fethiye, Kaş ve Turgutreis'te yat limanları yapımı için devlet ihale açtı. Özel sektör 6 bin yat bağlama kapasitesi yaratacak yeni liman projelerinin yapımını üstlendi. Ama geçen sürede sadece Doğuş'un Turgutreis Marinası işletmeye açılabildi.
Filiz Şahenk, 1998 yılında "yap, işlet, devret" modeli kapsamında devletten 25 yıllığına kiralanan marina alanında inşaata, 12 bakanlık ve 40 devlet kuruluşunda uzayıp giden bürokratik formaliteler nedeniyle 5 yıl geçtikten sonra başlanabilmesine dikkati çekiyor.
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Galatasaray'daki Yapı Kredi Yayınevi'nden içeriye girdik... Aaaa... O da nesi? Kapının karşısındaki rafın üzerinde "Yazarları tarafından imzalanmış kitaplar..." diye bir yazı var... Yapı Kredi Yayını olarak bastırılan bazı yayınların ilk sayfalarını yazarları imzalamış... Pek hoşumuza gitti.
Karım, Cahit Uçuk'un "Yıllar Sadece Sayı" isimli kitabını aldı. Ben, Doğan Hızlan'ın "Edebiyat Dönencesi"ni aldım.
Bu kitap Doğan Hızlan'ın Yapı Kredi Yayını olarak basılan yedinci kitabı. "Edebiyat Dönencesi"nde eleştiri yazılarını bir araya getirmiş.
Edebi haksızlık
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
Bugün Irak'ta bulunan Amerikan askerleri profesyonel asker. Gönüllü olarak askerlik hizmetine talip oldular. Hizmete başlamadan önce "Ordu bizi istediği ülkede görevlendirebilir, çatışmaya sokabilir, ölüm riskini kabul ediyoruz, alacağımız ücret karşılığı profesyonel olarak askerlik yapmayı kabul ediyoruz" diyerek imza verdiler...
O nedenle "Bizim Irak'ta ne işimiz var? Biz ülkemiz dışında, neden ölüme gidelim?" diyemiyorlar.
Halbuki Vietnam'da savaşanlar "celp" ile askere alınanlar idi... Bu nedenle onların Vietnam'da savaşa gönderilmesi, yaralanması, ölümü kamuoyunda büyük yankılara neden oluyordu.
Günümüzde çok şey değişti... Eskiden asker sadece kendi sınırları içinde savaşırdı. Askerlik yürek ve bilek işi idi... Günümüzde ülkeler şu veya bu nedeniyle sınırları dışına, uzak ülkelere asker göndermek zorunda kalıyor... Askerlik artık bir meslek haline geldi.
Başka ülkeler nasıl polis teşkilatına, itfaiye teşkilatına profesyonel eleman alıyor ise, askere de "profesyonel"ler alınmaya başlandı.
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
1960'lı yıllarda biz karı koca Devlet Planlama Teşkilatı'nda çalışırdık. O zamanlar tüm teşkilat, odacısı, sekreteri dahil 85 kişi idi. Bu 85 kişi de memleketin tüm dertlerini kendilerine dert edinmişti!..
O yıllarda bizim buğday verimimiz düşük olduğundan, havalar kurak gittiğinde buğday ithal etmek zorunda kalırdık. Buğday açığı 250 - 280 milyon dolara mal olurdu. Ama o yıllarda bu kadar döviz bulmak dert idi... Havalar iyi gider, yağış olur ise, bu defa da buğday fazlası ortaya çıkar, TMO buğday satın alacak para bulamazdı. Merkez Bankası para basmak zorunda kalınca da yüzde 7 dolayındaki enflasyon kontrolden çıkardı.
Bu nedenle hayatında tarla sürmemiş, tohum nedir bilmeyen biz plancılar, her sabah uyanır uyanmaz pencereden göğe bakmayı adet edinmiştik... Hava güneşli ise, "Eyvaahhh... Bu yıl kurak geçecek. Buğday olmayacak. 250 milyon doları nereden bulup da buğday ithal edeceğiz?" diyerek dertlenirdik. Hava yağışlı ise, "Eyvaaaahhhh... Bu yıl yağışlar iyi... Buğday çok olacak... TMO buğday almak için para bulamayacak. Merkez Bankası banknot basacak... Enflasyon kontrolden çıkacak..." diye dertlenirdik... Açık anlatımıyla hava güneşli de
<#comment>#comment>
<#comment>#comment>
IMF'den aldığımız krediler için 2004 ve 2005 yıllarında toplam 19.8 milyar dolar geri ödeme yapacaktık. İcra Direktörleri bu ödemeyi 13.0 milyar dolara indirdi. 6 milyar dolar ödemenin 2004 ve 2005 yılları yerine, daha sonraki yıllarda yapılmasını kabul etti.
Ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı, bu borç erteleme kararını "Türkiye'nin istikrar programını uygulamadaki başarısının bir sonucu" şeklinde kamuoyuna duyurdu. Devamlı olarak "başarının büyüklüğü" vurgulanıyor.
Ama Hazine eski Müsteşarı Mahfi Eğilmez, tam tersine bir değerleme yapıyor. Mahfi Eğilmez diyor ki: "IMF bizi başarılı bulduğu için borçlarımızı ertelemedi. Dış ödemelerde risk ortamı devam ettiği için borcumuzu yaydı."
Mahfi Eğilmez, Türkiye'nin IMF'ye yapacağı geri ödemeleri gösteren tablonun altına eklenen, "IMF İcra Direktörleri Kurulu, önceden belirlenmiş limitler içinde kalmak kaydıyla, dış ödemeler pozisyonu beklentileri karşılayacak kadar güçlü olmayan borçlu ülkelerin isteği üzerine geri ödemeleri yayabilir..." ifadesine dikkati çekiyor.
"Dış ödemeler pozisyonunun beklentileri karşılayacak kadar güçlü olamaması" şudur: Bir ülkenin dış yükümlülüklerini karşılama gücü "cari