Bodrum antik tiyatrosu onarıldı

20 Nisan 2003


<#comment>     Çok kişi Bodrum'un sadece güneşini ve denizini biliyor ve seviyor. Halbuki Bodrum antik çağın en ünlü kentlerinden biri olan Halikarnassos'un üzerine kurulmuş bir yerleşim bölgesi. Beş bin yıllık geçmişi var. Bu geçmişten günümüze kalan en önemli eserlerden biri de antik tiyatrosu.
     Bu anıtsal eser, 24 yıl Karya'yı idare eden, MÖ 353 yılında ölen Kral Mavsolos zamanında yapıldı. Öz kız kardeşi olan karısı Kraliçe İkinci Artemisia'nın bu kral için yaptırdığı ve dünyanın yedi harikasından biri olarak bilinen 42 metre yükseklikteki anıt mezar "Mausoleion"dan günümüze taşlardan başka kalan bir şey yok.
     Göktepe'nin güney yamacına yaslanan kayalar oyularak çanak şeklinde inşa edilen tiyatronun 53 oturma sırası var. 13 bin kişiyi alacak kapasitede. Tiyatronun her oturağından Bodrum Kalesi ve koyu nefis şekilde görülüyor.
     Ne yazık ki, bu tiyatroyu sadece depremler ve zaman yıpratmamış, Bodrum'da inşaat yapmak isteyenler de taşlarını söküp götürmüş.
     Bodrum yıllardır "entelektüel" ve de "paralı" kesimin ilgi odağı olmasına rağmen, kimse

Yazının Devamı

İhtiras

19 Nisan 2003

Bu cumartesi sayın okuyucularıma John Bakerın hikayesini anlatacağım. John Baker 1954 - 1964 yıllarında İstanbulda görev yapan İngiliz Başkonsolosu Bill Bakerın oğlu... Babası İstanbulda görevli iken High Schoola devam etmiş. Babası İngiltereye dönünce üniversite eğitimini orada tamamlamış. Ve de bankacılık yapmaya başlamış. İstanbula aşık olan babası ölürken oğluna vasiyette bulunmuş. "Ben ölünce İstanbula git. Bir şişe rakı al. Getir, benim mezarımın üstüne dök" demiş. Babası ölünce John Baker bir şişe rakı almak için İstanbula gelmiş. Sonra... "Bu rakıyı götürüp babamın mezarının üzerine dökeceğime, İstanbulda oturup içsem daha iyi olmaz mı? Babamın ruhu bundan daha çok hoşlanmaz mı?" demiş... Ve de deyiş o deyiş olmuş... Bir daha Türkiyeden kopamamış... Alkış topluyor Gencay Gürün, ilk kadın hariciyecilerimizden... Ama tiyatro aşkı baskın çıkınca diplomasiyi unutup yönetmenliğe soyunan bir zarif hanımefendi... 1984 - 1994 yıllarında İstanbul Büyükşehir Tiyatrolarında genel sanat yönetmenliği yaptıktan sonra 1995 yılında Tiyatro İstanbulu kurdu. Sekiz yılda Tiyatro İstanbulda 16 oyun sahnelendi. Bu oyunlarda en ünlü tiyatro oyuncuları rol aldı.John Bakerın sahneye uyguladığı

Yazının Devamı

İhtiras

19 Nisan 2003


<#comment>     Bu cumartesi sayın okuyucularıma John Baker’ın hikayesini anlatacağım. John Baker 1954 - 1964 yıllarında İstanbul’da görev yapan İngiliz Başkonsolosu Bill Baker’ın oğlu... Babası İstanbul’da görevli iken High School’a devam etmiş. Babası İngiltere’ye dönünce üniversite eğitimini orada tamamlamış. Ve de bankacılık yapmaya başlamış. İstanbul’a aşık olan babası ölürken oğluna vasiyette bulunmuş. "Ben ölünce İstanbul’a git. Bir şişe rakı al. Getir, benim mezarımın üstüne dök" demiş. Babası ölünce John Baker bir şişe rakı almak için İstanbul’a gelmiş. Sonra... "Bu rakıyı götürüp babamın mezarının üzerine dökeceğime, İstanbul’da oturup içsem daha iyi olmaz mı? Babamın ruhu bundan daha çok hoşlanmaz mı?" demiş... Ve de deyiş o deyiş olmuş... Bir daha Türkiye’den kopamamış...
     
     Alkış topluyor
     John Baker’ın sahneye uyguladığı bir oyun şimdilerde Tiyatro İstanbul tarafından sahneleniyor. Gencay Gürün’ün yönettiği "İhtiras" isimli bu oyun, Tiyatro İstanbul’un bu yılki repertuarında "Çılgın Haftasonu" ve "Bu Adreste Bulunamadı" isimli diğer iki oyun ile birlikte alkış

Yazının Devamı

Tekel'de çalışanlara öncelik verilebilir

18 Nisan 2003

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi'ndeki öğrencilerime başbakan olarak Thatcher'ın 1979 - 1990 yılları arasında İngiltere'nin hiçbir işe yaramaz durumdaki kamuya ait tesislerini, özelleştirme ile nasıl verimli ve dünya pazarında rekabet edebilir yapıya dönüştürdüğünü anlatıyordum. Sermayenin nasıl tabana yayıldığını, işçilerin ve halkın sanayileşmeye katkısının nasıl sağlandığından söz ediyordum.Bir öğrencim bu yazının başındaki soruyu sordu. Bir diğeri, "Hocam" dedi. "Bizde hükümetler baştan beri işçi ile ve halk ile zıtlaşarak özelleştirme yapma arayışında... Özelleştirilen kuruluşlar verimli hale gelmiyor. Ekonomiye daha çok yarar verir hale gelmiyor. Tersine zarar veriyor."Tekel'i satışa çıkararak yeni bir özelleştirme dönemini başlatmak üzere olan Büyük Türk Büyükleri, acaba neden öğrencilerin gördüklerini göremiyor?Tekel'in özellikleri var. (1) Adı üzerinde tütün mamulleri ve alkollü içkilerin tekeli. (2) Çok sayıda tarım üreticisini ilgilendiriyor. (3) Çok sayıda tüketiciyi ilgilendiriyor. (4) Her yıl büyük rakamlarda karlı sonuçlar veren bir işletme. (5) Çok sayıda insana istihdam imkanı sağlıyor. (6) Toplam vergi gelirlerinin yaklaşık yüzde 5'ini vergi veya fon

Yazının Devamı

Tekel'de çalışanlara öncelik verilebilir

18 Nisan 2003


<#comment>     "Tekel'in hisselerini neden öncelikle çalışanlara ve halka satmıyorlar? Neden özelleştirme hareketinin öncüsü Margaret Thatcher'ın yaptıklarını örnek almıyorlar?"
     Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi'ndeki öğrencilerime başbakan olarak Thatcher'ın 1979 - 1990 yılları arasında İngiltere'nin hiçbir işe yaramaz durumdaki kamuya ait tesislerini, özelleştirme ile nasıl verimli ve dünya pazarında rekabet edebilir yapıya dönüştürdüğünü anlatıyordum. Sermayenin nasıl tabana yayıldığını, işçilerin ve halkın sanayileşmeye katkısının nasıl sağlandığından söz ediyordum.
     Bir öğrencim bu yazının başındaki soruyu sordu. Bir diğeri, "Hocam" dedi. "Bizde hükümetler baştan beri işçi ile ve halk ile zıtlaşarak özelleştirme yapma arayışında... Özelleştirilen kuruluşlar verimli hale gelmiyor. Ekonomiye daha çok yarar verir hale gelmiyor. Tersine zarar veriyor."
     Tekel'i satışa çıkararak yeni bir özelleştirme dönemini başlatmak üzere olan Büyük Türk Büyükleri, acaba neden öğrencilerin gördüklerini göremiyor?
     Tekel'in özellikleri var. (1) Adı

Yazının Devamı

Anka 32 yaşında

17 Nisan 2003

Otuz bir yıldır medyada yer alan siyasi, sosyal ve ekonomik haberlerin çoğunun kaynağı Anka'dır. Anka her gün medyaya ve işadamlarına dört kanaldan haber akıtır. Siyasi ve sosyal haber bülteni yanında, Türkçe ve İngilizce ekonomi bülteni ve internet kanalıyla Türkiye'de olan biteni haber verir. Anka'nın yirmi dokuz yıldır yayımladığı Anka Ekonomi Bülteni sadece medyaya ekonomi haberlerini ulaştırmakla kalmaz, her sabah işadamlarının ve yöneticilerin önüne özel dağıtımla gelen bülten ile ekonomide olan biteni ve ekonominin temel göstergelerini verir.Anka ajansını 1972 yılında Altan Öymen, Müşerref Hekimoğlu, Egemen Bostancı ve Örsan Öymen kurdu. 1977 yılına kadar ajansı yöneten Altan Öymen daha sonra sorumluluğu Müşerref Hekimoğlu'na devretti. Müşerref Hekimoğlu dün yapılan genel kurul toplantısında sağlık nedeniyle hem yönetimden ayrıldı hem de hisselerini çalışanlara devretti. Bundan sonra Anka çalışanların ağırlıkta olacağı çok ortaklı bir haber ajansı olarak faaliyetini sürdürecek.Anka Türkiye'de bir haber ajansı olmanın ötesinde bir okul oldu. Ve çağdaş gazeteciliğin örneklerini verdi. Uğur Mumcu'nun yolsuzluklar masası Anka'da kurulmuştu. Teoman Erel, Yalçın Küçük, Uluç

Yazının Devamı

Anka 32 yaşında

17 Nisan 2003


<#comment>     Anka haber ajansı otuz iki yaşına girdi. Türkiye'de özel ve bağımsız bir haber ajansı olarak Anka rekor kırdı. Çünkü, Anka'dan önceki en uzun soluklu haber ajansı olan Türk Haberler Ajansı (THA) sadece otuz buçuk yıl yaşayabilmişti.
     Otuz bir yıldır medyada yer alan siyasi, sosyal ve ekonomik haberlerin çoğunun kaynağı Anka'dır. Anka her gün medyaya ve işadamlarına dört kanaldan haber akıtır. Siyasi ve sosyal haber bülteni yanında, Türkçe ve İngilizce ekonomi bülteni ve internet kanalıyla Türkiye'de olan biteni haber verir. Anka'nın yirmi dokuz yıldır yayımladığı Anka Ekonomi Bülteni sadece medyaya ekonomi haberlerini ulaştırmakla kalmaz, her sabah işadamlarının ve yöneticilerin önüne özel dağıtımla gelen bülten ile ekonomide olan biteni ve ekonominin temel göstergelerini verir.
     Anka ajansını 1972 yılında Altan Öymen, Müşerref Hekimoğlu, Egemen Bostancı ve Örsan Öymen kurdu. 1977 yılına kadar ajansı yöneten Altan Öymen daha sonra sorumluluğu Müşerref Hekimoğlu'na devretti. Müşerref Hekimoğlu dün yapılan genel kurul toplantısında sağlık nedeniyle hem yönetimden ayrıldı hem de hisselerini

Yazının Devamı

Ne sağcı ol ne solcu, futbolcu ol futbolcu

16 Nisan 2003

Ama benim asgari ücretle çalışan işçi garip Memed'im her ay 32 milyon 265 bin lira Gelir Vergisi verecek.Benim garip Memed'imi asgari ücretle çalıştıran işveren, işçi çalıştırdığı için hem Gelir Vergisi hem Kurumlar Vergisi ödeyecek.Bitmedi... Futbol kulüplerinin trilyon liraları aşan vergi borçları var... Vergi borcu olan futbol kulübü değil de tornacı dükkanı, trikotaj atölyesi olsa idi... Vergi borcu trilyon liraları aşmayıp da 5 milyar lira, 10 milyar lira olsa, vergi memurları tornacının, trikotajcının yakasına yapışır, vergi borcunu söke söke alır. Alamaz ise borçluları sürüm sürüm süründürür, dükkanda atölyede ne var ise satıp savar vergiyi tahsil ederdi...Ama futbol kulüplerine o vergi memurları bir şey yapamaz. Dokunamaz. Çünkü adı üzerinde tornacı, trikotajcı değil futbol kulübü... Ama onların vergi borcu trilyon liraları aştığı için onların muhatabı vergi memurları değil, politikacı bakanlar...Maliye Bakanlığı'nda bakan bey yetkisini kullanarak futbol kulüpleri ile "uzlaşma" masasına oturdu. Futbol kulüplerinin vergi borcunun yüzde 90'ını affetti. Kalanı kulüpler Vergi Barışı Yasası'ndan yararlanarak sıfır faiz ile taksit taksit ödeyecek...Vergi hocası Şükrü Kızılot,

Yazının Devamı