Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı




Paris’te hava soğuk mu soğuk... Paris’te soğuk havada ne yapılır? Müze gezilir... Ama gezmek için müzeye girmek gerekir... Paris’te doğru dürüst bir müzeye girmek ne mümkün? Dünyanın dört bir yanından gelen insanlar müzelerin önünde kuyruğa girmiş, içeriye girmek için sıra bekliyor... Görmeyen, yaşamayan inanamaz... En aşağı yarım saat, bir saat, soğukta, yağmur altında ayakta dikiliyor...
Kızım "Francis Picabia’nın sergisini mutlaka gezin... Bana da kataloğundan satın alın" diye talimat vermişti. Mecburen "Art Moderne de la Ville de Paris" isimli koskoca müzenin önünde kuyruğa girdik. Soğuktan titreye titreye sıramızın gelmesini bekledik... Ama beklemeye değdi. Picabia’nın (1879 - 1953) ne büyük ve ne renkli bir sanatçı olduğunu sergiyi gezince öğrendik. Fransız sanatçı hayatı boyunca kübizme ilgi duymuş, dadaizme öncülük etmiş, gerçekçilik’te eserler vermiş, devamlı üretmiş... Bir sanatçının bu kadar bol eseri bu kadar farklı koleksiyonerlerden nasıl derlenir de nasıl sergilenir... Görmek lazım... Gez gez bitmiyor ama, insan da bıkmıyor.
Aynı müzede, Kiev’de doğan (1879 - 1935) ünlü sanatçı Malevitch’in eserleri de sergileniyor.
Parislilerin ve Paris’e yolu düşen turistlerin çok ilgi duydukları bir başka sergi de Modigliani sergisi. "Musee du Luxembourg"un kapısının önündeki kuyruk o kadar uzun ki... Baktık kuyrukta daha fazla beklersek donacağız... Otele döndük... Otelden bir gün sonrasının belli bir saati için rezervasyon yaptırdık... Elimizde biletler, o saatte gitmemize rağmen rezervasyonlu ziyaretçiler kuyruğuna girmek zorunda kaldık... Ama zahmete değdi.. İtalyan ressam, heykeltıraş Modigliani (l884 - 1920) 36 yaşında veremden ölmüş. O kısa ömür süresince ne eserler vermiş!.. Paris’e yerleşen empresyonist’ler arasında yer alan uzun yüzlü, uzun boyunlu, uzun endamlı portreler ve çıplak kadınlar çizen ve boyayan ressamın dünyanın her köşesindeki müzelerdeki ve de koleksiyonerlerdeki eserlerini bir araya getiren sergi çok çok etkileyici...
O kadar büyük ilgi görüyor ki, sergi salonu "belediye otobüsünün içi gibi" tıkış tıkış insan dolu...
Hafta içinde "Galerie Nationale du Jeu de Paume"de Belçikalı sanatçı Magritte’nin (1898 - 1967) sergisi açıldı. Gerçeküstü resim yapan, hayal gücünü resme dönüştüren sanatçının çok sayıda eseri bir araya getirilmiş. Açılış günü erken saatte gidince kuyruk derdimiz olmadı, sergiyi rahat rahat gezebildik.
Paris’te İstanbul ile göbek bağı olan iki bankacının "Parc de Monceau" dolayındaki iki malikanesi müzeye dönüştürülmüş. Bunlardan biri Rue de Monceau’deki "Camondo" müzesi, öbürü Boulevard Haussmann üzerindeki "Jacquemart Andre" müzesi... Bilindiği gibi Camondo ailesi Galata Kulesi dolayını imar eden, Osmanlı devletini finanse eden, ilk tramvayı İstanbul’a getiren aile... Jacquemart Andre ailesi ise, Osmanlı Bankası’nın kurucularından... İkisi de Paris’te görkemli binalar yaptırmış. İçlerini sanat eserleriyle doldurmuş. Binaları içindeki sanat eserleriyle şehre müze olarak bağışlamış... Jacquemart Andre Müzesi’nde şu günlerde Fransız empresyonist ressam Caillebotte’den (1848 - 1894) Picasso’ya kadar farklı sanatçıların eserlerinden oluşan İsviçreli banker Oscar Ghez’in koleksiyonu sergileniyor... Paris’in bir köşesindeki bu küçük müzenin önündeki uzun ziyaretçi kuyruğu insanı şaşırtıyor.
Paris turistlere yazın güneşi, kışın müzeleri satıyor. Bizim koskoca İstanbul’umuzda kışın satacak bir malımız olmadığından otellerimiz, lokantalarımız sinek avlıyor.