Başta Londra ve Paris olmak üzere, Avrupa’da birçok şehirde G20 toplantıları nedeniyle sokak gösterileri yapıldı.
Göstericilerin hedefi G20 toplantısı değil. Toplantıya katılan ülkelerin uyguladıkları politikalar.
Ülkeler krizden çıkmak arayışında “paket üzerine paket” açıklıyor. Her paketin bir faturası var. Bugüne kadar açıklanan paket toplamının 2 trilyon dolar olduğu, bu rakamın artacağı belli oldu.
Paketlerin bir özelliği var. Hiçbir devletin kasasında “gerçek para” mevcut değil. Dağıtılan imkânlar “gelecekte karşılığı toplanacak-sanal para”. Devlet ileride bu sanal paranın karşılığını borçlanarak bulacak, faizini halka ödetecek. Veya vergi olarak halktan toplayacak.
Açık anlatımıyla, paketlerin faturasını halk ödeyecek... Sokaklara dökülenler diyor ki, “Para batıranlar cezalandırılacak yerde ödüllendiriliyor. Paranın batmasında suçu olmayan halk bundan sonra vergi vererek bu faturayı ödeyecek. Bu politikalar yanlıştır.”
Hem haklılar, hem haksız
Protestocular hem haklılar, hem haksızlar. Haksızlar. Çünkü şimdilik önceliği olan konu şöyle veya böyle krizin sona erdirilmesi. Çünkü kriz devam ederse, bundan, zengini kadar fakiri de, işi olan kadar olmayanı da zarar görecek. Haklılar. Çünkü krizden bir an önce çıkma arayışında yanlış politikalarla gereksiz yerlere para akıtılıyor. Fatura gereksiz şekilde büyütülüyor. Bu faturayı sonunda halk ödeyecek.
Örnek: ABD ve Avrupa’da bankalar sanal kâğıtlara para bağladılar. Halkın tasarruflarını ona buna saçtılar. Bu nedenle bankalar çöküyor. Devletler “Aman bankalar çökmesin...” diyerek bankaların kasasını dolduruyor. Kasalara konulan imkânları halk faiz ve vergi olarak ödeyecek. Bankalara sanal kâğıtlar satarak halkın tasarruflarını ceplerine aktaranlara, bu işlere aracılık edenlere hiçbir şey olmayacak. Onlar yaptıklarıyla kalacak.
Biz buna benzer bir filmi 2001 yılında gördük. Bankaların kasalarındaki paralar değişik şekilde başkalarının cebine girdi. Devlet, bankaların boşalan kasalarını bono satarak doldurdu. Bu bonoların faizini Türk halkı vergi ödeyerek karşılamaya devam ediyor...
Aynı çarpıklıklar var
Gelelim son krize. Bu son kriz başladığından bu yana Türkiye’de hükümet 5 paket açıkladı. Ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Sayın Ekren’in verdiği rakamlara göre, bu 5 paketin faturası 40 milyar TL’ye ulaştı.
Bir gerçek var. Hükümet iyi niyetle, ekonominin düze çıkarılması arayışında paketler oluşturuyor, uyguluyor. Bu paketlerde yer alan uygulamalar yararlı olursa, olumlu rüzgârlar ülke halkının tamamını rahatlatacak. Üretim, istihdam, gelir artacak... Ama bu paketlerden yararlananlar ve yararlanacaklar ile ileride faturayı vergi ve faiz olarak ödeyecekler farklı olacak. Örneğin otomobildeki, 150 m2’nin üzeri konuttaki KDV ve ÖTV indiriminden otomobili veya konutu satın alan yararlanacak ama, indirimin faturasını halkımız ekmek, soğan, peynir, zeytin fiyatına eklenecek vergilerle ödeyecek.
Bizim insanlarınız olan biteni “kader-kısmet” diye yorumlayarak sineye çekiyor. Avrupalılar sokağa dökülerek protesto ediyor. Protestocular krizin sona erdirilmesine yönelik politikalar oluşturulurken faturasının kimler tarafından ödeneceğinin de dikkate alınması için hükümetleri uyarıyor.
Düzeltme: G20’lerdeki G harfi “Great-Büyük” kelimesinin “G”si değil, “Group-Grup” kelimesinin “G”sidir.