Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


IMF heyeti Ankara'nın niyetinin ciddi olduğuna inanır ve de Washington'daki IMF "babaları" evet der ise, yılbaşına kadar stand - by anlaşması imzalanır.
Stand - by anlaşması ile IMF'den gelecek para önemli değil. Önemli olan bu anlaşma ile "yeşil ışığın yakılması" ve de kapanan dış kredi musluklarının açılması.
Biz şu anda dış krediye "fena halde mecburuz"... Dış kredinin gelmesi faiz ve enflasyonu düşürür. Gelmesi bir yana, geleceğinin belli olması bile yeter...
İnanmıyorsanız, şu günlerde piyasının durumuna bakınız: Ne oldu da birdenbire faizler aşağıya inmeye başladı? Tek bir şey oldu: IMF'nin yeşil ışık yakacağına ilişkin bir bekleyiş ortaya çıktı... Bu bile yetti.
Dış kredi bulunması "faizleri nasıl geriletir, enflasyonu nasıl düşürür" bunu sayın okuyucularıma özetleyeyim:
(1) Bugünkü yüksek faizin ve yüksek enflasyonun ardındaki etken Hazine'nin borçlanma ihtiyacıdır. Hazine borç peşine düşünce, fiyatına bakmadan içeriden borçlanıyor. O zaman önce faiz artıyor. Ardından artan faiz enflasyonu ateşliyor. Sonuçta iç borç stoku artıyor.
(2) Geliri giderini karşılamadığından Hazine borçlanıyor. Ama son yıllarda Hazine'nin giderini artıran yeni bir harcama kapısı çıktı: Hazine döviz ile daha önce alınan dış borcun taksidini ve faizini kapatmak için Türk lirası harcamaya başladı.
(3) Bunun ne olduğunu, nereden çıktığını anlatayım: Normal olarak döviz ile alınan dış borcun taksidi ve faizi, yeniden borçlanılarak kapatılır. Açık anlatımıyla dış borç çarkı "doldur / boşalt" usulü kendi kendine döner. Yıl içinde yapılan ödeme kadar, yeniden borçlanılır. Dış borçlanmanın usulü budur.
(4) Ama çark dönemez ise, açık anlatımıyla yıl içinde ödenecek dış borç taksidi ve faizi kadar yeni kredi bulunamaz ise, o zaman Hazine'nin işi zorlaşır. Hazine Türk parası ile karşılığını ödeyerek iç piyasadan döviz satın alır. Ve bu iç piyasadan satın alınan döviz ile dış borç taksidi ve faizinin açığı kapatılır.
(5) İşte Türkiye'nin son yıllardaki derdi veya daha açık anlatımıyla "belası" budur. Biz dışarıdan yeterli kredi alamıyoruz. Bazı yıllar dış kredi muslukları bütünü ile kapanıyor. İşte o zaman Hazine zor olanı başarmaya mecbur oluyor. İçeride yüksek faiz ile tahvil ve bono satarak borçlanıyor. Sonra bu Türk liraları ile içeriden döviz topluyor. Bu döviz ile borç ödüyor. Buna teknik anlatım ile "net döviz transferi / veya ödemesi" deniliyor.
(6) 1999 yılının ilk 7 ayında Hazinemiz kredi taksidi ve faiz olarak 10.4 milyar dolar dış borç ödedi. Buna karşılık aynı dönemde dışarıdan 7.6 milyar dolarlık kredi bulabildi. Aradaki farkı, yani 2.8 milyar doları, içeride tahvil ve bono satarak bulduğu Türk liraları ile gene içeriden döviz satın alarak ödedi.
Açık anlatımıyla 1999 yılının ilk 7 ayındaki iç borçlanma ile toplanan paraların hemen hemen tamamı, dış borç taksit ve faizini ödemek için kullanıldı.
Başka anlatımla, eğer kredi muslukları açık olsa idi ve de 1999 yılının ilk 7 ayında ödenen 10.4 milyar dolarlık dış borç taksit ve faizinin tamamı dışarıdan bulunacak. 10.4 milyar dolarlık yeni kredi ile karşılanabilse idi, Hazine 1999 yılının ilk 7 ayında iç piyasalardan 2.8 milyar dolar toparlamak için (yaklaşık 1 katrilyon Türk lirası) tahvil ve bono satmak zorunda kalmayacaktı. O zaman da para talebi sınırlı olacağından önce faizler düşecekti, sonra da enflasyon.
(7) Bu anlatılan olumsuz gelişme sadece 1999 yılının özel durumunu yansıtmıyor. 1984 yılından bu yana 15 yıldır Türkiye'nin başı bu yüzden "dertten kurtulamıyor". 15 yılda Türkiye 134.6 milyar dolar dış borç anaparası ve faiz ödemesi yaptı. Buna karşılık aynı dönemde 98.8 milyar dolar dış borç kullanabildi. Aradaki açık 35.8 milyar dolarlık kısım, Türk lirası ile döviz satın alınarak karşılandı.
(8) Son 15 yıldaki dış borç ödemeleri için Türkiye'den Türk parası ile karşılığı satın alınarak çıkan döviz 35.8 milyar dolar, aynı dönemde Türkiye'nin iç borcundaki stok artışı 31.9 milyar dolar.
(9) Bu rakamlar gösteriyor ki (I) Dış kredi bulamadığımız sürece iç borcumuz artıyor. (II) Dış kredi ödemek için Hazine içeride Türk lirası borçlanmaya zorlandıkça faiz artıyor. (III) Faiz arttıkça enflasyon şahlanıyor.
(10) Demek ki, dış kredi muslukları açılırsa, Türkiye dış borcunu yeniden kredi alarak çevirecek. Hazine içeride daha fazla tahvil ve bono satma derdinden kurtulacak. Hazine daha az iç borçlanmaya gidince önce faizler düşecek. Sonra da enflasyon gerileyecek.
İşte 2000 yılı için "pembe" bekleyişlerin ardında bu hikaye yatıyor. Ama bu pembe senaryonun gerçekleşmesi IMF'nin "evet" demesine bağlı. IMF "evet" demez ise, "siz o zaman seyreyleyiniz gümbürtüyü!.."