Ayşe Hanım Teyzem, ”Eskiler üç kuruş birikimleri olunca altın alır, yastık altında saklarlarmış. Fazla birikimi olan küpe koyar bahçeye gömermiş. Derken birikimlerimizi mevduat hesabında saklar olduk. Bazılarımız gene altında kaldı. Birikimi fazla olanlar borsaya gitti. Yatırım fonları çıktı... Ama bunların hiçbirinin getirisi kalmadı... Tamam... Faizden para kazanmak dönemi bitti ama, şimdi faize verdiğin para faiz getirmediğiyle kalmıyor, durduğu yerde eriyor... Ne yapsak ki? Durduğu yerde eriyeceğine, biriktirdiğimiz paraları afiyet ile yesek mi?” diyor.
Abdurrahman Yıldırım’ın ocak-mart döneminde hangi yatırım aracının ne kazandırdığını, ne kaybettirdiğini gösteren bir çalışması var. Enflasyonun şişkinliğinden arındırıldıktan sonra 3 aylık mevduat yüzde 0.15 kaybettirmiş. Cumhuriyet altını yüzde 0.02 kaybettirmiş. Yarısı dolar, yarısı euro döviz hesabı yüzde 1.01 kaybettirmiş. Tahvil-bono fonu yüzde 0.68 kaybettirmiş. Reel getiri sadece borsada var. O da kurtların sofrası(!)
Tasarruf azalmamalı-artmalıFaizin kredi kullananlar için ucuzlaması iyi bir şey de, faiz inince, iç tasarruflar azalıyor.
Halkımızın Türk Lirası birikimleri 2013 yılının ilk 3 ayında yüzde 3 oranında, 17.9 milyar TL arttı. Artan birikimlerin en büyük bölümü, faizin düşüklüğüne rağmen, bankalardaki mevduat hesaplarına gidiyor.
Yılın ilk 3 ayında mevduat hesaplarındaki birikimlerde artış sadece yüzde 2.00 oranında, 9.4 milyar TL. İkinci sırada (faizsiz-kâr/zarar esasına dayalı) katılım hesapları var. Bu hesaplardaki artış yüzde 4.2 oranında 4.2 milyar TL. Üçüncü sırada yatırım fonları var. Fonlara yatırılan birikimler 1.6 milyar TL.
Bireysel Emeklilik yaşamalıÜzerinde dikkatle durulması gereken, Bireysel Emeklilik sistemine yönelen birikimlerdeki yavaşlamadır. İlk 3 ayda Bireysel Emeklilik sistemindeki birikimlerde artış sadece 1.6 milyar TL.
Ne oluyor? Bu kadar ümit bağlanan ve hükümetin yüzde 25 katkı yapacağı sisteme ilgi neden yavaşladı? Çünkü sistemin ayakta kalması için sisteme yönelen birikimlerin verimli yatırımlarda değerlendirilmesi gerekir. Bireysel Emeklilik fonlarının tamamı borsada riske atılamaz. Önemli bölümü sabit getirisi olan (faiz getirisi olan) yatırım alanlarında kullanılır. Faiz negatif olur ise Bireysel Emeklilik fonları da erir.
Sonuç, yatırımcı, üretici için faizin ucuz olmasını kim istemez. Devletin ucuz borçlanmasını kim istemez. Ama bütün bunların gerisinde kaynak sorunu var. İç kaynaklarımızın milli gelire oranı yüzde 14 dolayında. İç tasarruf yetmediği için dış tasarruflardan yararlanmaya mecbur kalıyoruz. Dış tasarruf cari açık sorunu yaratıyor. İşte bu nedenle faizin “kâfinin ötesinde” ucuzlamasının, tasarrufları nasıl caydıracağını unutmamak gerekir.