Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


IMF Türkiye Masası Şefi Kahkonen ile Türkiye Temsilcisi Odd Brekk müjdeyi verdi: Türkiye yüzde 35 enflasyon hedefini tutturacak. Türkiye çok kısa sürede pozitif büyümeye geçecek.
"İnşallah söylenenler olur" diyeceğim ama, bu işin "inşallah ile maşallah ile" olması mümkün değil... Çünkü kısa sürede ya biri olur, ya öteki.
Çünkü enflasyon frene basılır (kemer sıkılır) ise düşer. Frene basılınca büyüme olmaz. Büyüme, kısa sürede ancak ayağın frenden çekilmesi (kemerin gevşetilmesi) ile mümkün olabilir. Bu durumda da bırakınız düşmeyi, enflasyon patlar...
Büyümek, üretim artışı demektir. Üretim artışı ya kurulu kapasitelerin, makinelerin kullanım süresi ve verimliliği artırılarak sağlanır. Ya da yeni kapasiteler yaratılarak üretim artırılır.
Bizim kısa süredeki avantajımız, kurulu tesislerde, fabrikalarda, atölyelerde boş kapasitenin olmasıdır. Açık anlatımıyla bizim kısa sürede mevcut tesisleri çalıştırarak üretimi artırma şansımız var. Kurulu tesislerin, fabrikaların, makinelerin çalışmamasının, daha çok üretim yapmamasının tek bir sebebi var: Talep yok. Bu tesisler üretimlerinin belli bölümünü yurtdışında satmak için çabalıyor. Ama yurtdışı satışlar, kurulu kapasitenin tamamının kullanılmasına yetmiyor. İç pazarda talep yok. Talebin artması, kamu kesiminin, özel kesimin harcama yapması ile mümkün olabilir.

Yıl sonunda enflasyonu yüzde 35’lere çekebilmek için IMF destekli istikrar programı çerçevesinde frene basıldı. (1) Devlet sadece faiz ödüyor. Yatırım harcamalarını durdurdu. Cari harcamalarını azalttı. (2) Özel kesimde işyerlerinin kapanması, işten çıkarmalar, ücret kısıntıları nedeniyle harcama imkanı daraldı. (3) Piyasaya para sürülmüyor. Bu çerçevede iç talebin büyümesi imkansız.
İç talep büyümez ise, üretim neden artacak? Üretim artmadıkça durgunluktan büyümeye nasıl geçilecek? Üretim artışı gündeme geldiğinde, talepteki daralmayı küçümseyenler "kredi yetersizliğini" üretim artışını engelleyen ana neden olarak öne sürüyor.
Bunun doğru olabilmesi için, insanların mal almak için kuyrukta beklemesi ama, kredi bulamadığı için tesislerin üretim yapamaması gerekir. Bugün işletmeler üretimi artırmak için değil, krizin şokundan kurtulmak için kredi arayışında. Üretim yapamayan işletmenin ek kredi yükü altına girmesi kötülük getirir. İşletmeler için kurtuluş ek kredi bulmada değil, mevcut borçların yapısını iyileştirecek düzenlemelerdedir.
Bu çelişkili yapıları nedeniyledir ki, bu tür işletmeler kredi bulamazken, bankalar kredi verecek müşteri yokluğundan şikayet etmektedir.

Yıl sonuna kadar üretim konusunda hiç mi ümit yok? Azıcık da olsa büyüme gerçekleşemez mi? Tek bir ümit kapısı var: Kriz öncesi gerçekleşmiş üretimin oluşturduğu mal stokları bitti. Kamunun ve halkın talebi daraldı ama, sıfır olmadı. Hayat devam ediyor. Düşük de olsa bir talep var. Bu talebi cevaplamak için biten stokları eski seviyeye getirmek için olmasa bile, piyasada mal bulundurmak için üretime ihtiyaç var. İşte bu talep yılın kalan aylarında üretimi canlandırır ise, bunun sonucunda küçük de olsa büyüme söz konusu olabilir.
(Sen olsan ne yaparsın sorusuna cevap: "Madem ki, enflasyonu bu defa yıl sonuna kadar yüzde 35’e çekeceğinize eminsiniz... Madem ki, bugüne kadar, bu kadar büyük fatura ödedik... Bağrımıza taş basalım, yıl sonuna kadar dayanalım... Büyüme bahanesiyle ‘sil baştan’ yaparsak enflasyonu aşarsak yazık olacak, enflasyonu düşürmek uğruna batırdığımız şirketlere, bankalara, işsiz kalan insanlara, fakirleşen halka!..")