Bizim bildiğimiz, IMF ile anlaşma imzalandığında (bizim eski anlatımımız ile IMF "yeşil ışık" yaktığında) çarşıda, pazarda "güller açılır"dı. Etrafa neşe saçılırdı. Benzin kuyrukları sona ererdi. Piyasaya margarin yağı gelirdi. Şeker ithal edilirdi.
Geliniz, görünüz ki, şimdiki durum, eski durum değil. Eski durumda bizim "dövizimiz bittiği için", IMF'nin "yeşil ışığını gözlerdik". Şimdi dövizimiz var. Merkez Bankası'nda 23 milyar dolar, ticari bankalarda 10 milyar dolar döviz var. Benzin kuyruğu denilen şeyi unuttuk. Margarin, şeker kıtlığı nedir hatırlamıyoruz. Piyasada dünya kadar yerli ve yabancı eşya, deste deste döviz alıcı bekliyor.
Şimdi bizim derdimiz döviz değil.
Bizim derdimiz "durgunluk"... Bizim derdimiz "insanların şu veya bu nedenle para harcamaması"... Yüksek enflasyon, yüksek faiz, kamu gelirlerinin azlığı, giderlerinin fazlalığı, bütçe açığı...
Biz şimdi IMF'den petrol almak için, margarin yağı ve şeker ithal etmek için döviz beklemiyoruz... Piyasayı açmasını bekliyoruz.
Sanıyoruz ki, İngilizce adı ile "stand - by" denilen sözleşme imzalanabilirse işler düzelecek.
Sayın okuyucularım... Evet "stand - by" denilen anlaşmanın amacı "işleri düzeltmektir" ama, işleri uzun sürede düzeltmektir.
İşlerin uzun sürede düzelmesi için de kısa sürede piyasanın açılmaması, tersine biraz daha kapanması demektir.
IMF ile imzalanacak bir sözleşmede tarafların farklı yükümlülükleri kağıda dökülecek:
(1) Türk hükümeti söz verecek: "Ey IMF yetkilileri... Biz söz veriyoruz ki, kamunun geliri ile harcamaları arasındaki uçurumu kapatmak için harcamaları kısacağız. Enflasyonu frenlemek için yatırımları yavaşlatacağız. Halkın istediği gibi tüketim yapmasını önleyeceğiz. İşçiye, memura, çiftçiye para dağıtmayacağız. Para basmayacağız. Kalkınmaktan bir süre vazgeçeceğiz... Biz bu konuda imza verelim. Siz de bize arka çıkın... Dünya piyasalarına Türkler bu sözlerinde duracak diyerek güvence verin ki, dünya piyasalarında bize kapanan kapılar açılsın..."
(2) IMF yetkilileri de şunu söyleyecek: "Ey Türk hükümeti yetkilileri... Sizin frene basmak için verdiğiniz söze güveniyorum. Bunu dosta düşmana ilan etmek için de sembolik miktarda da olsa biraz kredi veriyorum. Bu sizin dişinizin kovuğunu doldurmaz ama, güven işareti olduğunda önemi çok büyüktür. Bunu gören başkaları Türkiye'ye kapılarını açar... Ama dikkat edin... Freni gevşetmeyin. Freni gevşettiğinizi tespit ettiğimiz gün, dosta düşmana bunu duyururuz. Haliniz kötü olur."
Sayın okuyucularım, durum işte budur... IMF ile anlaşmanın imzalanması kısa sürede piyasayı açmayacaktır. Kısa sürede piyasa biraz daha kapanacaktır. Kısa sürede piyasanın açılması demek, bugüne kadar süregelen istikrar politikasının sona ermesi demek olur.
İyimserliğe de, kötümserliğe de gerek yok... Gerçekçi olup, yanlış bekleyişlere girmemekte yarar var.