Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Nasrettin Hoca'nın hikayesini hatırlayınız... Parasız kalınca merkebinin arpasını yarıya indirmiş... Bakmış ses yok... Ertesi gün daha az arpa vermiş... Bakmış gene ses yok... Arpayı biraz daha, biraz daha, biraz daha azaltmış... Bir gün bakmış ki, merkep nalları dikmiş... Hoca hayıflanmış... "Tüh be..." demiş, "- Tam alışıyordu... Öldü gitti..."
Türk ekonomisinin durumu da Nasrettin Hoca'nın hikayesindeki merkebin durumuna benzedi. Nasıl ki merkep arpa ile yaşar ise ekonomiye de yatırım ve üretim hayat verir.
Parası olmadığı için devlet yatırımları kesti. Özel sektörün yatırıma ve üretime yönlendireceği imkanları da vergileri artırarak ve yüksek faiz ile bono satarak devlet topladı.
Özel sektör de yatırım ve üretim yapamaz hale geldi... Kamuda ve özel kesimde yatırım ve üretim durunca milli gelir azalmaya başladı. Milli gelir azalınca halkın da kişisel geliri küçüldü. Halkın kişisel geliri küçülünce harcamaları daraldı. Harcama daralınca piyasada yaprak kımıldamamaya başladı.
Ekonomi bu durumda iken, durumu daha da ağırlaştıracak bir istikrar politikası paketi uygulamaya konuldu.
Enflasyonu düşürmeyi amaçlayacak ciddi bir istikrar programının temel dayanağı, harcamaları kısmak, tüketimi daraltmak, ekonomiyi yavaşlatmaktır.
Ekonomi zaten yavaşlamıştı... Halk piyasada hareket bekleyişinde idi... Çok kimse "enflasyonu düşürecek" istikrar tedbirlerinin uygulamaya başlaması ile piyasanın coşacağını, koşacağını, eksi olan kalkınma hızının yüzde 7'lere çıkacağını beklemeye başladı.
Enflasyona paralel olarak faizlerin gerilemesi sonucu, faizden çözülecek paranın veya bankalardan düşük faiz ile alınacak kredilerin yatırımı, üretimi ve tüketimi canlandırabileceği söyleniyordu.
Geldik şubat ayının başına... Manzara - i umumiye acep neyi gösteriyor?
Maalesef "reel ekonomi" hakkında yani yatırım, üretim ve tüketim hakkında güncel, rakama dayalı bilgi yok. Ama ortada olan bir şey var: Yatırımlarda hareket yok... Üretimde hareket yok... Tüketimde hareket yok... Belki bu hareketsizlik IMF destekli "İstikrar Programı"nın, enflasyonu aşağı çekme hedefinin başarısının işaretidir... Ama bu yatırımsızlığa, bu üretimsizliğe, bu tüketimsizliğe, bu durgunluğa, bu geriye gidişe Türk ekonomisi ve Türk halkı acaba daha ne kadar tahammül edebilir?
Şimdi denilecek ki, faizler düştü, borsa coştu, dolar fiyatı artmıyor, Davos'ta Türkiye yıldız ülke oldu, yabancılar Sayın Ecevit'e hayran kaldı, batan bankalara talip çoğaldı, liderler Süleyman Bey'in süresini 5 artı 5 formülüne bağladı, elektrik kısıntıları azaldı... Daha ne istiyorsun be adam!.."
Ben saf ve bakir bir Anadolu çocuğu olarak kendim için bir şey istiyorsam namerdim amma velakin... Bu ekonomi için, bu garip ekonomi için bekleyişlerim var... Benim bekleyişlerim "reel ekonomi ile ilgili bekleyişler"... Ben reel ekonomi ile ilgili göstergelerin "tehlike" işareti verdiğini sanıyorum...
Borsaya, dövize ve faize bakanların biraz da başka göstergelere bakması gerektiğine inanıyorum:
- Ekonominin en önemli göstergesi sanayi üretim endeksidir. 1998 yılının ilk 11 ayında yüzde 1.9 artış gösteren sanayi üretim endeksi 1999 yılının 11 ayında yüzde 6.0 gerilemişti. Kasım ayında aylık üretim yüzde 3.1 geriledi... Kasımdan sonraki aylara ait bilgi yok. Ama sanayiciler üretimde artış olmadığını söylüyor.
- Sanayi üretim endeksi, toplam sanayi üretimi hakkında da bilgi verir. 1997 yılı üretimini 100 kabul edersek, sanayide üretim 1998 yılında 80'lere düştü... Demek ki sanayide canlanma olsa bile 1997 yılı üretim çizgisine ulaşmak zaman alacak...
- Sanayide kapasite kullanımı oranı çok düşük. Mevcut makineler bile tam kapasite kullanılmıyor. Açık anlatım ile sanayici bu durumda yatırım yapmak ihtiyacını duymuyor.
- Tarımdaki faciadan çok kimsenin haberi yok. 1999 yılında toptan eşya fiyatlarındaki genel artış yüzde 62.9 iken, sanayi ürünleri fiyatları yüzde 76.7 oranında arttı. Yani sanayici kendini enflasyona karşı korudu. Hatta reel bir fiyat avantajı sağladı. Tarımda ise 1999 yılında fiyatlar sadece yüzde 30 arttı. Tarım kesimi fakirleşti. Tarım kesimi cepten yedi...
İşte piyasada yaprak kımıldamamasının gözden kaçan temel nedenleri bunlar: Tarım kesimi 2000 yılına fakirleşmiş olarak girdi. İşçi ve memurun maaşı ve ücreti 31.12.2000 tarihinde ulaşılacak yüzde 20'lik enflasyon beklentisine dayalı biçimde sınırlandırıldı. Faize dayalı harcama yapanların geliri düştü... İşte bunun için piyasada hareket yok...
Şu günlerde "enflasyon şöyle yahşi düştü, borsa böyle yahşi coştu, faizler nasıl da koştu, dünya bize hayran, bundan iyisi olmaz" türü övgüler duyacaksınız... Sakın ha... Hoca'nın merkebini unutmayınız...



Yazara E-Posta: guras@milliyet.com.tr