Yoksullukla mücadelede kooperatifler

12 Nisan 2003


<#comment>     Bugün Ankara'da Türkiye Milli Kooperatifler Birliği tarafından düzenlenen bir toplantıda "Yoksullukla Mücadelede Kooperatiflerden Yararlanmanın İmkanları" tartışılacak.
     Türkiye'de yoksulluk var. Ama yoksullukla mücadele yok... Yoksulluğun nasıl önleneceğini tartışan yok. Halbuki yoksulluk önemli boyutlara ulaştı. Kriz, yoksulluk sorununun önemini artırdı. DPT tarafından yapılan belirlemelere göre nüfusumuzun yüzde 13'ü (yaklaşık 9 milyon Türk insanı) açlık sınırı altında. Nüfusumuzun yüzde 24'ü (yaklaşık 16 milyon Türk insanı) fakirlik sınırının altında. Nüfusumuzun yüzde 18'inin (yaklaşık 12 milyon Türk insanının) günlük gıda harcaması 2 doların altında...
     Öncelik, açlık sınırı altındaki 9 milyon Türk insanının karnını doyurmak... İyi de, bunu kim yapacak? Nasıl yapacak? Karın doyurmak önemli ama sadece yoksulun karnını belli bir süre doyurmak ile iş bitmiyor. Ardından bu insanları üretici duruma getirmek, kendi karınlarını doyuracak duruma getirmek gerekiyor...
     İşte burada "kooperatiflerin önemi" ortaya çıkıyor. İlk kooperatif hareketi 1844 yılında

Yazının Devamı

Aria 'direk dikmeden' dolaşım istiyor

11 Nisan 2003

Cep telefonunda haberleşmenin esası yüksek tepelere, apartman çatılarına dikilen direkler. Cep telefonu işleten şirketlerin en büyük yatırımı bu direkler. Ne kadar çok dikilirse alıcı - verici aletler ne kadar güçlü olur ise hizmet o kadar yaygınlaşıyor. Fakat direk dikmek çok çok pahalı... Şirketler bu yatırımı daha işe başlarken, gelir kasalarına akmaya başlamadan yapmak zorunda...Uygulamalar gösteriyor ki, bir işletmeci, Türkiye'de dağa tepeye 5 - 6 bin direk (baz istasyonu) 150 - 200 ara birim kurmadan ülkenin tamamını kapsayan bir haberleşme sistemi kuramıyorHer direk para demek, yatırım demek... Bu nedenle başka ülkelerde buna çare bulmuşlar. Bir işletmecinin diktiği direkten diğeri ücretini ödeyerek yararlanıyor. Aynı tepeye her biri kendi direğini dikmek zorunda kalmıyor. Bunun için cep telefonu işletmecilerinin kendi aralarında yaptığı anlaşmaya "roaming" (ulusal dolaşım) deniliyor. "Roaming" bir cep telefonu işletmesinin diğerinin altyapısından yararlanması." Bu tür anlaşmalar işletmelerin anlaşması ile yapılıyor.Türkiye'de Turkcell ve Telsim kendi direklerini dikerek işletmecilik yaparken Aria piyasaya girdi. Bir süre sonra "roaming" anlaşması için daha önce direk

Yazının Devamı

Aria ‘direk dikmeden’ dolaşım istiyor

11 Nisan 2003


<#comment>     Cep telefonu işletmek için İtalyan firması ile İş Bankası’nın ortak kurduğu Aria, Uluslararası Tahkim Mahkemesi’nde Türk hükümeti aleyhine dava açtı. "Direk dikmeden cep telefonu sistemi kurabileceğimiz, bizden önce direk diken cep telefonu işletmecilerinin direklerini kullanabileceğimiz konusunda bize söz vermişti. Sözünü yerine getirmedi. Hükümet 2.5 milyar dolar tazminat ödesin" deniliyor.
     Cep telefonunda haberleşmenin esası yüksek tepelere, apartman çatılarına dikilen direkler. Cep telefonu işleten şirketlerin en büyük yatırımı bu direkler. Ne kadar çok dikilirse alıcı - verici aletler ne kadar güçlü olur ise hizmet o kadar yaygınlaşıyor. Fakat direk dikmek çok çok pahalı... Şirketler bu yatırımı daha işe başlarken, gelir kasalarına akmaya başlamadan yapmak zorunda...
     Uygulamalar gösteriyor ki, bir işletmeci, Türkiye’de dağa tepeye 5 - 6 bin direk (baz istasyonu) 150 - 200 ara birim kurmadan ülkenin tamamını kapsayan bir haberleşme sistemi kuramıyor
     Her direk para demek, yatırım demek... Bu nedenle başka ülkelerde buna çare bulmuşlar. Bir işletmecinin

Yazının Devamı

Halkımız bankalara güveniyor

10 Nisan 2003

Medyada bazı yorumcular "Tezkere çıkmadı. ABD ve IMF Türkiyeye küstü. Artık ABDnin ve IMFnin desteği yok. Biz borçları döndüremeyiz" diyerek ortalığı karıştırdı. Ardından TÜSİAD Başkanı "köşeye sıkıştık" diyerek tehlike çanlarını çaldı. Bunun üzerine "Servet vergisi alınsın... Hayır... Hayır... Halk altınlarını, memurlar maaşlarını bağışlasın" tartışmaları başladı... Morali bozulan Başbakan, "Ekonomi oksijen çadırında... Serum verecek bir hayır sahibi bekliyoruz" dedi... Ardından, açık açık "konsolidasyon" isteyenler sahneye çıktı. Sayın okuyucularım, bu tartışmalara rağmen, bankalardaki mevduatta büyük hareketler olmadığını göstermek için yazının altında bir özet tablo sunuyorum... Yılbaşından bu yana bankalardaki Türk lirası mevduatta büyük artış yok, çekilme de yok. Geçen yıl sonunda 128 katrilyon lira olan Türk lirası mevduat 21 Martta 130 katrilyon lira dolayında.Yurtiçi kaynaklı döviz mevduatı yıl sonunda 45 milyar dolardı. 14 Martta 44 milyar dolara gerilemişti. Olumsuz söylemler azıcık da olsa döviz mevduat sahiplerini etkilemiş. Bir haftada bankalardan 1.4 milyar dolar çekilmiş. Yastık altına konmuş, ya da "turistik geziye" yollamış. Hepsi hepsi bu kadar...Geçen yıl

Yazının Devamı

Halkımız bankalara güveniyor

10 Nisan 2003


<#comment>     Halkımız her şeye rağmen paniğe kapılıp bankalardaki parasını çekmiyor. Bankalara güvenini sürdürüyor. Halbuki halkı paniğe uğratmak için ne gerekiyor ise yapılıyor. Gelişmeler de kötü... Ama halkımız "sağduyusu" ile olayları "sakin" izliyor.
     Medyada bazı yorumcular "Tezkere çıkmadı. ABD ve IMF Türkiye’ye küstü. Artık ABD’nin ve IMF’nin desteği yok. Biz borçları döndüremeyiz" diyerek ortalığı karıştırdı. Ardından TÜSİAD Başkanı "köşeye sıkıştık" diyerek tehlike çanlarını çaldı. Bunun üzerine "Servet vergisi alınsın... Hayır... Hayır... Halk altınlarını, memurlar maaşlarını bağışlasın" tartışmaları başladı... Morali bozulan Başbakan, "Ekonomi oksijen çadırında... Serum verecek bir hayır sahibi bekliyoruz" dedi... Ardından, açık açık "konsolidasyon" isteyenler sahneye çıktı.
     Sayın okuyucularım, bu tartışmalara rağmen, bankalardaki mevduatta büyük hareketler olmadığını göstermek için yazının altında bir özet tablo sunuyorum...
•  Yılbaşından bu yana bankalardaki Türk lirası mevduatta büyük artış yok, çekilme de yok. Geçen yıl sonunda 128 katrilyon lira olan Türk lirası

Yazının Devamı

İç borç çarkı dönüyor

9 Nisan 2003

"Karamsar çevreler", aylardır, Hazinenin bir günde bu kadar büyük ödemeyi yapamayacağını ve bu nedenle iç borçta çömleğin çatlayacağını, sistemin 9 Nisan sabahı çökeceğini tekrarlayıp duruyordu.Bu karamsar söylemler, sadece finans çevrelerinde etkili olmuyor, halkı bile korkutuyordu. "9 Nisanda Hazine borcunu ödeyemeyecek ve bunun sonunda ortaklık karışacakmış. Bankalar çökecekmiş. Acaba, bankalardan paramızı çekelim mi?" diyerek benden akıl soranları, "Telaşlanacak bir şey yok, bu Hazine bu borcu çevirir. Merak etmeyiniz" diyerek zorlukla ikna edebiliyordum.Hazine, iç borcu çevirme becerisini bir kere daha sergiledi. Şu veya bu şekilde iç borcun çevrilebileceğini bir kere daha gösterdi. Bu arada değişen şartlar da Türkiyeye ve Hazineye yardımcı oldu.ABDnin Türkiyeye sırt çevirdiği endişesi ile 24 Martta 1 milyon 755 bin liraya kadar tırmanan dolar fiyatı, ABD ile ilişkilerin yumuşaması sonucu 1 milyon 640 bin liraya kadar geriledi.IMF ile zıtlaşma sonucu yüzde 73.6ya kadar tırmanan bono faizi, yüzde 63lere kadar indi.Ve de bu ortamda Hazine önceki gün 1 katrilyon 393 trilyon liralık bono sattı. Dün satılan 3 katrilyon 266 trilyon liralık bono ile birlikte piyasadan 4 katrilyon

Yazının Devamı

İç borç çarkı dönüyor

9 Nisan 2003


<#comment>     Hazine, bugün piyasaya 4 katrilyon 828 trilyon lira, kamu kurumlarına 158 trilyon lira, kamu bankaları ve TMSF’ye 317 trilyon lira olmak üzere, toplam 5 katrilyon 303 trilyon lira ödeme yapacak. Katrilyon ve trilyon rakamlarının ne anlama geldiğini karıştırmaya başladık. Hazine’nin yapacağı ödemenin, yabancı para karşılığı 3.2 milyar dolardır. Bu çok önemli, çok büyük bir rakamdır.
     "Karamsar çevreler", aylardır, Hazine’nin bir günde bu kadar büyük ödemeyi yapamayacağını ve bu nedenle iç borçta çömleğin çatlayacağını, sistemin 9 Nisan sabahı çökeceğini tekrarlayıp duruyordu.
     Bu karamsar söylemler, sadece finans çevrelerinde etkili olmuyor, halkı bile korkutuyordu. "9 Nisan’da Hazine borcunu ödeyemeyecek ve bunun sonunda ortaklık karışacakmış. Bankalar çökecekmiş. Acaba, bankalardan paramızı çekelim mi?" diyerek benden akıl soranları, "Telaşlanacak bir şey yok, bu Hazine bu borcu çevirir. Merak etmeyiniz" diyerek zorlukla ikna edebiliyordum.
     Hazine, iç borcu çevirme becerisini bir kere daha sergiledi. Şu veya bu şekilde iç borcun çevrilebileceğini bir kere

Yazının Devamı

Eş dost vergisi için "özel af"

8 Nisan 2003

Milliyet Ekonomi sayfalarında üç gündür Nedim Şenerin yazdığı bu inanılmaz "özel af" olayını basitleştirerek sayın okuyucularıma özetlemek istiyorum: 27 Şubat 2003 tarihinde "Vergi Barışı" kanunu yürürlüğe girdi. Bu kanun ile vergi mükelleflerine şu kolaylık tanındı: Vergi mükellefi 1998 - 1999 - 2000 - 2001 yıllarında beyan ettiği vergi matrahını (vergiye esas gelirini) gönüllü olarak artırır ve artırdığı bölümün vergisini de öder ise, bu geçmiş 4 yıldaki vergileri ile ilgili defterleri kapatılmış olacak. Maliye bu dönemlerde az vergi verdi, yanlış hesap yaptı diyerek mükellefi bir daha rahatsız etmeyecek.Maliyenin vergi denetim elemanları mükelleflerin defterlerini inceliyor. 1998 - 2001 yılı vergi defterleri incelendiğinde eksik vergi verdiği anlaşılanların durumu ne olacak? Kanunda bu da düşünüldü.Denetim raporu 31 Marta kadar vergi dairesi kaydına girmeden vergi mükellefi Vergi Barışından yararlanmak için kendi kendine ufak da olsa bir matrah artırımı için başvuru yapmışsa artık 31 Marttan sonra denetim raporu hiçbir işe yaramayacak... Denetim raporunda mükellefin bilerek veya bilmeyerek büyük ölçüde vergiden kaçındığı veya vergi kaçırdığı ortaya konulsa bile, rapor yok

Yazının Devamı