Ne sağcı ol ne solcu, futbolcu ol futbolcu

16 Nisan 2003


<#comment>     Futbolcular milyon dolarlık transfer paraları ile aylık ücretlerinden vergi ödemeyecek... Transfer ve ücret ödemeleri yapılırken sadece yüzde 15 oranında stopaj kesintisi yapılacak.
     Ama benim asgari ücretle çalışan işçi garip Memed'im her ay 32 milyon 265 bin lira Gelir Vergisi verecek.
     Benim garip Memed'imi asgari ücretle çalıştıran işveren, işçi çalıştırdığı için hem Gelir Vergisi hem Kurumlar Vergisi ödeyecek.
     Bitmedi... Futbol kulüplerinin trilyon liraları aşan vergi borçları var... Vergi borcu olan futbol kulübü değil de tornacı dükkanı, trikotaj atölyesi olsa idi... Vergi borcu trilyon liraları aşmayıp da 5 milyar lira, 10 milyar lira olsa, vergi memurları tornacının, trikotajcının yakasına yapışır, vergi borcunu söke söke alır. Alamaz ise borçluları sürüm sürüm süründürür, dükkanda atölyede ne var ise satıp savar vergiyi tahsil ederdi...
     Ama futbol kulüplerine o vergi memurları bir şey yapamaz. Dokunamaz. Çünkü adı üzerinde tornacı, trikotajcı değil futbol kulübü... Ama onların vergi borcu trilyon liraları aştığı için

Yazının Devamı

"Tekel'i babalar gibi satarız!.."

15 Nisan 2003

Yeni Şafak gazetesinde ise Mustafa Karaoğlu, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın, "Kemal abide tüccar kafası var... İyi pazarlıkçıdır..." diyerek Özelleştirme İdaresi'nin Kemal Unakıtan'a bağladığını yazdı.Geçen cumartesi, İstanbul'da düzenlediği bir basın toplantısında, "Özelleştirme bana geçti, ziyaretçiler arttı" diyen Kemal Unakıtan, haziranda Tekel'in sigara ve içki birimlerinin blok satışının yapılacağını teyit ettikten sonra, dosta düşmana seslendi: "Tekel'i babalar gibi satarız!.."İş inada bindiğine göre, bundan böyle "özelleştirme" yok... "Babalar gibi satış" var demektir.Sayın okuyucularım, (1) özelleştirmenin amacı ne pahasına olur ise olsun KİT'leri satıp savmak değil... Bir yanda özel sektörce sürdürülebilecek faaliyet alanlarında devletin üretimden çekilmesini sağlamak, öte yanda devlet elinde verimli işletilmeyen kuruluşları daha verimli işletebilecek gruplara devretmek... (2) Özelleştirilen ve özelleştirilecek bazı KİT'ler, devlet adına bazı sorumlulukları yerine getiriyor. Bu kuruluşlar özelleştirildiğinde bu sorumlulukların devletin başka birimlerince yerine getirilmemesi halinde ekonomide ve sosyal alanlarda ciddi sorunlar ortaya çıkar... (3) Tekel'lerin

Yazının Devamı

"Tekel'i babalar gibi satarız!.."

15 Nisan 2003


<#comment>     Özelleştirme İdaresi'nin, irili ufaklı 312 işletme ile en büyük KİT haline geldiğini belirten, özelleştirmeden sorumlu Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, "KİT'leri duman edeceğim" dedi. Ankara'da "Maliye Evi"nde "kuzu pörtletme" ziyafetinde gazetecilerle yaptığı sohbette Maliye Bakanı, "Sağa bakıyorum Sümer Holding, sola bakıyorum Galeria. Uçağa biniyorum THY... Hepsi bana bağlı... Efendim satarız, bal gibi de satarız" dedi. (Milliyet Ekonomi, Hakan Şanlıtürk'ün haberi)
     Yeni Şafak gazetesinde ise Mustafa Karaoğlu, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın, "Kemal abide tüccar kafası var... İyi pazarlıkçıdır..." diyerek Özelleştirme İdaresi'nin Kemal Unakıtan'a bağladığını yazdı.
     Geçen cumartesi, İstanbul'da düzenlediği bir basın toplantısında, "Özelleştirme bana geçti, ziyaretçiler arttı" diyen Kemal Unakıtan, haziranda Tekel'in sigara ve içki birimlerinin blok satışının yapılacağını teyit ettikten sonra, dosta düşmana seslendi: "Tekel'i babalar gibi satarız!.."
     İş inada bindiğine göre, bundan böyle "özelleştirme" yok... "Babalar gibi satış" var demektir.
   &nbs

Yazının Devamı

Halkımız bonoyu sevdi

14 Nisan 2003

Geçen hafta Hazine büyük rakamlarda bono sattı. Bu bonoları satın alan bankaların o günlerde Milliyet Ekonomi sayfalarında ilanları çıktı. Bankalar Hazine'den satın aldıkları bonoları küçük ölçüde daha düşük faiz ile halka satmak için ilan vermişti. Oyakbank ve Akbank, bir yıl vadeli bonoları satın alanların, vergisiz - net olarak yılda yüzde 63 faiz geliri elde edebileceklerini ilan ediyordu...Bu ilanları veren bankalardan birine sordum... "Halk bu ilanları okuyarak bono alıyor mu?" Cevap beni şaşırttır. Bankanın tepe yöneticisi dedi ki: "Son ihalede biz Hazine'den 300 trilyon liralık bono satın almıştık. İlanlar üzerine halktan o kadar talep geldi ki 300 trilyon lirası stoktan 600 trilyon liralık bonoyu halka sattık... Daha da talep var..." Merkez Bankası'nın verdiği bilgilere göre halkımız "Hazine Bonosu"na merak saldı... 28 Şubat'ta halkımızın elindeki bono stoku 24.2 katrilyon lira idi. 28 Mart'ta 26.2 katrilyon liraya yükseldi. Yurtiçinde yerleşiklerin bankalardaki Türk lirası mevduatlarının 58 katrilyon lira olduğu dikkate alınır ise, halkımızın bonoya yatırdığı paranın önemi ve büyüklüğü daha iyi anlaşılır. Güvenin göstergesi Halkımızın elindeki bono miktarının hızla

Yazının Devamı

Halkımız bonoyu sevdi

14 Nisan 2003


<#comment>     Merkez Bankası'nın verdiği bilgilere göre halkımız "Hazine Bonosu"na merak saldı... 28 Şubat'ta halkımızın elindeki bono stoku 24.2 katrilyon lira idi. 28 Mart'ta 26.2 katrilyon liraya yükseldi. Yurtiçinde yerleşiklerin bankalardaki Türk lirası mevduatlarının 58 katrilyon lira olduğu dikkate alınır ise, halkımızın bonoya yatırdığı paranın önemi ve büyüklüğü daha iyi anlaşılır.
     Geçen hafta Hazine büyük rakamlarda bono sattı. Bu bonoları satın alan bankaların o günlerde Milliyet Ekonomi sayfalarında ilanları çıktı. Bankalar Hazine'den satın aldıkları bonoları küçük ölçüde daha düşük faiz ile halka satmak için ilan vermişti. Oyakbank ve Akbank, bir yıl vadeli bonoları satın alanların, vergisiz - net olarak yılda yüzde 63 faiz geliri elde edebileceklerini ilan ediyordu...
     Bu ilanları veren bankalardan birine sordum... "Halk bu ilanları okuyarak bono alıyor mu?" Cevap beni şaşırttır. Bankanın tepe yöneticisi dedi ki: "Son ihalede biz Hazine'den 300 trilyon liralık bono satın almıştık. İlanlar üzerine halktan o kadar talep geldi ki 300 trilyon lirası stoktan 600 trilyon liralık bonoyu halka

Yazının Devamı

"Biz bu borcu öderiz Abicim..."

13 Nisan 2003

İlginç olan mesajda ekonomiden, üretimden hiç söz edilmemesi, sadece ve sadece iç ve dış borçların ödenmesi konusunda herhangi bir sorun bulunmadığı ve ödemelerin zamanında yapılabilmesi için her türlü tedbirin alındığının anlatılmaya çalışılmasıydı.Borçların çevrilmesi için alınan tedbirlerin reel ekonomiyi, yatırımları, üretimi, istihdamı, tüketimi ve gelir dağılımını nasıl etkileyeceğine sunumda hiç değinilmedi.Hazinemiz, "Biz bu borçları öderiz Abicim..." mesajını şöyle veriyor: Ekonomide iyiye gidiş var: Milli Gelir artıyor. Fiyat artışları (enflasyon) geriliyor. iç borçlanmada ortalama faiz oranları düşüyor.Toplam borcun Milli gelire oranı yüzde 92'ye tırmanmıştı. Yüzde 79'a indi. Bunlar iyiye gidişin göstergesi.Hazinenin borçlanmayı sürdürmesi için şartlar daha iyi hale geldi: özel bankaların özkaynakları, kamu bankalarının mali yapıları güçlendi. Bu yıl Milli Geirin (GSMH'nın) yüzde 6.5'u oranında faiz dışı gelir fazlası ayrılacak. iç borc stoğu azaltılacak. Toplam borcun Milli Gelir'e oranı küçüldü.Dalgalı kur sistemi çok iyi işliyor. Döviz sorunu yok. Bu durumda Hazine borçları kolaylıkla çevirir. 2003 Yılı Bütçesi'nin "fazileti" ise dış para ve sermaye piyasası

Yazının Devamı

"Biz bu borcu öderiz Abicim..."

13 Nisan 2003


<#comment>     Dün Washington'da Hazine Müsteşarının yardımcısı Hakan özyıldız, dış para ve sermaye piyasalarının önemli kurumlarından "J.P.Morgan" yöneticilerine Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti tarafından alınan mali tedbirler ve de kamu borçlarının nasıl ödeneceği konusunda bir sunum yaptı. Bu sunumda Türkiye Cumhuriyeti Hazinesi adına verilen mesaj, "Biz bu borçları öderiz Abicim..." mesajı idi.
     İlginç olan mesajda ekonomiden, üretimden hiç söz edilmemesi, sadece ve sadece iç ve dış borçların ödenmesi konusunda herhangi bir sorun bulunmadığı ve ödemelerin zamanında yapılabilmesi için her türlü tedbirin alındığının anlatılmaya çalışılmasıydı.
     Borçların çevrilmesi için alınan tedbirlerin reel ekonomiyi, yatırımları, üretimi, istihdamı, tüketimi ve gelir dağılımını nasıl etkileyeceğine sunumda hiç değinilmedi.
     Hazinemiz, "Biz bu borçları öderiz Abicim..." mesajını şöyle veriyor:
•  Ekonomide iyiye gidiş var: Milli Gelir artıyor. Fiyat artışları (enflasyon) geriliyor. iç borçlanmada ortalama faiz oranları düşüyor.Toplam borcun Milli gelire oranı yüzde

Yazının Devamı

Yoksullukla mücadelede kooperatifler

12 Nisan 2003

Türkiye'de yoksulluk var. Ama yoksullukla mücadele yok... Yoksulluğun nasıl önleneceğini tartışan yok. Halbuki yoksulluk önemli boyutlara ulaştı. Kriz, yoksulluk sorununun önemini artırdı. DPT tarafından yapılan belirlemelere göre nüfusumuzun yüzde 13'ü (yaklaşık 9 milyon Türk insanı) açlık sınırı altında. Nüfusumuzun yüzde 24'ü (yaklaşık 16 milyon Türk insanı) fakirlik sınırının altında. Nüfusumuzun yüzde 18'inin (yaklaşık 12 milyon Türk insanının) günlük gıda harcaması 2 doların altında...Öncelik, açlık sınırı altındaki 9 milyon Türk insanının karnını doyurmak... İyi de, bunu kim yapacak? Nasıl yapacak? Karın doyurmak önemli ama sadece yoksulun karnını belli bir süre doyurmak ile iş bitmiyor. Ardından bu insanları üretici duruma getirmek, kendi karınlarını doyuracak duruma getirmek gerekiyor...İşte burada "kooperatiflerin önemi" ortaya çıkıyor. İlk kooperatif hareketi 1844 yılında İngiltere'nin Manchester şehrinde başladı. İlk kooperatif, yoksullukla mücadele arayışındaki dokuma işçileri için kurulan tüketim kooperatifi idi.Daha sonra yoksul insanları üretime yönelten kooperatif hareketi başladı. Bu tür kooperatifler bütün Avrupa kıtasına yayıldı. Oradan Amerika kıtasına

Yazının Devamı