Rosie istediğinde Amerikalı zenginler "hayır" diyemezmiş. Rosie, hayır işleri için bağış toplamada çok başarılı bir işadamı. İsmi tam olarak "John Rosenwald Jr." Geçtiğimiz günlerde New York Times gazetesinde hayat hikayesi yayımlandı. Rosie, son 15 yılda 8 hayır projesi için 2.3 milyar dolar bağış toplamış. New York Üniversitesi sağlık merkezi ve hastanesi için 830 milyon dolar, Metropolitan Müzesi için 514 milyon dolar, Dartmouth Üniversitesi için 772 milyon dolar para bulmuş.
Acaba Türkiye'nin "Mr. Rosie"si kim? TEMA için bağış toplayan Hayrettin Karaca ve Nihat Gökyiğit mi? Kalp Vakfı için bağış toplayan Çetin Yıldırımakın mı? Yoksa Lösemili Çocuklar için bağış toplayan Dr. Gündüz Gedikoğlu mu? Bizde toplanan bağışların miktarı da açıklanmaz, nerede harcandığı da açıklanmaz. Onun için biz veririz de nereye gittiğini bilemeyiz. Halbuki Amerika'da verileni devlet de biliyor, kul da biliyor, alan da hesabını açık açık veriyor.
ABD'de vergi sistemi bağış yapmayı teşvik ediyor. Sistem zengini, daha çok kazananı, daha çok bağış yapmaya zorluyor. Vermenin zevki ile verginin avantajı birleşince bağışlarla, üniversiteler kuruluyor, gelişiyor, hastaneler yapılıyor, müzeler, tiyatrolar zenginleşiyor, parklar yeşilleniyor. Bakınız ABD'de vergi sistemi bağış yapmayı nasıl teşvik ediyor?
(1) Diyelim ki, 500 milyon dolarlık hisse senedinizin fiyatı borsada 1 milyar dolara yükselmiş. Bunu satıp nakde çevirirseniz, yaklaşık 250 milyon dolar vergi ödemeniz gerekir.
Halbuki 200 bin dolarlık hisse senedini üniversite vakfına bağışlarsanız 200 bin dolar vergi muafiyeti elde edersiniz. Kalan 800 bin dolarlık hisse senedini satarsanız ödeyeceğiniz 200 bin dolarlık vergi bu muafiyet ile karşılanır. Böylece 250 bin dolar vergi ödeyecek yerde, 200 bin dolarlık bağış ile 800 milyon dolarlık hisse senedi gelirinin tamamını elde eder 50 bin dolar kazançlı çıkarsınız.
(2) Diyelim ki, 100 bin dolara satın aldığınız tabloya 2 milyon dolara alıcı çıktı. Ama böyle bir durumda 2 milyon doların yarısı vergiye gidecek. Tablonuzu bir müzenin vakfına bağışlarsınız. Müze vakfı tablonuzu müzayede ile satar. Diyelim ki, tablo 3 milyon dolara satıldı. Bu 3 milyon dolar müze vakfının parasıdır. Vergiden muaftır. Müze vakfı bu parayı bir yatırım fonuna bağlar. Fonun yıllık getirisi (örneğin yüzde 6'dan yılda 180 bin dolar) ömür boyu size ödenir. Siz ölünce ana para da, faiz geliri de vakfın olur.
(3) Diyelim ki, elinize bir yerden vergiye tabi 500 bin dolar geçti. Normal olarak bunun yaklaşık yarısı veya en az dörtte biri vergiye gidecek. Siz 500 bin doları üniversite vakfına bağışlayınca vergi mükellefiyetinden kurtulursunuz. Üniversite vakfı diğer fonları ile birlikte bu 500 bin doları da işletir. Yıllık gelirin yüzde 25'i üniversitenin, kalanı ömür boyu size ödenir.
Bunlar ABD'de bağışı teşvik için uygulanan vergi tedbirlerinden bazılarıdır.
Amerika'nın bağış toplama şampiyonu "Mr. Rosie", "Bear, Stearns" isimli yatırım şirketinin tepe yöneticisi. Şimdilerde Metropolitan Müzesi'ne yardım derneğinin başkanı ama önemli başka projelerde de bağış kampanyalarını yürütüyor. Mr. Rosie'nin bağış toplama ilkeleri var.
(1) Bağış için yola çıkarken elde bir proje olacak. Bağış hedefi belirlenecek. Bu hedef gerçekçi olacak. Hedef mutlaka tutturulacak. Hedefe ulaşıldığında da durulacak. Devamlı olarak "ver, ver, ver" diye bağış toplanmaz. (2) Bağış isteyen kendi de verecek. Verdiği rakamı herkese açıklayabilecek. (3) Bağış istenmeden yapılacak işin önemi anlatılacak. Bağışı verecek, bu önemi kavrayıp bu önemli işi gerçekleştirmenin zevkini paylaşmak için verecek. (4) Toplam hedefin üçte biri garanti edilmemiş ise herhangi bir projeye başlanılmayacak. (5) Hayır işinde sorumluluk üstlenenlerin isimleri güven verecek.
Bunları nakledişimin nedeni var. Türkiye'de her gün birileri bir şey için bağış istiyor. Veren verdiği paranın nereye gittiğini bilmiyor. Alan kamuoyuna açıklama yapmıyor. Kimsenin iyi niyetinden şüphe edilemez ama... Toplayan, toplamaya çalışan memnun değil, veren memnun değil... Başkaları ne yapıyor anlatmak istedim.