İşsizlik eskiden beri bizim temel sorunumuz. Çok sayıda genç iş arıyor. İş bulamıyor. Gençlerin iş araması ve iş bulamaması önemli de, işi olup da işini kaybedenlerin durumu daha başka. Başka değil de facia!.. Hele hele, yaşları ilerlemiş ise, hele hele, belli bir konuda uzmanlaştıklarından farklı alanlarda çalışma imkanları yok ise...
Ben bu konularda deneyimliyim. İşten çıkmanın, işten çıkarılmanın ne olduğunu bilirim.
Babam Ticaret Bankası’nda şube müdürlüğü yapıyordu. Anadolu’da dolaştık. Ankara’ya tayin oldu. Beni paralı bir okula verdi. Bir yıl okudum. Babamın gene Anadolu’ya tayini çıktı. "O şehirde okul yok, oğlumu okutamayacağım" diye direnen babam bankadan ayrılmak zorunda kaldı. Cebeci’de fırının yanında bir apartmanın alt katında oturuyorduk. Babam sabah erkenden kalkar, giyinir, ben okula gitmeden önce iş aramak için evden çıkardı. Annem arkasından dualar okur, annemle birlikte babamın gidişini pencereden izlerdik. Akşam ben okuldan döndükten sonra annemle pencerenin önünde dualar okuyarak babamın müjdeli bir haberle eve dönüşünü beklerdik. Hava kararırken babamın omuzları düşmüş halde eve dönüşünü gördüğümüzde gene iş bulamadığını anlardık. Babam mektup ile Konya’daki uzak akrabalarımızdan borç istedi. Heyecanla cevap bekledik. Akrabalarımızın gönderdiği para ile bir süre idare ettik. Üç beş ay sonra babam Belediye Otobüs İşletmesi’nde eğitimi, deneyimi, geçmişi ile hiçbir ilgisi olmayan çok düşük ücretli küçük bir iş bulunca ‘hazine bulmuşçasına’ bayram ettik. Daha sonra şans yardımcı oldu. Babam Halk Bankası’na gecti... Ama ben büyük bir deneyim yaşadım. O günler aklımdan hiç çıkmadı.
Geçen yaz sonu işverenim beni odasına çağırdı. "Kriz ve yeniden yapılanma gereği nedeniyle kadrolarımızı gözden geçirmek zorundayız" şeklinde konuşmaya başlayınca "Beklenen günün geldiğini" anladım. Bir gün sonra, yirmi bir yıl sabah oturup, akşam kalktığım masamı topladım. Kriz nedeniyle işsiz kalanlar kervanına katıldım.
Ama benim durumum babamınkinden ve kriz nedeniyle işsizlik kervanına katılanlarınkinden farklı idi. Çünkü ben babamın yaşadığı deneyimden aldığım ders ve de Ankara’dan İstanbul’a göç ettiğimde sınıf arkadaşım Öztin Akgüç’ün verdiği nasihat nedeniyle hazırlıklı idim. Öztin Akgüç, "Türkiye’de özel sektördeki çalışma şartlarında istikrar yoktur. Çalışan her an işini kaybedebilir. İşini kaybedenin tekrar iş bulması zor hatta imkansızdır. Onun için bugün işimi kaybedebilirim diyerek her sabah hazırlıklı olacaksın. Riski yayacaksın. Alternatif geçim kaynağını hep el altında tutacaksın" demişti. Ben işimi kaybettim ama, eskiden "amatör" olarak yaptıklarımı şimdi "profesyonel" olarak yapıyorum. Ders veriyorum, yazı yazıyorum, geçimimi sağlıyorum...
Ama ya durumu "Babamın durumuna benzeyenler!.." Onlar ne olacak? Bugün Milliyet Ekonomi’de yer alan Eylem Türk’ün haberinde, iki bin beşyüz kriz mağduru işsiz üzerinde yapılan anket çalışmasının ortaya koyduğu gerçekler çarpıcı. Anket işsizliğin ekonomik boyutu yanında sosyal boyutunu da ortaya koyuyor. İşsizlik ailelerin parçalanmasına neden oluyor.
Kriz nedeniyle kaç kişinin işini kaybettiği, kaybedenlerin sorunları bilinmiyor. CHP’nin "İşsizler Yol Arıyor" isimli projesi çerçevesinde yapılan anket çalışması ile derlenen bilgiler bu bakımdan çok önemli.
Anket sonuçları işten çıkarılmaların ekonomik ve sosyal sonuçlarının henüz yeterince kamuoyuna yansıyamamasının nedenini de ortaya koyuyor. İşten çıkarılanların yüzde 42’si tazminat alabilmiş. Henüz bu tazminatları harcayarak yaşamını sürdürüyor ama yakında tazminat bitince sorunlar ortaya çıkacak. İşten çıkarılanların yüzde 25’i kadın, yüzde 50’si bekar... Kadınlar ve bekarlar eğer geniş aileye sahip ise, bir süre işsizliğin maddi sorunlarını hissetmeyebilir.
CHP araştırmasını yürüten Bülent Tanla, "Kriz işsizleri konusunda kimse bir şey bilmiyor. Bunlar kim? Bunların sosyo ekonomik durumları, sorunları nedir?" Araştırma ile bunları belirlemeye çalıştık diyor. Sorunların çözümü için sorunların belirlenmesi şart... Ama burası Türkiye abicim! Büyük Türk Büyükleri halkın sorunu diye bir şey bilmiyor, halkın sorunu ile ilgilenmiyor ki... Hem bilseler ne olacak? Ne demiş vatandaş Hıdır efendi? "Benim adım Hıdır... Yapabileceğim budur!.."